Öykü

Yalnız

Çok yalnızım…

Bütün ailemi, arkadaşlarımı, yakınlarımı kaybettim. Herkesten ve her şeyden ayrı düştüm, tek başıma kaldım. Çok üzgünüm. Ne kadar muyluydum oysaki. Hep beraberdik, yan yanaydık. Çok güzel bir hayatımız vardı. Koskoca okyanusun dibinde, pırıl pırıl bir güneş tepemizde ve onlarca tür deniz canlısı yanı başımızda . Düşünsene, dünyada kaç kişi böyle bir güzelliğin içinde yaşar ki? Sanki bütün dünya bize çalışıyordu.

Bir gün hiç unutmam; derileri beyaz ve siyah renkli büyük bir balık sürüsü yakınımıza kadar geldiler. Kendi aralarında konuşurken çıkardıkları sesi biz bile rahatlıkla duyabiliyorduk. Sanki bizimle konuşuyorlarmış gibiydiler. Neden yanımıza kadar geldiklerini, nefes nefese kalmış, dilleri dışarıda, sanki bizden yardım isteyecek gibi yanımıza sokulan iki fokla göz göze gelince anladık. Garipler öyle korkmuşlardı ki durdukları yerden kalp atışlarını duyabiliyorduk. Biraz bizimle kalıp rahatlamalarını sağladık. Nabızları düzelip keyifleri yerine gelince bize veda ettiler ve kendilerini okyanusun serin sularına bıraktılar. Keşke yine bulsalar beni, gelseler yanıma… O kadar yalnızım ki! Sanki bir çölün ortasında tek başıma kalmış gibiyim. Bazen, kuşlar gelip başımda uçuyor, yanıma konuyor. Ama onlarda fazla kalamayıp gidiyorlar. Neden böyle oldu hiçbir fikrim yok. Kimseye de bir kötülüğüm dokunmadı hâlbuki.

Tek başıma ne yapacağımı bilemeden bir o tarafa bir bu tarafa savrulurken, bir adam çıkageldi bir gün. Çok iyi davrandı bana. Benimle konuştu, dinledi beni. Derdimi anladığını düşünüyorum. Çünkü; neden böyle olduğuyla ilgili fikirleri vardı. Hoş sohbet denilen türden bir insandı. Yalnız, birilerine çok kızmış gibiydi. Başıma gelenlerin sorumluluğunu onlara yüklüyordu. Ben pek anladığımı söyleyemem! Dünya ile ilgili bir şeyler anlattı. Katman gibi, tabaka gibi laflar etti. Çok sevdim kendisini. O da beni çok sevdi, hissettim. Elinde kamera dediği şeyler vardı. Bana doğru doğrulttu, çok korktum. Aklım çıktı. Bana bir şey yapacak sandım. Ama bir süre sonra çekti. Giderken elini tam kalbimin üzerine koydu. “Gitmeseydi keşke, benimle kalsaydı” diye çok içimden geçirdim. Ama gitmesi gerekiyordu, biliyorum.

Bir süre sonra o kadar çok insan geldi yanıma, o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Benimle konuşanımı ararsın, birlikte fotoğraf çektirenimi. “Tamam” dedim “artık yalnız değilim.” Benimle ilgili bir program yapan bile varmış, artık ne demekse? Sonra onlar da gittiler işte. Ve ben yine kendimle, yine yapayalnız, yine bir başıma kaldım.

Aslında sizler tanıyorsunuz beni. Fotoğrafımı belgeselci o adam çekmişti. “Bütün dünya tanıyacak, çok sevecekler seni ” demişti yanıma geldiğinde. Ailemin bana hitap ettiği bir ismim elbette vardı. Ama ben, siz insanların bana verdiği ismi de çok sevdim:

“Buz Dağı”

Ufuk Kürkaya

11 Eylül 1978 de doğmuşum. Bilimkurgu önceliğimdir. Edebiyatsız bir hayat zaman kaybıdır.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *