Hemen önünde mühürle kapatılmış, kapalı bir zarf duruyordu. Stres içinde top sakalını sıvazlarken derin bir nefes aldı. Bir süre bürosunun penceresinden süzülen Güneş ışığının düştüğü yere doğru, karşıya baktı. Duvarda duran dedektiflik sertifikasının kaymış olduğunu fark etti. Kupa bardağa uzanıp sütlü kahvesinden yudumladı, kahveyi her zaman çok sevmişti. Eğer bu mektubu açarsa başının büyük belaya gireceğinin de farkındaydı. Yine de kendine hâkim olmakta güçlük çekiyordu. Masasının altında yer alan çekmecesini açtı ve bir paket sigara çıkardı. İçinden bir sigara alırken bir yandansa paltosunun sol cebinde duran çakmağına uzandı. Sigarasını tutuştururken aklına bir fikir gelmişti; zarfı ışığa tutmak! Fakat başka bir sorun daha vardı, fazla zamanı yoktu. Akıllı telefonuyla yardımcısı Serkan’ı aradı. “Efendim patron!” diyerek açtı telefonu Serkan ve devam etti; “Mektubu mu açtın yoksa? Hani açmayacaktık? Sakın açma diye diye başımın etini yemiştin oysa!” Tecrübeli dedektif, “Bi sus Serkan, bi sus!” diyerek bağırdı. “Tamam patron kızma hemen, dinliyorum seni…” “Bana bak ne diyeceğim, benim acilen çıkmam lazım, büroya gel ve mektubu al. Işığa tut ve içinde ne olduğunu anlamaya çalış, tamam mı?” “Zaten onu yaptım, yaptım da bir işe yaramadı…” “Peki, gel mektubu al sen… Kaybolmasını istemeyiz öyle değil mi?” “Hemen geliyorum patron! Patron burada birisi var, kapatmam lazım. Ahh!!!” “Serkan! Serkan orda mısın? Alo! Serkan!!!” Dedektif Ferhat panikle telefonu kapadı. Aceleyle dışarı çıkarken mektup masanın üzerinde kaldı. Sonrasındaysa mektubu bir daha gören olmadı. Serkan yaşamını yitirdi, dedektif Ferhat’sa ortadan kaybolmuştu. Bazıları Ferhat’ın öldüğünü söyledi, bazıları ise onun yurt dışına kaçtığını. Gerçeği bilenler varsa bile susuyor olmalıydı. Sır dolu olaylar bilinmezliğin cazibesiyle birlikte tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı.
- Kaybolanların Çağrısı - 1 Ağustos 2022
- Zarfın Gizemi - 1 Mart 2020
- Donnie Albert’in Daktilosu - 15 Ağustos 2018
- 14 Şubat - 15 Şubat 2018
Minik bir zarf ile kısacık bir öykü. Çok güzel olmuş. Dedektifimiz ise işinin hakkını vermiş.
Kaleminize sağlık.
Teşekkürler, teşekkürler. Son gün yazayım dedim fazla uzun olsun istemedim, keyif almanıza ise sevindim. Sevgiler, saygılar.
Merhaba @anon6571210
Kısa bir öykünün yoğunluğu içinde patron ve yardımcısının sonları ile ilgili açıklama yapıyorsun. Telefon görüşmesinde yardımcı yanında birinden sözetti. Zarfa ve kişilere ne olduğuna dair dikkatimizi o kişiye yönelttiniz. Gayet güzeldi. Zarfın masada bırakılması bir eklenti gibi duruyor. Hissettirmeliydiniz. Sanki ben zarfı masada bırakıyorum gelin alın der gibiydi. Öyküyü aceleye getirmişsiniz. Bu söylediklerim canınızı sıkmasın. Güzel bir kısa öykü yazmışsınız. Ama yeterince ışlenmemiş. Yapısını bozmadan yeniden işleyin derim öneri olarak.
Sevgimle
Estağfurullah, elbette okuyan herkes eleştirisini sunmalı. Bu gayet normal ve doğal. Dediğiniz gibi aceleye gelmiş bir öykü oldu, elden geçiremedim. Bazı cümlelerimde sıkıntılar gözüme çarptı ve tabi dediğiniz yerlere katılıyorum. Biraz doğaçlama oldu ve yazma konusunda pek pratik yapmadığımdan ve/veya tecrübe eksikliğimden bu tür şeyler meydana geldi. Yine de üstünde durulacak vaktim vardı, yani bahanem değil sadece süreci dile getirmek istedim. Gönderdikten sonra neden acele ettim diye de düşündüm açıkçası…
Tekrar öyküye gelecek olursak öyküyü bağlarken (mektubu masada bıraktığını yazarken) aklımda final kısmının ne olacağı vardı. O yüzden oradaki mektup üzerinde durmadım, bir geçiş görevi gördü sadece. Fakat konumuz mektup, asıl onu başrole çekmek adına dikkati oraya verebilirdim. Aklıma fikirler geliyor şimdi. Stephen King bazen taslak halinde olan eserlerini sona geldiğinde silip en baştan yazarmış. Çünkü bitmiş halini biliyor ve neler eklemek istediğini, neyi sevip sevmediğini ve/veya başka yöne doğru gitmek isteyip istemediğini artık daha iyi biliyor. Elbette ki baştan yazdığımda daha güzel olacaktır. Görünüşünüzü değerlendireceğim. Sevgilerimle
Kısa ve zevkli bir hikayeydi, elinize sağlık.