Havanın durgunluğu o kadar aldatıcı duruyordu ki az önce bu denizde bir fırtına koptuğuna kimseyi inandıramazdınız.
Genç miço Daggo dalgaların yaptığı ufak masajla kendine gelmeye başlamıştı. Onu kendisine almak isteyen deniz şimdi, kıyıda bir anne şefkatiyle Daggo’ yu okşuyordu.
Ayağa kalkmayı denedi ancak fırtına ve deniz onu çok yormuştu. Ama ufak bir dost kedine gelmesine yardımcı oldu. Bir Galos Maymunu. Maymunu görünce şaşırdı Galos adasındaydı. Uzak büyük bir ada olan Galos, karayiplerin 100 mil açığındaydı.
Daggo şaşkınlığını bir kenara bırakarak içlere doğru hareket etti. Su ve yiyeceğe ihtiyacı vardı. Onu uyandıran minik dostunu takip etmeye karar verdi. Galoslu bu dost kendisini takip etmesini ister gibi davranıyordu. Bir saat sonra Daggo halsizliğine yenilerek durdu. Daha fazla gidemeyecekti. Dostu da bunu anladı ve tek devam etti. Kısa bir süre sonra elinde adanın meyveleriyle döndü. Daggo, o iri cüsseli genç miço, meyveyi akşam eve gelen babasından alır gibi bir sevinçle aldı. Bu kısa süren bir sevinç oldu Daggo için. Utanç ve üzüntüyle kafasını öne eğerek meyveleri yere bıraktı. Küçük Galoslu dostu ısrarla önüne itti meyveleri. Daggo yiyemedi utandı, üzüldü, sonunda bir gözyaşı meyveleri yıkayarak toprağa ulaştı. Bu gözyaşının sebebi Daggo’nun gemiye binme ve buralara gelme sebebiyle alakalıydı. Bindiği gemideki tayfayla buraya geliyorlardı eğer fırtına kopmasaydı Kaptan Çupakabra ile Galos Maymun’larını avlayacaklardı. Dostunun yardımından dolayı bu düşünceden ve kendisinden iğrendi.
Toprak gitgide daha çok ıslandı. Daggo kendisini kurtaran minik dostuna son birkez ıslak gözlerle baktı ve arkasını dönüp ordan uzaklaştı. Kıyıya geldiğinde adada mahsur kaldığını hatırladı. Cani, öldüren biri olmak için tayfalığa yazıldığı aklına geldi. Burada ölmenin daha iyi olcağını düşündü. Garip olan mutluydu kimseye zarar vermediği için mutluydu. Bir anda kafasını kaldırdı. Küçük dostu kıyının kuzey tarafında çığlık çığlığa bağırıyordu. Hemen oraya yönelen Daggo bir geminin geldiğini gördü. Sevinçle miço şapkasını sallamaya başladı. Bir dakika sonra buna gerek kalmadığını geminin doğrudan adaya geldiğini fark etti. Avcı evet bir avcı gemisiydi gelen. Galos’un küçük sakinleri için geliyorlardı. Dehşetle etrafına baktı panikle dostunu adanın içine doğru sürdü. Yeterli değildi maymunların sayısı oldukça fazlaydı Galos’da. Herbirinin kürkü 100 sterlin ediyordu. Şimdi öldürmek için değil yaşatmak için savaşacaktı bu acemi miço. Gemi demir atmıştı, üç sandal adaya varmak üzereydi. Daggo son kez gökyüzüne baktı. Anlamsız hayatını anlamlandırmak için bıçağını çekti. Koşmaya başladı, tereddüt etmeden koştu. Galosun sakinleri yaşayacak mı yoksa hepsi ölecek mi? Öğrenemeyecekti. Biraz yavaşladı yeni başlayan ve bitmek üzere olan anlamlı hayatı hemen son bulmamalıydı…
Merhaba:
Kısa bir deneme olmuş ve bence yeteri kadar açıklayıcı değildi. Evet bir maymunla bir insanın dostluğu vardı ama son sahnede neden ve nereye koştu Daggo anlayamadım. Eğer gelen üç sandala saldırdıysa yetmez. Kendini öldürecek desen o da dostlarına bir fayda sağlamaz. O zaman bir seçenek kalıyor; bu öykünün devamı gelecek… Eline sağlık tadımlık olmuş…
Yorumun için teşekkürler. Bu aslında benim ilk hikayem sonu bu yüzden böyle bitti. Devamı gelir mi bilmiyorum ama başka hikayelerım olcak 🙂
Öncelikle şunu belirteyim: Sana karşı bir kinim yok. Sadece eleştirerek yardımcı olmak istiyorum. 🙂
Çok kısaydı ve tam olarak öykünün sorunu bu. Öyküde Daggo ‘nun adaya gelişi, fırtınanın kopuşu ve geminin batışıyla, adada mahsur kalmasını uzun uzun anlatarak açıklayabilirdin. Böylelikli anlamlı ve olay.içeren bir öykü olurdu. Sonunda anladığım kadarıyla adaya gelen ve maymunları öldürmek için gelen gemicilerle savaşmak niyetiyle bıçağını çıkarıyor. Ama bu da sakat bir düşünce. Neden dersen sebebi şu: Öykü bir canlıya zarar verip, katil olmamayı işlerken bir insanı öldürmeyi sunuyorsun ve bunu da yaparken “O da öldürecekti ” gibi bir tezi savunuyorsan canlılara zarar vermeme olayı boşa çıkar. Yukarıda ilk öykün olduğundan bahsetmişsin. Onun için diyebilirim ki: Biliyorum bir şeyler yaratmak çok güzel bir şey ama heyecanlanma. Bırak aklına gelen öykü fikri olgunlaşsın sen de sonra kağıda dök. Emin ol daha iyi olur. Denemekten vazgeçme, daha iyisini yaparsın. 🙂
Bir de dil konusunu, imlayı, üslubu geliştirmeye bak. Küçük büyük harf sorunu, noktalama eksikliği gibi sorunlar var.
Dostum eksiklerimi gösterdiğin için çok teşekkür ederim. Bir sonraki öyküde görüşmek ümidiyle kendine çok iyi bak 🙂
merhaba, yorumlara katılıyorum ben de. Öykü kısa, elbet kısa öyküler var ama sizin öykünüz bir öykünün giriş kısmı gibi. Bu sebeple tamamlanmamış hissi uyandırıyor. Öykünün birkaç paragrafa daha ihtiyacı var sanki.
Öykü kesinlikle kötü değil hatta bu kısalığına rağmen merak uyandırıyor.
Kaleminize sağlık.
Çok teşekkür ederim yorum için. Gerçektende eksik bir öykü oldu. Zamanla tam öyküler yazabilceğimi düşünüyorum 🙂
“Havanın durgunluğu o kadar aldatıcı duruyordu ki az önce bu denizde bir fırtına koptuğuna kimseyi inandıramazdınız.”
“Genç miço Daggo dalgaların yaptığı ufak masajla kendine gelmeye başlamıştı.”
Gibi cümleleriniz oldukça başarılı.
Hikayenin çatısı doğru kurmuşsunuz. Fakat yazarken üzerine daha uğraş vermelisiniz. Daggo, yaptığı yanlışı anlamalı ama vahşi bir maymunun, özellikle kendilerini sık sık avlamaya gelen (teknik olarak aynı günde iki gemi mürettebatı adaya ayak bastığını göz önünde bulundurursak) insana karşı daha farklı davranması gerekebilir.
Şöyle olabilir. Su bulmak için -doğal olarak- adanın iç kısmına ilerler. Bir dereden su içerken, karşı ağaçta süt emziren bir anne maymunu görür, içi cız eder. Derenin yanında çöküp oturur. Başka bir yavru dereye düşer, yavru boğulacakken Daggo, zavallıyı kurtarır. Hayat verdiği için içinde birşeyler kıpırdar gibi. Yani birkaç etki konusunda doğru ilerlemişsiniz, biraz daha yaratıcılığınızı zorlamanız gerekiyor.
Emrecan Doğan, mükemmel bir tespitte bulunmuş. Benim aklıma hikayenin kısalığına yakışır bir tavsiye olarak, sandalla gelenlere siyah bayrak sallaması geldi. Sanki adada veba varmış gibi. Siyah bayrak da artık üzerindeki tişört olsun.
Elinize sağlık.
Hikaye güzeldi arkadaşların dediği gibi kısa olmuş fakat söylediğiz gibi ilk öykünüz ise gayet iyi. Hikayeyi şöyle yazsaydın böyle yazsaydın diyenlere karşıyım, başkalarının fikirlerine göre yazsak öykü yazmanın ne anlamı ve tadı kalır?