Öykü

Okul Gezisi

-DTD310?

-Burada!

-CYY401?

-Burada!

-DBR32?

-Burada!

-XX888

-Burada!

Güzel. Son mola yerimizdeki yoklamada da sıkıntı yoktu. Olaysız, güzel bir yolculuk için çocuklara teşekkür etmeliydim. Buraya kadar tüm kurallara uyarak ve talimatlarımdan çıkmayarak beni şaşırtmışlardı. Aslında şaşırmamam gerek. 2, 3 ya da 4 bilinmeyenli 5, 6 basamaklı isimlere sahip bu çocuklar benimle tanışmadan çok öncesinde yaşam kurallarına bir robot gibi kodlanmışlardı. Öğrencilerimin ebeveynleri de tıpkı onlar gibi Mars’ta doğan nesildendi. Bu ikinci saf nesil ilkine göre daha kusursuzdu. Şunların haline bak. Hepsi birer enjeksiyon kalıptan çıkmışçasına birbirlerine benziyor. Yüz hatları ve ten renkleri farklı olsa da vücut biçimlerini ayırt etmek çok zor, kesinlikle aynı olmalı! Neyse, ayırt edilemez olsalar da İlk Yeryüzü’ne varmadan önceki son durak olan bu istasyona kadar sorunsuz gelebildik. Ne diyordu tanıtım broşüründe… Ay’dı sanırım. Evet, buranın ismi Ay olmalı, öyle hatırlıyorum.

İlk Yeryüzü’ne yapılacak olan bu okul gezisi için aslında hiç de gönüllü değildim. Hep o okula yeni atanan holistik yaşam rehberi uzmanının beni kandırmasından dolayı buradayım. Aslında o gelecekti. Tüm fikir ondan çıkmıştı ne de olsa. Böylesine zihni sinir bir fikrin ortaya atılması içimi biraz karıncalandırmıştı ama sonrasında “aman be bana ne yaparlarsa yapsınlar” demiştim içimden. Ardından bu holistik kadın geldi benim bu yolculuk için daha doğru bir rehber olacağımı, eski kültür ve medeniyetleri araştıran bir sosyolog olmam sayesinde çocuklara çok fazla katkı sağlayacağımdan bahsetti. Açıkçası umurum dışıydı. Gerçekten umurumda değildi. Bu çiçek demeti şeklindeki cümleler beni hiç mi hiç etkilemiyordu ama velilere bunu anlatması ve okul müdürünün de onun sözüne ikna olması işte beni hiç istemediğim bu yolculuğun içine itti.

Eski kültür ve medeniyetlermiş. Hepsi birer palavraydı. Mars’tan önce insanlığın bir gelişiminin olduğunu düşünmüyorum. Tüketim uğruna yol almış birkaç bin yıl yol almış bir insanlık sadece. Amaçları her zaman tüketmek olmuş. Birbirlerini öldürmüşler, yok etmişler. Düşünebiliyor musunuz? Aynı anda milyonlarca insan bu savaşlarda can vermiş. Hangi çağdaş halka insan canının kıymetini bilmeden çağdaş halk diyebiliriz ki? Hepsi birer palavra. Neyse ki buranın şimdiki hali öncekiler gibi değil. Mars Hükümet’i sağ olsun çok yol aldılar. Şimdi bile burası çocuklara ilginç gelecektir. Geçmişi kurcalamaya gerek olacağını sanmıyorum. Zaten bana da gözlemlememi rica ettiler. Ben görevimi yapacağım. İşimi ve sevgili Mars’ı seviyorum. Oradan uzak kalmama yol açacak bir sorun çıkarma niyetim yok. Benden ne istenmişse onu yapacaktım.

Uygarlığın ilk izlerini bizzat görmek için bilmem kaç milyon kilometre öteye insan evladını gönderir mi? Gönderebiliyorlarmış demek. Ne de olsa yıllardır buradan Mars’a durmadan hammadde gönderiliyor. Buradaki sıkıntısız çalışan lojistik ağı bir güven veriyor olmalı. Gerçekten mavi bir gezegendi. Varışa saatler kala gördüğüm bu görüntü aklımdan hiç çıkmayacaktı. Mavi bir topa doğru yaklaşıyorduk.

Burada hava kirli. Hem de çok. O yüzden uzay mekiğinden bizim için hazırlanmış özel tulumları ve maskeleri takıp öyle çıkmıştık. Bizi karşılamaya gelenlerin ne maskeleri vardı ne de tulumları. Onları anlayabiliyordum. Hiçbir zaman Mars’ta yaşayamayacak bir hayat sürdürmek için neden uğraşsınlar ki! Uzun yaşamak için bir sebepleri olmamalıydı. Bu vurdumduymazlıklarının başka bir açıklaması olamaz. Çocuklar onları gördüklerinde çok şaşırdılar. Çünkü karşılama heyetindekiler birbirinden çok farklıydı. Kimisi kısa tıknaz bir vücuda sahipken kimisi uzun ve sıskaydı. Kimisi yağlı bir surata sahipken kimisi kupkuru bir cilde sahipti. Çocuklar şimdiden Eski ve Yeni insan arasındaki farka şahit oluyorlardı. Tabi ki bu insanlar böyle metabolik çeşitliliğe sahiplerdi. Bazal metabolizmaları birbirinden farklıydı. Çünkü eskiden insanlar gıdaya eşit şartlarda ve koşullarda erişemezdi. Bu da kimisinin yağlanmasını fazlaca gerekli kılarken kimisininkini en düşük seviyede tuttu. Buradaki insanların genetik mirasları farklıydı.

-Çeşit çeşit tipte insanlar var burada çocuklar. Daha şimdiden nutkunuz tutulmuş gibi. Bu sadece bir başlangıç. Nelere şahit olacağız bir bilseniz. Misal buradaki topraklar tek bir yerden yönetilmiyor. Belli sınırlar içinde belli insanlar yaşıyor. Tüm bu gezegen 4’e ya da 5’e bölünmüş halde. Bu bölgeler arası insanların geçişi yok. Aslında var ama her insan bölge bölge dolaşamıyor. Ancak çok zor aldıkları izin belgeleri sayesinde bunu yapabiliyorlar. Bu bölgeleri Mars’tan da bildiğiniz büyük markalar yönetiyor. Bu markalar bölge halklarının tüm ihtiyaçlarını karşıladıkları için insanlar diğer bölgelere gitmek gibi niyetleri de olmuyor. Eskiden ülke dedikleri bir kavram etrafında bu sınırları oluştururlarmış. Bu ülkeler kendi aralarında anlaşan bir grup insanın ya da genelde millet dedikleri benzer antropolojik özelliklere sahip insanlar tarafından kurulurdu ve yönetilirdi. İnsanlar ilk başta anlamasalar da aslında o zamanlar da yine tüm bu gezegeni bazı markalar kendi aralarında paylaşıp hizmet ediyorlardı. O zamanlar toplumlar ülkelerine ve milletlerine çok değer verirlerdi. Bu yüzden bu duruma tepki gösterebilirler diye uzun süre ülkelerin kararlarına kadar etki edebilen bu markalar geri planda durdularsa da artık böyle bir acizliğe gerek kalmadı. Çok saçma değil mi? Asıl hizmeti ve imkanları sağlayan gücü kibrin yüzünden kabul etmeyeceksin. Çok garip. Neyse ki artık bu gezegendeki insanlar “Marslısın ya da değilsindir.” Düşüncesi altında ezilmekteler. O saçma günleri geride bıraktılar ve imkân ve hizmetleri en doğru şekilde alabiliyorlar. Ne üzücü değil mi?

Bu soruyu çok da samimi sormamıştım, saçmalamadan konuşmamı bitirmek istemiştim sadece. Eşit miktarda insan nüfusunu bölüşüp değirmen misali öğüten bu sistem mide bulandırıcı. Ancak bu düşüncelerimi sonsuza kadar kendime saklayacağım ve çocuklara istenilen bilgileri istenilen şekilde vereceğim. Mars’taki hayatımı seviyorum.

Çocukların heyecanı gözlerinden okunuyordu. Şimdiden bambaşka bir yere geldiklerini hissetmişlerdi.

-Bu durumu kabullenmemiş topluluklar halen mevcut.

Beline kadar uzanan siyah saçlarıyla dikkatimi çeken bu kadın sözlerimdeki o çatlağı büyütmekte niyetli demek. Hayatları boyunca kodlanmış bir biçimde yaşayan bu çocuklara ne kadar da zehirli bir cümle. Ne cesur kadın! Ne de olsa en kötü şartlarda yaşıyor, kaybedecek bir şeyi yok. O yüzden böyle cesur. Asıl benim yerimde olup böyle bir cümle kurabilmek marifet!

-O küçük gereksiz toplulukları konuşamayacak kadar önemli konular var. Koca mavi bir gezegen var önümüzde öyle değil mi çocuklar!

Karşılama heyetindeki kel adam söze girdi ve bizlere bir hoş geldiniz konuşması yaptıktan sonra bizleri kalacağımız yere götürdü. Ertesi gün geziye başlayacaktık ve tam İlk Yeryüzü’ne göre 180 gün geçirecektik.

İlk 90 gün çok hızlı ve verimli geçmişti. Burada insanlar halen ulaşımlarını mazotlu ve benzinli araçlarla sağlıyorlardı. Elektrikli araçların neden tercih edilmediğini bir türlü anlamadım. Etrafımdan hissettiğim sanki elektrikli araçların henüz tam güven vermediğiydi. Çok komik. Biz Mars’ta neredeyse her şeyi elektrikli cihazlarla yapıyoruz. Ulaşımdan tut ev temizliğine kadar her şey elektrik ile. Elektriksiz yaşamayı nasıl düşünebilirler. Gerçekten geri kalmayı ve burada kalmayı hak ediyorlar. Markaların bölgeleri yönetmesi bu insanların seviyesini biraz olsun yükseltiyordu. Her marka sorumlusu olduğu bölgeye en kaliteli hizmeti vermek için elinden geleni yapıyordu. Teknolojik anlamda tekstil anlamında ilaç anlamında her anlamda her bölge en ileri seviyedeydi. Bölge içinde bir ticari bir rekabet olmadığından dolayı insanlar en uygun fiyata bu imkanlara ulaşabiliyorlardı. Buna rağmen o siyah saçlı kadının bahsettiği bazı gruplar zaman zaman bizim de şahit olduğumuz eylemler gerçekleştirdi. Onlara göre neymiş buradaki insanlar sömürülüyormuş. Hayatları boyunca bu markalara para kazandıracak birer çiftlik hayvanı olunmuş. Tüm imkanları sağlayan bu düzenden neden rahatsız olursun ki? Duyduğuma göre çok ses getirecek bir eylem hazırlığı içindelermiş. Biz gittikten sonra ne yaparlarsa yapsınlar.

Sadece 7 gün kalmıştı. 7 küçük gün. Burada, bu saçma sapan ilkel gezegende tam 173 gündüz geçirdim. Ve şimdi geri kalınmış bu gezegenin de içinde daha da geri kalmış bazı aptallar tüm fırlatma komplekslerini, lojistik üsleri ve hava üslerini bombaladı. Dışarısı ile tüm bağını koparmış oldular. Bunu bir intihar olarak nitelendiriyorlardı. Bu gezegenin intiharıymış. Böyle daha fazla gitmesine izin vermeyeceklermiş. Ne yaparlarsa yapsınlar ama ben gittikten sonra yapsınlar istemiştim.

Koskoca gezegeni havaya uçuracak bir nükleer saldırıdan bahsediyorlar. Mars buna izin vermez. Vermemeli. Sonuçta tüm faydalı gıda ve ilaç sektörleri halen bu gezegendeki topraklarda yetişen ürünleri kullanıyor. Daha da önemlisi ben hâlâ buradayım. İnsanlarının 30 yaşını görmediği, burada doğanların kesinlikle gezegen dışına çıkamadığı, havasının insanı kötü ettiği tüm faydalı ürün ve madenlerinin gezegen dışına aktığı bu gezegenin bence de intihar etmesi gerekirdi. Ama ben yokken.

Sefa Aykent

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Avatar for Aremas Aremas says:

    Ayrışmış ve başkalaşmış bir üst toplum yerine üst insanlık kurgulayarak başarılı bir öykü kaleme almışsınız. Devletler ve milletler olmadan, hemen her yönüyle liberal bir Mars insanlığı tasarlamışsınız. Birinci tekil anlatım için yeterli detaylar vermiş olmanız okumayı kolaylaştırıyor, anlatıcının zihninde kaybolmuyoruz. Anlatıcının cümlelerinde, yer yer açık ettiği bazen de ufak detayların ardına gizlediği küçümseme, tiksinti ve küçük dozda korkuyu da görebiliyoruz. Yarattığınız iklimle uyumlu bir sosyolojik havanın da aşırıya kaçmayan mayasını da yazı boyunca görebiliyoruz. Bence buradan çok daha uzun ve katmanlı bir metin çıkar. Üzerinde çalışmayı düşünebilirsiniz.

    Belki gözünüzden kaçmış olabilecek birkaç ufak hatayı dile getireceğim.

    Tüketim uğruna yol almış birkaç bin yıl yol almış bir insanlık sadece. Amaçları her zaman tüketmek olmuş.

    Tekrarlanan eylem.

    Açıkçası umurum dışıydı.

    Umurumda değildi şeklinde kullanımı var ama umurum dışıydı diye bir kullanım yok.

    Elinize sağlık.

  2. Merhaba,

    Öncelikle değerli yorumunuz için teşekkür ederim, yazım hatalarım açıkcası her zaman oluyor, okuma yaparak azaltmaya çabalıyorum. Tekrar tekrar okumak da bazen yeterli olmuyor, farklı bir gözün de okuması gerekiyor.
    Konu hakkındaki yorumlarınız için ayrıca teşekkür etmeliyim çünkü geri dönüş olarak beklediğim kısımlar hakkında nokta atışı diyebileceğim düşüncelerinizi dile getirmeniz inanın beni mutlu etti. Alternatif bir distopik gelecek olarak ele almak istediğim bu konuyu özellikle kendimce öngörüde bulunduğum sosyolojik oluşumu sade ve akıcı bir dille aktarmak istedim. Tabi bu düşüncem yorumunuzdan anladığım kadarıyla başarılı bir deneme olsa da üstüne biraz daha düşmek gerekiyor. Dikkatinizi çektiyse ne mutlu. Ara ara notlar alıyorum, toparlayabilirsem belki de bundan daha uzun soluklu daha derli toplu, değinmek istediğim bireysel ve toplumsal eleştirileri yapabildiğim bir öykü anlatabilirim.
    Bu öykü özelinde becerebilirsem yapmak istediğim; öğretmenin günlerini daha belirgin olaylar üzerinden detaylı anlatırken bir yandan da doğru ve güçlü gördüğü kesim hakkındaki fikirlerinin zamanla değişip doğrunun ne olduğunu sorgulayarak kendi iç dünyasında da bir yolculuk yapması ve kim bilir belki de fikirlerinin gerçekten de değiştiğinin kendinin de farkına varacağı bir noktaya geldiğinde kendinden beklenmeyen cesur adımlar atarak bazı olayların içine dahil olacağı bir şeyler düşünüyorum, karalıyorum.
    Değerli yorumunuz için tekrardan teşekkürler!

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for Aremas Avatar for TopalAli

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *