Öykü

Gulyabani’nin Asası

Koca babasının son isteği üzerine düşmüştü yollara Hami. Yürüyor, yürüyordu ve sonunda iyice zorlanarak tepmekte olduğu yolu neredeyse bitirmişti. Haftalardır kat ettiği kilometrelerce yol onu bir hayli bitap düşürmüş olmasına rağmen sonunda ulaşacağı şeyin değerini düşünmek ona yorgunluğunu unutturuyordu.

Bundan yüzerce sene evveliydi Koca babasının anlattığı üzere. Köylerine musallat olan ecinniden halk illallah etmiş olmasına rağmen korkularından onun isteklerini istemeyerek de olsa yerine getiriyorlar, cehennem azabı çekeceklerini bile bile şeytanın uşaklarına hizmet ediyorlardı. Çünkü önceden çocuklara, uslu durmaları için anlatılan hikâyeler gibiydi. Bütün bir köyü kırmaktansa birkaç kişiyi feda etmek daha hayırlı olacaktı.

Hami’nin çocukluğu bu hikâyeleri, daha da doğrusu kulaktan kulağa geçen anıları dinlemekle geçmişti ya, ailesinden kalan tek kişi olan koca babası onu artık büyük bir adam olduğu vakit karşısına son bir kez daha alıp anlatmıştı. Bu, koca babasının anlattığı son hikâye olacaktı ve cılk gerçekleri söyleyecekti bu defa.

Gulyabani, köylerine tam üç yüz elli sene öncesi uğramıştı ilk kez. Kapı kapı dolaşmış, her evden bir tas su, bir lokma ekmek istemişti ihtiyar bir abdal kılığına bürünerek. Lakin o zamanlar kıtlık baş göstermişti köyde ve abdal her kapıdan geri çevrilmişti. Bunun üzerine bütün köyü topladı meydanda ve onlara bir konuşma yaptı. Eğer yetmiş haneden bir tanesi bile su verecek olsaydı ona, kimseye zararı dokunmadan, sadece bir yetimi yanına alıp çekip gidecekti köyden. Lakin halk bu sınavı verememişti.

İşte o zamandan beri Nif Dağı’nın eteklerine kurulu Karahasanlar Köyü’ne bela olmuştu ecinni. Her üç ayda bir dağın tepesindeki mağarasından çıkıp köye gelir, istediği bir kişiyi vermeyecek olurlarsa bütün köye cehennemi getireceğini söyleyerek bigünahın cesedini çekip alırdı koca kollarıyla.

Tam beş nesil geçmiş ve binlerce masumun kanına bulamış kıllı pençelerini şeytanın dölü, Karahasanlarda. Köye her gelişinde evler adeta yas havasına bürünür, her ana kendi evladını koruması için dua edermiş Allah’a. Lakin kan istermiş ya Gulyabani, ana yüreği en çok kendi evladına yanacak olsa da bütün evlatlara acırmış yüreği. Yine de bu yakarışlar, bu dualar, Gulyabani’nin bir canı çekip almasına mani olmamış nesiller boyu. Tanrı onları sanki cezalandırmış bir tas suyu esirgedikleri için köylerine gelen abdalın birinden.

Hami, yolculuğunun son demine geldiğinde hatırladı tekrar bu hikâyeyi ve koca babasının öğüdünü bir kez daha düşündü o anda. Varacağı yerde karşılaşacağı şeyin cazibesine kapılmamalı, onun büyüsünden etkilenmemeli, tuzaklarına düşmemeliydi. Yıllar evvel aynı hatayı bir başkası yapmış, asanın sihrine kanıp kül olup gitmişti. O günden sonraysa bir daha hiç kimse asanın saklı olduğu mağaraya yaklaşmaya bile cesaret edememiş olsa da zaman zaman kimi maceraperestler onu elde etmek için türlü hileler denemeye, türlü desiseler çevirmeye kalkışmış ancak sonunda onun yakınına bile yaklaşamamışlardı.

Koca babasıysa adı gibi emindi Hami’nin asaya dokunmayı başarıp onu yok edebileceğinden. Çünkü soyunda öyle bir güç vardı ki ne ecinni halkından ne insan ırkından kimsenin taşıyamayacağı bir kuvvet barındırıyordu yüreğinde. O kuvvet nesiller öncesinden kanına karışmış, evliya dedelerinden geçmişti ona. Rahmetli babası, köye padişahın bir çaşıtı vasıtasıyla gönderdiği cinci ile ortak olup gulyabaniyi halkın başından def ederken canından olmuş, asayı yok etmeyi başaramamış olsa da bunu oğlu yapacaktı. İşte onun yolculuğunun yegane ereği bu, sahibine ecinni halkına karışıp uzun bir ömür ve şeytanın melanetini bulaştıran asayı kırıp bir daha başkalarına sihrini değdirmesine mani olmak idi.

Devam Edecek…

Adil Öztürk

Yazmaya şiirle başlayıp kısa öyküyle devam ettim. Fantastik kurguyla tanıştıktan sonra öykülerim çeşitli edebiyat sitelerinde ve e-dergilerde yayınlandı. Epik fantezi şiiri denemelerim olsa da henüz paylaşmaya cesaretim yok. Her gün bir haiku yazarım. 2015 En İyi Canavar Hikayesi Yarışması ‘nda “Yaltar Han Efsanesi” adlı öyküm birinci seçildi.

Gulyabani’nin Asası” için 2 Yorum Var

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *