Öykü

Ya Dinlemeseydin O Şarkıyı?

Öğle yemeğinde gelen telefonuna düşen mesaj bildirimine ne çok sevinmiş ne de çok üzülmüştü Deniz. Zaten gün yeterince yoğun giderken eski bir arkadaşının davetsiz misafirinden kaynaklı buluşma planını iptal etmesine karalar bağlayacak değildi.

Şimdiyse işten yorgun argın çıkıp eve ulaşmanın derdindeydi. Bir türlü ısınmak bilmeyen hava, kış tadını yaşatıyordu baharın başında. Yürüdüğü sokağın fotoğrafını çekselerdi Mayıs demezdi kimse. Öyle soğuk, öyle serin ve öyle de kasvetli… Deri ceketinin fermuarını iyice çekti, ellerini cebine koydu ve durağa doğru ilerlemeye başladı hızlı adımlarla. Çünkü hem üşümüş hem de patronunun son dakikada çıkardığı iş yüzünden çıkış saatini kaçırmış hem de öğle yemeği onun için fazla tuzlu olduğundan çok yiyemeyip aç kalmıştı. Tek derdi eve gidip bir şeyler atıştırdıktan sonra duşa girip uzanmaktı. Sıralamada değişiklik olabilirdi, bu sonranın konusuydu ancak önceliği kesinlikle ama kesinlikle eve varmaktı.

Durağa çok az kalmıştı ki duraktan uzaklaşan otobüsü gördü. Adımlarını hızlandırsa da yetişemedi. Dudaklarından bıkkınlıkla sesli bir şekilde “Off!” çıksa da içinden küçük bir küfür savurmuştu bile. Durağa geçip beklemeye başladı bir sonraki otobüsü. İnsanlar önünden geçip giderken kulaklığını takıp bir şarkı açtı. Tam nakarat kısmına girecekken telefonu çaldı. Liseden çok yakın arkadaşı Burcu’ydu arayan. Önce birkaç saniye açmamayı düşünse de sonra “ayıp olur” düşüncesiyle bu kararından vazgeçti ve yanıtladı.

“Efendim?”

“Ne yapıyorsun?” diye cıvıldadı karşısındaki ses. Durumundan bahsetti Deniz, içten içe eve gitmek istiyorum nidalarıyla. Sanki Deniz tam tersini dile getirmiş gibi Burcu onu duymazdan gelerek konuşmaya başladı.

“Bak ne diyeceğim. Bugün yolda giderken üniversiteden arkadaşım Armağan ile karşılaştım. İşi için bir haftalığına gelmiş. Burada olan ortak arkadaşlarımızı da aradık. Hep beraber yemek yedikten sonra karaokeye gideceğiz. Sen de gelsene, kalabalıkla çıkıyor böyle şeylerin keyfi!” Deniz’in dudakları buruşmuştu istemsizce. Şu an ne yeni kişilerle tanışacak ne de şarkı söyleyip dinleyecek moddaydı. Ancak karşı tarafın ısrarlarına dayanamayıp sadece yemeği kabul etmişti. Zaten buluşacakları yere giden otobüs durağa yaklaşmış üstelik de neredeyse boştu. Geçip kenara oturdu kulaklığındaki müzik eşliğinde. Yol biraz uzun sürmüştü. Normalde olsa evde olup yemeğini yedikten sonra kanepe karşısına geçmiş olurdu bile. Birazcık ısınmış ve soluklanmış olsa da açlık iyice boy göstermeye başlamıştı.

Kafenin önü denebilecek bir noktada inip içeri geçmiş arkadaşının masasına varmış ve oradaki herkesle tanışıp siparişini vermişti. Tanışmıştı tanışmasına ama hiçbirinin ismini, işini anımsamıyordu. Kendisine yöneltilen soruları en kısa ama ayıp da olmayacak uzunlukta cevaplayıp geçiştiriyordu. Zira birazdan önüne konulacak köfteden başka bir şey düşünmüyordu. Yemekten sonra sohbet faslı devam etmişti. Çayları da içtikten sonra Deniz kalkma isteğindeyken yeni tanıştığı “arkadaşlarının” ve Burcu’nun ısrarına dayanamayıp daha doğrusu bu durumla uğraşmak istemeyip karaoke teklifini kabul etti. Sesi hiç de fena sayılmazdı ama şarkı söyleyecek havada değildi. En azından bu kadarını anlayışla karşılamışlardı.

Yeni tanıştıkları Armağan’daydı sıra. Bir şarkı seçip aldı eline mikrofonu ve daha bugün Deniz’in yolda dinlediği şarkıyı söylemeye başladı. Bu durum Deniz’i ister istemez şaşırtmıştı. Armağan sahneden iner inmez Deniz, bugün ilk kez bir şey yaptı ve sohbeti o başlattı. “Yaklaşık 3 saat önce bu şarkıyı dinlemiştim.” Şarkı oldukça eski, haliyle günümüzde hiç de popüler olmayan bir şarkıydı. Bu şaşkınlığa Armağan da dâhil oldu. Biçimli kaşları havalandı. “Hoş bir tesadüf olmuş desenize.”

“Ya gelmeseydin o gün kafeye?” Elindeki kahve fincanını uzatırken Deniz’e. “Efendim?” diye kaşlarını çatarak sordu. Armağan’ın ne demek istediğini anlamamıştı. “Bilmem, öyle düşünüyordum da birden aklıma geldi. O gün evine gidip uyusaydın?” Deniz gülümseyerek karşılık verdi “Ya iş seyahatine gelmeseydin?”

“Ya o şarkıyı dinlemeseydin? Çünkü seni rahatsız ettiğimi düşünüp hiçbir şey söylememeye karar vermiştim ta ki sen o cümleyi kurmayıp sohbete girene kadar. Deniz bunu ilk kez duymuştu. “Ciddi misin?” “Evet.” dedi kanepede geri yaslanıp yeşil gözlerini kapatırken Armağan. Kendi seçimlerimizle girdik bu yola, sonunda ne olacağını bilmeden. Hatta daha da geriye gidersek ya da Burcu’yla karşılaşmamış olsaydım?

“Ben onunla aynı lisede olmayabilirdim.”

“Ya hiç gelmeseydin o kafeye, ya arkadaşınla buluşsaydın, ya erken çıksaydın işten, ya dinlemeseydin o şarkıyı? Yine de kader bizi bir araya getirip şimdi evli olmamızı sağlar mıydı acaba?”