Öykü

Yalansavar Pinokyo

Benim bir hayali arkadaşım var. Pinokyo! Evet, masal karakteriyle birebir aynı ismi verdim kendisine. Peki, neden ona Pinokyo ismini verdim? Gelin size anlatayım.

Her şey bir gün kız arkadaşımla bir kafede karşılıklı otururken başladı. Çenesi çok düşük olan kız arkadaşım hararetle bir şeyler anlatıyor ben de pek kulak asmıyordum. Derken bir anda O belirdi. Şaşkınlıktan donakalmıştım. Epey uzun boylu, iri yarı, devasa boynuzları olan, çirkin bir mahlûk öfkeyle bana bakıyordu. Korkudan tek bir kelime dahi edemedim. Geçirdiğim bu delilik hali ve uzun süren korku dolu bakışlarım kız arkadaşımı korkutmuş ve kızdırmıştı.

“Sen iyice aklını yitirdin artık!” dedi ve öfkeyle kalkıp gitti. Gittiğinde o canavar da gitmişti. Kendime gelmem uzun vakit aldı. Garsonun, “Bir şey ister misiniz?” sorusu beni kendime getirmişti. Hesabı ödeyip çıktım. Sakin adımlarla evime doğru yürürken canavarın görüntüsünü düşünüyordum. Evet, daha önce de olmayan ya da olması imkânsız sayılabilecek şeyler görmüştüm ancak böyle bir yaratığı ilk kez görüyordum. Eve döndüğümde kız arkadaşım birkaç defa aramış ve uzun aptalca bir mesaj bırakmıştı. Bıktım şu delilik hallerinden falan… O kısa süreli görüntüden öyle çok etkilenmiştim ki telefonu duymamıştım. Akşam olmaya başlamıştı. Ben de uzanmış tavanı izliyordum. Bir anda çalan telefonun sesiyle irkildim. Arayan en iyi üç arkadaşımdan biriydi. Zaten başka arkadaşımda yoktu. Galiba…

Gitmek istemedimse de müthiş ısrarlar sonucu yola çıkmıştım. Beni yakınlardaki bir parka çağırmışlardı. Bazen abur cubur alıp bu parka oturur, uzun saatler sohbet ederdik. Her zamanki gibi üç kişi toplanmışlar, abur cuburları da önlerine açmışlardı. Ben iyice yaklaşana kadar geldiğimi fark edemeyecek şekilde hararetli bir tartışma içindeydiler. Beni fark etmeleriyle konu dağıldı. Bir süre sonra gündelik şeylerden konuşmaya başlamıştık. Her şeyi unuttum ve kendimi konuşmaya kaptırdım derken O yine karşımdaydı. Canavar tekrar karşımdaydı! Bu sefer müthiş bir çığlık kopardım. Öyle bir çığlık atmıştım ki arkadaşlarım heyecanlanıp kenarlara kaçışmaya başlamıştı. Daha önce gördüğüm hiçbir hayali veya halüsinasyonu ikinci kez görmemiştim. Birden arkadaşlarıma baktım. Acaba onlar da canavarı görüyorlar mıydı? Hepsinin benzi atmış, şaşkın ve sinirli gözlerle bana bakıyorlardı. Hayır, onlar canavarı görmemişti. Şaşkın ve öfkeliydiler çünkü çok büyük çığlıklar atmıştım. Bana deliymişim gibi bakıyorlardı.

Bu görüntülere daha fazla dayanamayıp evime doğru koşmaya başladım. Vücudum delicesine adrenalin pompalıyordu. Canavarı sadece ben görüyordum! Eskiden delilik fikri bana harika gelirdi. Bu toplumun saçma sapan ve insanı delirten(!) düzeninden çok daha harika olmalıydı. Ancak gerçek anlamda deliliğe yaklaştığımı fark ettiğimde hiç de iyi bir şey olduğunu düşünmüyordum. Evime doğru yaklaşırken sürekli kendime ”deli değilim, deli değilim” diye telkinlerde bulunuyordum. Evime girdikten sonra sandalyeye oturmuş, bir yandan ellerimi yüzümde gezdiriyor bir yandan ”deli değilim” telkinlerine devam ediyordum.

Üzerimdeki şoku atlamamışken o hain canavar tekrar belirdi. Ancak bu defa bakışlarında öfkeden ziyade, acıma duygusu görüyordum.

– Delisin! Sen bir delisin. Bunu inkâr etmene gerek yok.

– Ne -n-n nasıl?

– Hâlâ neden karşına çıktığımı anlamıyor musun? Sevgilin zannettiğin o kadının iki cümlesinden biri yalan! Peki ya arkadaşların? Onları seni çok seven, dürüst, temiz kalpli insanlar mı sanıyorsun? Ben yalan söylendiğinde ortaya çıkarım!

– O halde neden burada da karşıma çıkıyorsun? Burada benden başka hiç kimse yok!

– Sen kendine yalan söylüyorsun. Kabullenmen gerek sen bir delisin!

Evet, kendisiyle ilk diyaloğumuz bu şekilde oldu. Bir süre sonra onu kabullenmeye başlamış ve o iğrenç suratına rağmen ona karşı hoşgörü duymaya başlamıştım. Çünkü onun sayesinde hanginizin dürüst hanginizin yalancı olduğunu anlayabiliyorum. O belirdiğinde karşımdakinin yalan söylediğini biliyordum. İşin en eğlenceli kısmı da eve gidip kendime yalan söyleyerek onu çağırmak, daha sonra da bana yalan söyleyen kişinin hangi konuda yalancı olduğunu bizzat ondan öğrenmekti. İnsan çirkin görüntülere bir süre sonra alışıyor. Aksi tavırları ve çirkinliği dışında pek bir zararı yok. Hayali arkadaşıma Pinokyo adını verdim. (Evet, hayali arkadaş dediğim zaman tekrar beliriyor ve sen yalancısın, sen bir delisin, ben hayali arkadaşın falan değilim! bla bla bla…) Onun adı Yalansavar Pinokyoo!

Recep Çelik