Dede, dede!”
Benim cimcimem mi gelmiş?”
Nasılsın?”
İyiyim güzel kızım, dön şöyle annen ne güzel giydirmiş seni böyle! Mavi elbisen sana çok yakışmış. Nasılsın benim küçük prensesim?”
İyiyim ve teşekkür ederim.”
Bak sen şuna, o sırıtış ne öyle! Aklından bir şey mi geçiyor yine?”
Dede, sen karnından mı konuşuyorsun, yoksa ağzından mı?”
O ne biçim bir soru öyle, nerden çıktı bu şimdi böyle?”
Bıyıkların o kadar kocaman ki, ağzını göremiyorum. Merak ettim işte, dedem karnından mı konuşuyor diye.”
Ha ha ha! Neden muzipçe güldüğün anlaşıldı. Bazen zor olsa da ağzımla konuşuyorum prensesim.”
Neyse, gel şöyle şöminenin yanına. Otur şu koltuğa, iyice ısın. Sana güzel bir öykü anlatayım yine.”
Harika! Okla öldürdüğün ejderhayı mı anlatacaksın?”
Hayır.”
Perilerin düğünlerini mi?”
Hayır.”
Yoksa, Anka kuşunu nasıl eğittiğini mi?”
Hayır, prensesim bu da değil.”
Peki ne?”
Farklı bir şey, güneşte yaşayan bir halkın öyküsü bu.”
Dede! sen güneşe mi gittin?”
Ha ha ha yok kızım. Ben oraya gidersem kızarmış tavuk olurdum. Orada yaşayan halktan biriyle tanıştım.”
Evvel zaman önce yirmili yaşlarımdayken, gece yarısı eve dönüyordum.”
Gökyüzü aniden parıldadı ve gözlerim kamaştı. Işık huzmesi içinde bir karartının yer yüzüne indiğini zor bela gördüm.”
Kalbim küt küt atıyordu orada. Beni gördü, yerimden dahi hareket edemedim, donup kalmıştım buz gibi ortada.”
İyice yaklaştı ve umarım sizi korkutmadım deyi verdi bir anda.”
Eee, sen ne cevap verdin?”
Ne diyeceğim kızım, kimsin sen diyebildim anca. Beklemediğim halde elinden gelebildiğince her şeyi açıkladı kanımca.”
Ne dedi peki sana?”
Söyledi Adının Haskun ve güneşte yaşayan Zebran halkından olduğunu bizim dilimizde. Dünyaya gelirken kimseyle karşılaşmamak için ıssız yerleri tercih ettiğini ekledi üzerine.”
Issız yeri tercih ediyorsa nasıl karşılaştı seninle?”
Evet, güzel soru cimcime. Normalde gece yarılarına kadar gecikmeden dönerdim evime. Ne hikmetse işlerim tersine gitti o gün ve gündüz bile yeterince ıssız olan o sokak, ölüm sessizliğine bürünürdü her gece.”
Neyse, devam edelim kaldığımızı yerden. O ışık patlamasının şaşkınlığı geçtiğinde üzerimden, zihnim çözüldü birden bire ve benimle dalga mı geçiyorsun dedim hemen.“
Neden?”
Çünkü bize söylenen yada gösterilen uzaylılara benzemiyordu şekli ve bizim gibi bir insan idi. Cevap vermeden gerçek şeklini gösterdi. Bir anda nefesim kesildi. Hayatım boyunca görmedim böyle bir güzelliği.”
Nasıl bir şeydi, gerçekten güzel miydi?”
Yemin edebilirim evrenin en güzel varlığıydı. Ten rengi kırmızıydı ve çok güzel bir insansıydı.”
Kırmızı ten rengi mi?”
Evet, derilerinin rengi kırmızıymış. Sözümü kesmeden dinle yoksa bu hikâye de uzayıp gidecek yine.”
Tamam, ama çok meraklanıyorum.”
O zaman elinden geldiğince sabırlı olmaya çalış, anlaştık mı?”
Anlaştık.”
Nerde kalmıştık? Evet, kırmızı teniyle gerçek güzellik abidesi gibiydi. İnandım onun o halini görünce. Hemen konuya girdim kendimce; sordum varsa vakti, kendisinden ve halkından bahsetmesini ve neden insanlardan gizlendiklerini.”
İstekli bir şekilde cevap verdi. Aslında güneş benzeri yıldızlarda sayısız insansı kabilesinin yaşadığını söyledi. Korumakmış bunların asıl görevi güneşi ve güneş sistemini. Ayrıntıya girmedi ve neden korudukları söylemedi.”
Geçmişe dayanıyormuş insanlardan saklanmalarının sebebi. Viking Kralı Ragnar zamanına…”
Vikingler mi?”
Ben de senin gibi şaşırdım, aynı soruyu sordum. Zebranlılar daha önce insanlara iletişime geçmediklerinden toplamışlar konseylerini. Bundan dolayı seçmişler kendilerini temsil edecek birini. Haskun’muş seçilen kişi.”
Büyük bir coşkuyla inmiş dünyaya. Bilmeden bütün güzelliği ve ihtişamıyla Vikinglerin savaş tarlasının ortasına.”
Ragnar’ın düşmanları kaçmışlar bu sürprizle ve Ragnar büyülenip, tutulmuş Vikinglerle.”
Aşık mı olmuş?”
Öyle bir güzelliğe her kim bakarsa âşık olur ona.“
İtiraf et, sen de mi âşık oldun ona?”
Evlat konuyu dağıtma!”
Nerde kalmıştık yine, Vikingler ve kralları Ragnar âşık olmuş bu güzelliğe. Öyle abartmışlar ki, aşkları tapınmaya kadar varmış. Böyle bir varlığın ancak tanrıça olabileceği düşünülmüş. Haskun rahatsız olmuş tabi, ne anlattıysa insanlar dinlememiş kör bir şekilde. Mecburen dönmüş ülkesi olan güneşe. Durumu anlatmış halkına ve konseyden karar çıkmış insanlarla görüşülmeyecek diye.”
“Binlerce sene sonra şans eseri karşılaştı benimle. Sordum konuşman başını derde sokmaz mı diye?”
Gülümsedi, işte o vakit eriyip gittim onda. Tutuldum ona. Kimse bilmediği sürece sorun olmaz dedi bana ve o günden beri bir daha karşılaşmadım ilk ve tek gerçek aşkımla.”
Duymuş olduk gerçek aşk itirafını. Sakın babaannem duymasın bunları.”
“…”
Dede?”
“…”
Beni duymuyor artık, dalıp gitti geçmişe.”
Öncelikle elinize sağlık. Güzel bir fikirden yola çıkmışsınız ancak sanki biraz aceleye gelmiş. Affınıza sığınarak bunu belirtmek istiyorum. Çünkü bu şekilde aceleye gelmesi özellikle devrik cümlelerin düzenli cümlelere karışmasına neden olmuş. Diğer seçkilerde görüşmek üzere.
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim. Aslında öyküyü yazarken konuşmalar düzenliydi. Sonra aklıma bir anda dede konuşurken devrik konuşsun farklı bir kişiliği var, gençliğinde olağanüstü şeyler başına gelmiş. Hikaye anlatırken ya da heyecanlanırken devrik konuşacak garip gizemli biri. Yani düz cümlelerin varlığı ile bunu aktarmaya çalıştım. Açıkça ilke kez diyaloglardan oluşan bir çalışma yaptım. 🙂 okuduğunuz için teşekkür ederim. Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Merhabalar. Öykünüze bayıldığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Sadece diyalogtan oluşan öykülere karşı zaten bir zaafım varken bir de böylesi tatlı bir öykü ile karşılaşınca okumaktan aşırı haz aldım. İki kez okudum ve ileride tekrar okunacak listesine kesinlikle giriyor. 🙂
Sıkıntılı olarak gördüğüm tek şey ise Mümin Bey’inde ifade ettiği gibi çok güzel bir fikirden yola çıkmışsınız ancak bir anda oldu bittiye getirilmiş olması. Kesinlikle daha fazla diyalog ile dedemizin anlattığı hikayenin daha da uzamasını tercih ederdim. Bunun haricinde başka bir eksiklik görmedim. Okuması oldukça zevkliydi. Başka seçkilerde görüşmek üzere…
Merhaba, yorumunuz iki kez okuduğunuz ve beğendiğiniz için çok teşekkür ederim. Dede ile ilgili çok şey var ama sadece diyalog ile aktararak konuyu sıkıcı hale getirmek istemediğim için kısa kesmek zorunda kaldım çünkü ilk kez sadece diyaloglardan oluşan öykü yazdım 🙂 Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Merhabalar,
Hem hikaye hem de anlatım şekliniz çok hoş. Nesirde kafiyeli cümleler kullanmak zordur ama bence bu zorluğu başarıyla aşmışsınız. Açıkçası ben de takip eden cümleleri kafiyeyle bağlamayı seviyorum. Keyif veren bu hikaye için teşekkürler.
Merhaba, ben de teşekkür ederim; okuduğunuz, beğendiğiniz ve yorumladığınız için. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…
Merhaba;
Çok keyifli bir öyküydü. Kurgu güzeldi, en çok diyalog üzerine kurulmuş bir öykü olmasını beğendim. Altından kalkabilmişsiniz bunun. Lakin üstteki yoruma katılıyorum; devrik cümleler biraz karıştırmış ortalığı. Birkaç düzenlemeyle öykü daha sorunsuz olur gibi. Ama genel itibariyle güzel bir öyküydü; öykünün atmosferi sıcaktı.
Kaleminize kuvvet.
Merhaba, eleştirdiğiniz, yorumladığınız ve beğendiğiniz için teşekkür ederim. Dede heyecanlanınca veya öykü anlatmaya koyulunca devrik ve düz cümlelerle kafiyeli konuşturmaya çalıştım, bunun karışıklığa neden olacağını düşünmemiştim.
Örnek üzerinden göstermek gerekirse;
Nerde kalmıştık yine,
Vikingler ve kralları Ragnar âşık olmuş bu güzelliğe.
Öyle abartmışlar ki, aşkları tapınmaya kadar varmış.
Böyle bir varlığın ancak tanrıça olabileceği düşünülmüş.
Haskun rahatsız olmuş tabi, ne anlattıysa insanlar dinlememiş kör bir şekilde.
Mecburen dönmüş ülkesi olan güneşe.
Durumu anlatmış halkına ve konseyden karar çıkmış insanlarla görüşülmeyecek diye.”
Dedenin konuşmasını böyle ayırdığımız vakit son kelimeler hem kafiyeli hem düz ve devrik cümleler iç içe yani düz cümlelerle ve devrik cümleler ile kafiyeli konuşturmaya çalıştım. Karışıklığa neden olduğunu siz de değinince öyküyü bir müddet dinlendirdikten sonra tekrar üzerinden geçeceğim.
Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…
Merhaba. Gayet sevimli, güzel bir öyküydü. Sizden okumaya alıştıklarımdan farklı ama yine de onlardan da destek almış bir öykü. Sonunu da güzel bağlamışsınız. Elinize sağlık.
merhaba, güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…
“Merak ettim işte, dedem karnından mı konuşuyor diye.” Bölümünü çıkarmanızı tavsiye ederim. Öncelikle vurguyu artıracaktır, ayrıca okuyucuya fazla bilgi vermeni engelleyecektir; yani bırakın bazı boşlukları biz, okuyucular dolduralım ki sizle-yazarla bir bağ kuralım.
“Bazen zor olsa da ağzımla konuşuyorum prensesim.”
Dedenin cevapları harika. Sorunun evet-hayır kısmından farklı, daha ayrıntılı olması öyküyü ilginç hale getirmiş. Kendime not çıkardım buradan.
Harika! Okla öldürdüğün ejderhayı mı anlatacaksın?”
Hayır.”
Perilerin düğünlerini mi?”
Hayır.”
Yukarıda iki kez “hayır” ile yanıtlamak biraz seri, biraz robotlaşmış geldi. Belki daha farklı bir yanıt sunsanız, mesela ikinci “hayır” yerine “Başka zaman,” deseniz, daha önceki küçük detaylarla dolu yazımınıza daha uygun düşecektir.
Hayır, prensesim bu da değil.” (üçüncü kez “hayır”)
Ne yazık ki/maalefes/bilemedin, prensesim bu da değil.”
“Dede! sen güneşe mi gittin?”
Bir çocuğun düşünce yapısını güzel vermişsiniz, benim aklımdan bu soru geçmezdi, ama gel gör ki bir çocuk kesinlikle böyle bir bağlantı kurabiliyor.
Dedenin kafiyeli konuşmayı seçmesi ise ilginçti. Özellikle kalıpları yıkıp kalemini özgür bıraktığınız için tebrik ederim.
Evet, güzel soru cimcime. Normalde gece yarılarına kadar gecikmeden dönerdim evime. Ne hikmetse işlerim tersine gitti o gün (yine) ve gündüz bile yeterince ıssız olan o sokak, ölüm sessizliğine bürünürdü her gece.”
Yukarıdaki öneri (yine) paragrafa bir ritim sağlayacak diye düşünüyorum.
Ha ha ha yok kızım. Ben oraya gidersem kızarmış tavuk olurdum. Orada yaşayan halktan biriyle tanıştım.”
Evvel zaman önce yirmili yaşlarımdayken, gece yarısı eve dönüyordum.”
Gökyüzü aniden parıldadı ve gözlerim kamaştı. Işık huzmesi içinde bir karartının yer yüzüne indiğini zor bela gördüm.”
Yukardaki kısma kadar her paragraf bir kahramana aitti, fakat burada paragrafların ardı ardına dedeye ait olması çok kafa karıştırmasa da akıcılığı biraz etkilemiş diye düşünüyorum. Dedenin kafiyeli konuşması mısra düzeninde daha iyi olabilirdi gibi, emin değilim ama kendi yorumunuzda gösterdiğiniz üzere, görünüş olarak daha alımlı gözüküyor.
Oldukça tatlı bitmiş öykü, yüzümde bir tebessüm ile okudum. Elinize sağlık, gelecek seçkide görüşmek dileğiyle…
Merhaba, eleştirdiğiniz, yorumladığınız ve beğendiğiniz için teşekkür ederim. 🙂 Tavsiyeleriniz gayet yerinde. Öykü üzerinde gerekli değişikleri sizin ve arkadaşların tavsiyeleri üzerine gerekli değişiklikleri yapacağım. Dedenin art arda konuşmasını tırnak içinde vermemin sebebi dinlenip nefes aldığını belirtmek içindi ve tek tırnak içinde uzun bir konuşma olmasını istemedim.
“Özellikle kalıpları yıkıp kalemini özgür bıraktığınız için tebrik ederim.” tekrar teşekkür ederim bana cesaret verdiniz 🙂 Diyaloglar konusunda tekrar tekrar çalışmam gerekecek 🙂
Gelecek seçkilerde daha güzel eserlerle görüşebilmek dileğiyle…
Not: yazdığımız yorumları düzeltebilsek güzel olurdu 😉 🙂
Merhaba, öncelikle ellerinize sağlık, çok güzel bir öyküydü. Küçük çocuğun tepkilerini özellikle çoksevdim. Arkadaşların söylediklerine katılıyorum biraz daha tadını çıkartabilirdiniz, tabii biz de. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle
Merhaba, güzel yorumunuz ve beğendiğiniz için teşekkür ederim. İlk kez diyaloglardan oluşan öykü yazdığım için uzatıp konuyu dağıtmaktan korktum. Gelecek seçkilerde daha güzel eserlerde görüşebilmek dileğiyle…
Merhaba, güzel bir fikirle birlikte gelişen diyaloglar için teşekkürler. benim dikkatimi çeken küçük yaştaki çocuklar ben merkezci oldukları için karşısındakinin nasıl olduğunu pek sormaz, yada ben bu soruyu soran bir çocuğa çok rastlamadım. çocuğun dedesine “Nasılsın?” sorusu yetişkin gözünden ela alınmış hissi veriyor. onun dışında “Dede, sen karnından mı konuşuyorsun, yoksa ağzından mı?” ve “Dede! sen güneşe mi gittin?” soruları bir çocuğun ağzına çok güzel yakışıyor. uzun olsa daha zevk verirmiş gibi geliyor okuyana ama büyüyü bozma riski yüksek olurdu. gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Merhaba, güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Dediğiniz gibi o çağlarda çocuklar ben merkezci olabiliyor bunun üzerinde durdum aklımdan geçmedi değil fakat bir anda aklıma küçüklüğüm geldi hatırladığım kadarıyla babam ve annem büyüklerimizi gördüğümüzde sormazsak hem kabalık hem de saygısızlık edeceğimizi söyleyerek nasihat ederlerdi. Bundan yola çıkarak anne ve babasından böyle görmüş bir kızın konuşmasını oluşturdum. 🙂 Ayrıca belirttiğiniz gibi konuyu uzatırsam büyü bozulabilirdi. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…