Öykü

Fırtına’nın Görevi

Ben Çelik Bey’in has adamı Fırtına. Bu notu evrenin bilinmeyen bir köşesinde seyreden uzay gemimden yazıyorum. Yazmamın amacı çıktığım macerayı ölümsüzleştirmek. Çünkü çıktığım macera gelecekte tüm evrene nam salacak bir yiğit için. Çelik Bey’in ilk oğlu Demir. Çelik Bey’in üç yiğit oğlundan 20 yıl önce ayrıldık. Bu onların can güvenliği içindi. Gezegenimizi ucubeler bastı. Halkımız neredeyse yok oluyordu. Çelik Bey’in yüksek zekası sayesinde onları alt ettik. Ama daha fazlası bizim için yoldaydı. Geriye kalan tüm halkımızı ‘Bey’in Gemisi’nde topladık. Gemimiz gezegenimizden yeterince uzaklaştığında Çelik Bey anneleri ölmüş bir günlük oğullarını onların her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir işletim sistemine sahip kapsüllere yerleştirdi. Hepimiz heyecan ve kaygıyla onu izliyorduk. Oğullarını uzay boşluğuna bırakma emrini verdiğinde hepimiz karşı çıktık. Ama o bir kez daha zekasını kullanmıştı. Eğer onları bırakmasaydık şimdi üçü de ölmüş olurdu. 20 yıldır ucubelerin gezegeninde zindandaydık. Evren bize yardım etti ve kurtulduk. Artık özgürüz ve veliahtlarımızı bulup halkımızı yeniden ayağa kaldıracağız.

* * *

Demir’i aramaya başladığım ilk gün kendi kendime yemin ettim. Onu bulmadan gelmeyeceğim diye. Elbette Çelik Bey’in bana güveni sonsuz. Ama onun bu hayatta tek amacı oğullarına kavuşmak. Artık çok yaşlandı. Eski gücünde değil ama hala bizim tek liderimiz. Demir’i doğduğu gün kardeşleriyle birlikte vücutlarına yerleştirilen çiplerden tanıyacağım. Sinyali alıyorum. Çok uzakta. Hatta kardeşlerden en uzağa gideni o. Zaten bu yüzden bu görev bana verildi. Yola çıkalı iki ay oldu. Yalnızım. Ama bunu ben istedim. Yalnız gitmeyi. Çünkü eğer onu bulmazsam geri dönmeyeceğim. Nereye gideceğimi bilmiyorum ama dönmeyeceğim işte.

Yolculuğumun üçüncü ayında Çelik Bey’in sağlığı hakkında kötü haberler aldım. Bu beni altüst etti. Ama kendimi toparlamam lazım. Demir için bunu yapmalıyım. Kardeşlerinden de bir haber yokmuş. Ama diğer görevdaşlarımda canları pahasına onları arıyormuş ve mutlaka bulacaklarına dair söz veriyorlarmış. Tek gayem Çelik Bey ölmeden oğullarından en az birini huzuruna çıkarabilmemiz.

Bugün erzak ve ekipman temini için ‘Houtor’ adlı gezegene iniş yaptım. Bunca zaman sonra toprağa ayak basmak nasıl geldi bilemezsiniz. Buranın mora çalan bir gökyüzü var. Halkı çok misafirperver. Beni ilk gördükleri andan itibaren sürekli biri benimle ilgilendi. Grimsi bir tenleri var. Başları ince uzun vücutlarına kıyasla iri bir dolmalık biberi andırıyor. Başlarının üstünde iki tane siyahımsı anten var. Onlarla konuşarak anlaşamıyorum elbette. Ama gözlerinin içine bakmam yeterli oluyor. Hemen anlaşıyoruz.

Bana bir oda verdiler. Bu gezegende çok tepe var. Halk dağınık şekilde ahşapa benzeyen maddelerle yapılmış evlerinde yaşıyor. Pek gelişmiş sayılmazlar yani en azından doğal olarak. Tahminime göre burası pek çok yolcunun durup, konakladığı bir yer. Buranın halkı onlar sayesinde zenginleşmiş ve gelişmiş. Tepenin üstünde bir alıcı var. Sanırım başka kişiler tarafından dikilmiş.

Burada bir hafta boyunca kalmaya karar verdim. Havası vücuduma iyi gelecek sonra maceraya tam gaz devam. Kaldığım oda gayet sade döşenmiş. Ağaç köklerinden yapılmış ve hamağı andıran bir yatakta yatıyorum. Oda ve yiyecek için onlara bir kutu ‘Naspirel’ verdim. Onların işine çok yarayacak. Onunla kendilerine yıllarca enerji üretebilirler. Yiyeceklere gelirsek, aralarında ete benzer hiçbir şey görmedim. Bitki tüketiyorlar. Gene mavi bir bitkiden yaptıkları bir çay var. Önce görüntüsü beni yanılttı. Ama içince tiryaki oldum. Giderken bu bitkiden yanıma yüklüce almayı planlıyorum.

Bugün biraz üzgünüm çünkü sinyal yok oldu. Demir’in yerini saptayamıyorum. Ama gerekirse evrenin her köşesine bakarım.

Dün handa bir yabancıyla karşılaştım. Bu gezegenden değil. İnsana benziyor ama biraz farklı. Kaba, ablak bir yüzü var. İnsan gibi ama onun gözlerinde farklı bir ışık görüyorum. İster istemez konuşmaya başladık. Bana tüccar olduğunu söyledi. Ama tek başına olması biraz tuhaf. Ona görevimden bahsettim. İstersem bana yardımcı olabileceğini söyledi. Evrenin her yerinde tanıdıkları varmış. Hepsine haber verirse daha çabuk bulunacağını söyledi. Ama elimizde onu tarif edecek hiçbir şey yok. Kapsüllerine kim olduklarını bilsinler diye bir mesaj yerleştirdik. Fakat kapsülle iletişimleri kesildiyse bunu asla bilemezler. Çok farklı hayatlarda farklı kişiler olarak yaşıyor olabilirler. Birde vücutlarındaki çipler var. Yabancının adı Mozor’muş. Yardım teklifini kabul ettim. Gemisini bu gezegende bıraktı. Buradakilere güveni sonsuzmuş.

Yoldayız. İkinci oğul Tunç’tan haber alınmış. ‘Zengiz’ Gezegeninde imiş. Bir balıkçı ailesi tarafından büyütülmüş. Ama gezegende çıkan bir iç savaşta savaşırken ölmüş. Bu hepimizi bilhassa Çelik Bey’i çok üzdü. Hastalığı iyice artacak diye endişeliyiz. Diğer oğlunda sinyali kesilmiş. Galiba başarısız olacağız. Ama hayır. Umudumuzu kaybetmemeliyiz. Mozor bana çok yardımcı oluyor. Her yere haber gönderdik. Neredeyse tüm evrende onu arıyorlar. Onu bulmak zorundayım. Çelik Bey ve halkımız için.

Küçük bir rahatsızlık geçirdim. Vücudumda kırmızı lekeler oluştu. Ama geçici. Geminin kontrolünü Mozor’a verdim. Birkaç güne iyileşeceğime inanıyorum.

Bugün çok mutluyum. Çünkü ‘Zabir’ adlı gezegende Demir’e benzeyen biri varmış. Gezegenin ilkel yaşam formu onun gökten düştüğünü söylemiş. Gezegendeki tek insan oymuş. Kontrol hala Mozor’da. Bizi o götürüyor.

Yolda sinyali tekrar almaya başladık. Artık eminim bu o. Ama kim olduğunu bilmiyor. Kim olduğunun farkına varmalı. O evrenin en büyük lideri olacak. Yarın gezegene iniş yapmayı planlıyoruz. Onu alır almaz Çelik Bey’e mutlu haberi vereceğim.

* * *

HAYIR. Nasıl bu kadar aptal olabildim. Nasıl bu tuzağa düşebildim. Mozor pisliği şu ucubelerden biriymiş. Beni kandırdı. Meğer yıllardır Demir’i ellerinde tutmuşlar. Onu kendileri gibi yetiştirmişler. Savaşa aç, yabanıl bir varlık. Houtorlular ucubelerin kölesiymiş. Her şey başından beri planlıymış. Beni onlar buraya çekmiş. Beyni yıkanmış Demir sayesinde bizi ele geçirecekler, kullanacaklar. Beni zindana attılar ve büyük ihtimalle idam edecekler. Bizi daha önce niye topluca öldürmediklerini merak ediyordum. Kullanmak içinmiş. İnsan zekasını anlayamıyorlar. O yüzden bizi kullanıyorlar. Ama biz özgür olmalıyız. Bizim soyumuzu kuruturlar ama tutsak edemezler.

Demir bizim düşmanımız olarak büyümüş. Bizim iğrenç varlıklar olduğumuzu düşünüyor-kendi de bizden biri olmasına rağmen-. Onu kullanıp halkımızı tutsak edecekler. Nasıl olabildi. Ona bir çeşit büyü mü yaptılar.

Artık sonum yaklaştı. İdam edileceğim. Bu notları beynimdeki mikro çip sayesinde gemimin hafızasına kaydettim. Beynimden sinyali gönderdiğimde bir hafıza kapsülü uzaya fırlayacak. Bunu birisi bulursa belki geç olmadan Çelik Bey’e bildirir. Hoşçakalın tanığım tüm canlılar. Hoşçakal tüm evren.

Ama biliyorum ki Zagadal halkı bir gün tüm evrene hakim olacak.

‘ANTİK EVREN KAYITLARINDAN DERLENMİŞTİR’

Fırtına’nın Görevi” için 5 Yorum Var

  1. Elinize sağlık. Oldum olası evren olgusunu fantastik bakış açıma hep çok yakın bulmuşumdur. Bu yüzden bu tür öykülere bayılırım. ‘Antik Evren Kayıtları’ ise bende bambaşka ufukların açılmasına yol açtı. Daha neler vrdır o kayıtlarda kim bilir 🙂

  2. Merhaba. Öykü girişiyle birlikte beni esir aldı. Kullandığınız isimler çok çekiciydi, Çelik Bey, Demir, Fırtına, Tunç. Açıkçası öykünün sonunda Çelik Bey ile Demir’in karşılaşmasını ve Demir’in babasına kalkan elinin taş kesilmesini hunharca bekledim 🙂

    Bana öyle geliyor ki öykünün devamı olacak, sonrası veya önceleri gibi. Antik Evren Kayıtlarını acayip merak ettim bir de. Umarım daha birçok şey okuyabiliriz oradan. Bir de daha uzun yazın lütfen, şu öykü on sayfa olsaydı sanırım soluksuz okuyabilirdim.

    Çokça beğendim. Tebrik ederim öykü için.

    1. Teşekkürler
      Uzun süredir öykü yazma çalışmaları yapıyordum. Bu ilk öyküm. Devamı olacak inşallah, Antik Evren Kayıtlarından çok şey çıkabilir 😀

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *