Öykü

Çıldırtan Kutsal

Aloren, attığı oklarla gövdesini çürüttüğü ağaca sadağından çıkardığı son okunu yayına yerleştirerek bir kez daha nişan aldı. Ok yayından fırlayıp ağacın gövdesindeki diğer okların arasına karıştı. Havada güneşin ışıklarının nemlendirdiği yaprak ve çimenin kokusu vardı. Aloren, öf pöf sesleri çıkartarak ağacın yanına gitti ve sadağını hedefine ulaşan oklarıyla tekrar doldurdu. Sanki bunu tüm gündür yapıyormuşçasına bir sıkıntı ifadesiydi bu. Ama yarım saat bile olmamıştı henüz. Okları ağaçtan toplarken hepsinin neredeyse bir arpa boyu arayla sıralandığını fark etti. Uzun süredir yaptığı eğlence amaçlı atışlar onu ok ve yay kullanmada epey eğitmişti. Annesiyle bu kadar sık tartışmasa belki de böyle gelişmeyecekti okçuluğu. Evinden uzaklara gidip kafa dağıtmaya bu kadar hevesli olmayacaktı belki de. Ama on dördüne bastı basalı annesiyle arası bir türlü iyi olmadı. Her fırsatta asilik yapıp ormanda huzur arayışlarına çıkar, uzun uzun atış talimi yapardı.

Şimdi havasıyla, rengiyle ve kokusuyla huzur bulduğu bu ormanda talim yaparak vakit geçiriyor, kendine macera arıyordu. Ormanın yemyeşil çalıları, yaprakları;sarı, kırmızı ve mor çiçekleri gözünün içinde parıldıyor, ona adeta karnavalları hatırlatıyordu. Dertlerini unutup rahatıyla ilgileniyor, sadece okunu hedeflediği dar bölgelere tutturmaya çalışıyordu. Ama bu sefer ormanda bir farklılık vardı. Adeta hayvanlar büyük bir felaketin uzağında durmaya çalışıyorlardı. Ses dahi çıkarmıyorlardı. Cıvıldayıp ötüşmüyorlardı.

Aloren, oklarının hepsini sadağına yerleştirdikten sonra çalıların arasından gelen hışırtılara kulak kesildi. Tüm dikkatini hareketliliğin olduğu yeşilliğe dikti. Vahşi bir hayvan olabilirdi. Ama birbirine sürtünen yaprakların çıkardığı hışırtı daha büyük bir şeye işaret ediyordu. Aloren, yayına bir ok yerleştirip temrenini çalılara doğrulttu. Yayını gerip nefesini tuttu. Çalıların arasından sendeleyerek yere kapaklanan adam baya uzun boyluydu. Üzerinde deri bir zırhı, kafasında boynuzlu miğferi vardı. Aloren okunu yerde yatan adamdan çevirdi ve küçük adımlarla ona yaklaştı. Yaklaştıkça sağ elinde bir şey tuttuğunu fark etti. Bir gürz müydü?ya da bir çekiç?

Uzun boylu adam hafif hareketlerle geriniyor, büyük darbeler almışçasına acı hisseden yerlerini sıvazlıyordu. Daha dikkatli şekilde bakınca Aloren adamın üzerindeki kesiklerin kanadığını fark etti. Yabancı hala dizlerinin üzerinde doğrulmaya çalışıyordu ki Aloren sağ elinde tuttuğu yayı yere atıp sol elindeki oku sol eline aldı ve okun keskin demirini YABANCININ BOYNUNA SAPLADI!!!

Şah damarı kopmuş boynundan kanlar fışkıran yabancı eliyle yaralı boynunu kapamaya çalışıyor ve avucuna dolan kanlar yüzünden ellerine bakıp kıvranıyordu. Aloren hemen yabancının kıvranırken yanına düşürdüğü o parlak ve işlemeli demiriyle göz alan çekici alıp büyülenmiş şekilde etrafını incelemeye başladı. Çok özel bir parça olmalıydı. Efsunlu gibi parlayan demiri kafası büyüklüğünde olmasına rağmen tek eliyle tuttuğu çekicin ağırlığını hissetmiyordu.

Aloren çekicin işlemelerine göz gezdirirken aralarda şimşek desenleri görüyor ve bir takım yıldızının haritasını parmaklarıyla hissetmeye çalışıyordu. Tam dikkatinin doruklarındayken ani bir şekilde kafasını sağına çevirdi ve sesleri dinledi. Ötelerden bir grup canlı koşarak ona yaklaşıyordu. Görünürde hiçbir şey yoktu, sadece sesler geliyor ve yaklaşmalarından ötürü yere vuran ayak sesleri artıyordu. Ama Aloren tedirgin olmadı. Suratında yeni bulduğu oyuncağı denemek isteyen bir çocuğun sırıtışı vardı. Ama Aloren bu muydu?Eline bir silah geçince gözü dönecek biri miydi?Daha boyu altı yedi karış olan bu çocuk elinde tuttuğu kutsal nesnenin çıldırtıcı etkisine kapılmıştı.

Aloren koşarak çalıların ardına, seslerin geldiği yöne fırladı ve bir anda uzun boylu, karışık pis ve uzun sakallı, boynuzlu miğferleri olan üç adamın önüne düştü. Aniden ayağa fırlayıp en önde duran adamın karnına çekicin ön yüzüyle sert bir şekilde vurdu. Hemen ardında duran iki adam küçük kızın üzerine çullanmak için gerinmişlerdi ki çekici karnına yiyen adamın kanlı bağırsağı ve organ parçaları yüzlerine ve boynuzlu miğferlerine saçıldı. Aloren’in yüzünde hiçbir korku, pişmanlık veya panik ifadesi yoktu. Yabancıların yaşadığı bu sahne oldukları yerde şaşkınlık ve hayret içinde kalakalmalarına sebep oldu. Aloren hareket etmeyen adamlardan soldakinin üzerine koştu ve zıplayarak savurduğu çekici havada miğferine vurdu. Yabancı adamın içine gömülen yüzü kemik çatırtıları eşliğinde yere savruldu ve birkaç saniyeliğine ayakta duran uzun boylu cesedinin parçalanan boynundan tazyikli şekilde fışkıran kanlar Aloren’in yüzünü ve omuzlarının üstünü koyu bir kızıla boyadı. Hemen sağında duran adam ise kendini kaçamaya hazırlamıştı ki Aloren iki eliyle savurduğu çekici bu yabancının baldırına doğru savurdu. Havada yarım tur dönüp sırtüstü yere yığılan adam çığlıklar atıp ellerini önüne refleks olarak siper etmeye çalıştıysa da kanlar içindeki küçük kız adamın yanında diz çöküp göğsüne sert darbeler vuran işlemeli kalın çekicini savurmaya başlamıştı. Zavallı adamın elleri göğüs kafesiyle birlikte kırılarak içine girdi. Aloren son kez iki eliyle tuttuğu çekici yavaşça başının üstüne kaldırdı ve bu kez adamın kafasına indirdi.

Orman şimdi sessizdi. Kuşların ötüşmeleri yoktu, geyiklerin veya sincapların ayak sesleri de. Yaprakların hışırtısı da. Sanki rüzgar bu korkunç manzarayı yaratan kızdan nasibini almamak için ses çıkartmamaya çalışıyordu.

Aloren son darbesinden sonra kafatasına gömülmüş çekici zorlayarak çıkartmaya çalıştı. Eliyle hemen çekicin ön kısmında iğrenç bir vıcıklıkla sallanan yarı ezik göz parçasını toprağa doğru iteledi. Sonra kan ve pıhtıyla kaplı kızıl kafasını göğe kaldırdı. Yukarısını yüksek ağaçların yeşil, yer yer kırmızı boyalı irili ufaklı yaprakları kapatıyor, ışığın özgürce aşağılara sızmasını engelliyordu.

Aloren ormanın ağaçlarının bittiği yere vardığında üzerindeki kan kurumuştu. Yüzü ise ifadesizliğini koruyordu. Güneşli ve açık gökyüzüne vardığında çekicini yukarı kaldırıp

“YÜCE THOR, EMANETİNİ KORUDUM. GEL VE ONU AL. YARATTIKLARINA HÜKMET!!!”

Diye bağırdı. Bağırmasının ardından gökyüzünü sonsuz parlatan güneşin önü kara bulutlarla kapandı ve mavi göğü boğdu. Hava gri bir sisle doldu. Çok ilerilerde arda arda şimşekler çakıyor ve gittikçe Aloren’e yaklaşıyordu.

Kapkara bir bulut Aloren’in tepesine varınca durdu ve yavaşça yere alçalmaya başladı. Adeta kapkara bulut üzerinde bir tanrının ağırlığından eziliyor ve yere doğru çekiliyordu. Bulut yere yaklaştıkça tepesinde dikilen yüce varlık kendini bu zavallı varlığa belli ediyor, kutsallığını konuşmadan ilan ediyordu. Gök gürültüleri yeri sarsarken Aloren kendinden bağımsız hareket etmeye başlayan çekice itaat etti ve diz üstü toprağa ve çimenlerin üzerine çöktü.

Bulutların üzerinden yavaşça inen yüce varlık tepeden tırnağa gümüş gibi parlayan bir zırh ve kanatlı bir miğfer giyiyordu. Yüce olan elini yavaşça Aloren’in tuttuğu çekice doğru bakacak şekilde açtı. Aloren yerinden üç adım fırlayarak havalandı. Elindeki çekiç havayı yararak hızla ulu adamın avucuna yerleşti ve

“Mjölnir, bana her şeyden haber ver. Gittiğin zamandan başla.” dedi. Sağında tuttuğu çekice odaklandı.

Çekiç bir an “THOR” diye inledi. Bu iki kadim nesne birbirine sıkı sıkıya bağlı bir bağ ile iletişim kuruyordu.

Aloren çekiç elinden fırladıktan bir süre sonra yerden doğruldu ve sarsılan bedenine hayretler içinde baktı. Ellerini gördü, omuzlarına baktı ve saçlarını avuçlarının arasına alıp kurumuş kanı korkak bir şekilde titreyen elleriyle kovmaya çalıştı. Titreyen başını kaldırınca güçlü dalgalar yayarak inleyen Mjölnir’e bakan Thor’u gördü. Kaskatı kesilmişti ve göz kapakları son perdesine kadar açılmıştı. Durdu ve izledi.

Başını Mjölnir’den çeviren Thor, Aloren’e baktı ve

“Bana ait olanı bana getirmen karşılığında seni en kutsal şekilde ödüllendirmek isterim. Seni Valhalla’ya götürerek şereflendirebilirim.”

Ve cevap beklercesine iki saniye Aloren’in bu kutsal olaylar silsilesi karşısında afallamış suratına baktı. Ardından Aloren’in yanına yürüdü, sol eliyle küçük bedenini kavrayıp kaldırdı. Karanlık ve gri bulutunun üstüne çıkıp yavaş yavaş göğe yükseldiler.

Karanlık gökten çekildi, şimşekler dindi ve bulutlar gitti.

Çıldırtan Kutsal” için 7 Yorum Var

  1. Merhaba;
    Güzel bir öyküydü. Yalnız Aloren’in on dört yaşında ve kız olmasını hesaba katarsak Viking savaşçılarını gözünü kırpmadan öldürmesini; öldürürken hiç korkmamasını ve bu kadar adanmışlığı küçük bir çocuğa fazla bulduğumu belirtmek isterim. Hikayede Thor’u görmek güzeldi.
    Kaleminize sağlık.

    1. Yorumunuz için teşekkürler.Aloren’in 14 yaşında olması özellikle belirttiğim bir özellik çünkü çekic’in(Mjölnir)çıldırttığını ve kendini Thor’a masum insan bedenlerini kontrol ederek(çıldırtarak) ulaştırmaya çalıştığını vurgulamak istedim.Özellikle Aloren’in son sahnede Mjölnir elinden alındıktan sonra afallamasını da aslında yaşanan olayların hemen hiçbirini normal Aloren tarafından yapılabilecek(mental ve fiziksel anlamda) hareketler olmadığının işareti olsun diye yazdım.Ama sizi buna yeterli derecede inandıramamış olmam da tabiki benim anlatım kabiliyetimin eksikliklerinden geliyor olmalı.Tekrardan yorumunuz için teşekkür ederim.İyi okumalar.

  2. Merhabalar. Seyir açısından renkli olsa da betimlemeleri fazla buldum, biraz kısılabilir. Bir de Aloren konusu var. Ben de genç bir kıza göre olayları fazla bulsam da sanırım bu çekicin çıldırtıcı özelliğinden kaynaklanıyor. Öykünüz farklı ve hoştu. Ellerinize sağlık diyerek gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum.

  3. Yorumunuz için teşekkür ederim.Bu hikayenin savaş bölümlerini yazarken en merak ettiğim konu buydu aslında.Acaba bu kadar betimleme okuyucuyu sıkar mı?Soruma vermiş olduğunuz bu cevaptan dolayı özellikle teşekkür ederim.İyi okumalar.

  4. Merhaba, ben de Sayın Öznur’a ve Osman’a katılıyorum. Hikayeniz güzeldi fakat naçizane fikrime göre bir şeye değinmek istiyorum. Thor’un çekici hakkında bir büyü var. Mjolnir Odin tarafından büyüle mühürlenmiştir. Bu çekici hak eden kaldırabilir. Yani Mjolnir’i kaldırabilmek ve onu kullanabilmek için onurlu, dürüst bir savaşçı olmak gerekiyor. Bu açıdan Aloren bu özellikleri taşıyor olabilir fakat çekicin çalınması böyle bir mühürün varlığıyla uyumsuz olmuş. Yanlış hatırlamıyorsam şu ana kadar sadece on kişi Thor’un çekicini kaldırmayı başarmış ki bunların hepsi kahraman. Didiklediğim için yanlış anlamayın, öykü ve kurgunuz güzeldi ve beğendiğimi de eklemek isterim. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle… 🙂

    1. Öncelikle teşekkür ederim.Ama burada bir yanlışı düzeltmek isterim.Bahsettiniz mühür Marvel evrenindeki Thor’un çekicine ait bir özelliktir.Orijinal iskandinav mitlerinde Thor’un çekici uykudayken cinler tarafından birçok kez çalınmıştır.Ama bunu bilmemek veya yanlış bilmek sizin suçunuz değil.Marvel çizgi romanlarındaki Thor mitolojidekinden çok daha göz önünde.tekrardan teşekkür ederim.İyi okumalar

      1. Beni aydınlattığınız için teşekkür ederim. Bu husus hakkında bir malumatım yoktu. Yıllar önce Marvel evreniyle tanışınca aklımada öyle kalmış 🙂

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *