Öykü

Azabın Azatları

Cam kubbeli, devasa salon; her ay gününde yapılan “Yedi Kıta Koloniler Birliği” toplantısı için titizlikle hazırlanmıştı. Toplantı; yedi kıta metalikalarını temsilen, en üst düzeydeki metalika avatarları ile yedi kıta zombi insan temsilcilerinin, katılımıyla gerçekleştirilecekti.

Bu toplantıyı, diğer toplantılardan ayıran ise; uzun zamandır, üstü kapalı ve gayri resmi olarak tartışılan “İnsan Neslinin Islahı ve Kontrolü” konusunun; resmiyet kazanıp, üst düzeyde görüşülecek olmasıydı. Elleriyle cellâdını yaratmış, yeryüzünün köleleşmiş varisleri için, bu sonun başlangıcı anlamına geliyordu. Hiçbir canlı, kendi soyuna bu kadar ihanet etmemişti. Toplantı; infial yaratmaması için dışarıya kapalı olarak gerçekleştirilecekti.

Dünya gününün kasvetli toplantılarına inat “Küçük İnsan Okulu”nda heyecanlı bir bekleyiş vardı. Sınıflar arası yapılan matrix yarışmasının galibi ALFA12 sınıfı, “Gerçek Dünya Gezisi” ödülünü kazanmıştı. “Küçük İnsan Okulu”, metalika avatarlarının ihtiyaç duyduğu, kaliteli insan gücünü yetiştirmek için açılan seçkin okullardı. Sınıflar; bebeklik döneminden itibaren özenle takip edilen, sağlıklı ve üstün özellikteki, kız ve erkek çocuklarının, eşit bir şekilde dağıtılmasıyla oluşturuluyordu. Diğer insanlar ise eğitime tabi tutulmadan, insanların beslenmesi ve bakımı gibi kaba işlerde kullanılıyorlardı. Kırk öğrencilik ALFA12; kendi devresinin en yetenekli ve başarılı sınıfı olduğunu kanıtlamış, ödül olarak sunulan gezi programlarından birine katılmak üzereydi.

Cam kubbeli, devasa salonda sessizlik hâkimdi. Nihayet toplantı başladı. Tüm katılımcıların ve toplantıyı takip eden üyelerin ekranları aynı anda açılmıştı. Temsilcilerin, avatar görüntüleri ile katılımları zorunlu bir toplantı kuralıydı. Aksi takdirde; metalikalara karşı saygısızlık ve isyan sebebi olarak kabul ediliyor, silinme cezasıyla son buluyordu.

“ALFA12” için çekiliş ekranındaki çark dönmeye başlamıştı. Tüm sınıf nefesini tutmuş, dönen çarkın; mavi bir göl kenarı veya zümrüt yeşili bir orman gezisini seçmesini diliyordu. Küçük insanlar; ömürleri boyunca, yaşadıkları sanal sistemin dışına çıkıp, bu doğal hayatı nadiren yerinde görebiliyorlardı. Çark; baş döndürücü bir hızla onlarca tur attı, bir ara duracak gibi olduysa da aklına yeni bir şey gelmiş gibi yeniden, hızlanarak dönmeye başladı. Heyecanın tavan yaptığı bir anda “Yer Altı Şehri Gezisi”nin üzerine çakıldı adeta. Yer Altı Şehri Gezisi!!?… Belki de istenebilecek en son seçenekti.

Afrikanyan kıtası metalika avatarı, toplantıya başkanlık ediyordu. Konuşmasına, gündemin önemini ve aciliyetini belirten bir açılış konuşmasıyla başladı:

– Çok Yüce Metalikalar ve Katılımcılar. Son on dünya yılında ortaya çıkan, kalitesiz sokak insanı nüfus artışındaki kontrolsüzlük ve beslenmeleri için yiyecek üretimindeki sıkıntılar, tedbir alınmasını zorunlu hale gelmiştir. Ayrıca; başıboş insan gruplarının, metalika enerji istasyonlarına saldırıları, metalikaların varlığını tehdit eder durumdadır. Sokak insanları için harcanan enerji sarfiyatı; gelecekte, metalikalar için endişe verici boyutlara çıkabilir. İhtiyaç duyulan kaliteli insanları yetiştirmek, en az insanla daha fazla enerji üretebilmek ve insan beslenmesi için harcamaları en aza indirmek, acil alınması gereken önlemlerin başında gelmektedir. Bu nedenle yapılan “İnsan Neslinin Islahı ve Kontrolü” gündemli toplantıyı, görüş ve önerilerinize açıyorum. Dedi.

Çok geçmeden, sonu baştan belli olan yapay tartışmalar başladı.

Asyan kıtası, zombi insan temsilcisi:

– Söylediklerinizde haklılık payı var. Ancak, insanlar yeryüzünün gerçek varisleridir. Unutmayın ki, siz Metalikalar, biz insanların eserisiniz. Bugünkü durum, birazda metalikaların suçu değil mi? Bu insanlar eğitilirse; binlerce yıl olduğu gibi, kendi yiyeceklerini kendileri üretebilirler ve yeryüzüne katkı sağlamaya devam edebilirler. En azından; yaşadıkları doğal alanlarında, çeşitliliklerini korumak, metalikaları geleceğe taşımak için yararlı olacaktır. Bu karardan acilen vazgeçilmesi gerekmektedir. Dedi.

Uzun tartışmaların ardından söz alan, Amerikanyan kıta metalika avatarı:

– “Yedi Kıta Koloniler Birliği” ne ait nükleer enerji santrallerinin sayısı ve ürettiği enerji, bin yıllar yetecek durumda. Ayrıca; yeni enerji üretimi için metalikalar, kaynaklara insanlara göre daha rahat ulaşabilecek konumdalar. Radyasyona dayanıklı olmayan ve enerji üretimi için organik besine ihtiyacı olan insanlar artık metalikalar için bir yük durumundadır. Bizim hiç bir şeye ihtiyacımız kalmamıştır! Yaratılış şekliyle geri kalmış ve çağın gereklerine uymayan zombi insanlar, dünya üzerinde ömrünü tamamlamıştır. Geleceğimizin garantisi için bu organik varlıklardan en kısa zamanda kurtulmamız lazım! Dedi.

Ve o, son cümle: “Yaratılış şekliyle geri kalmış ve çağın gereklerine uymayan zombi insanlar” cümlesi; değil cam kubbeli tavanı, dünyanın tavanını parçalayıp, ışık hızıyla yedi kat gökleri delip “yaratılış şekliyle geri kalmışın” yaratıcısına ulaşmıştı.

Duydu… Ve, meydan okumayı kabul etti… Ne de olsa; milyarlarcasına şahit olduğu bu hadsizliğin, yabancısı değildi. Hesapların en incesi yapıldı. Azabın; ateşten yayı, sakince gerildi. Zamanın zembereği, hedefe kuruldu…

Çekilişin hemen ardından; ne toplantıyla, ne de sonucuyla, hiçbir ilgisi ve bilgisi olmayan “ALFA12”, “Yer Altı Şehri Gezisi” için yola çıkmıştı. Güneşin, altın sarısı ışıklarını ve gerçek dünyanın nefesini hissedebilecekleri bir şansları vardı ama, ibre onları yerin altına gömmüştü. Şüphesiz hiçbiri memnun değildi. Kaldı ki yer altı şehirleri hakkında, son on dünya yılı boyunca, kulaktan kulağa dolaşan esrarengiz şehir efsaneleri de çabası.

Çağlar öncesinden kalmış bu karmaşık yer altı şehirlerinin, derin dehlizlerinin bir kısmı keşfedilmesine rağmen büyük bir kısmının açılamadığı biliniyordu. Açılamamış bölümlerinin ise, asi insan grupları tarafından; metalika düzenine karşı, saldırı hazırlıkları için kullanıldığı yönünde kanıtlanamamış bilgiler dolaşıyordu. Metalikalar; birçok imkâna sahip olmalarına rağmen, söylentileri doğrulayamadıkları gibi bu insanları da bulamamışlardı.

Giriş noktasına çoktan varmışlardı. Tüm kurallar hatırlatıldıktan sonra yer altı şehrinin soğuk ve kasvetli dehlizlerine, gönülsüz iniş başladı…

Güçlü tarafın çıkarları için, zayıf tarafı dikkate almadığı tüm toplantılar gibi, bu toplantıda, zombileşmiş yeryüzü varislerinin aleyhine sonuçlanmıştı. Kararın; metot ve yöntemleri belirlenip, uygulamada işbirliği sözleri verildi. Kararlar alındı. Bilmedikleri ise, kararın da üstünde bir karar vardı…

Toplantı sona erecekti ki, acil bir son dakika haberi, bomba gibi düştü ekranlara. Tüm metalikalar ve zombi insan temsilcileri; artık toplantıyı unutmuşlar, ekrana kilitlenmişlerdi. Algoritmalar; avatarların soğuk suratlarına, korku ve endişe efektini çoktan yapıştırmıştı.

Haber robotu:

-Yetkili servislerin, anlık uzay verilerine göre; güneşte meydana gelen, beklenmeyen olağan üstü patlamaların yarattığı manyetik dalgaların, uydu sistemlerine zarar verdiği bilgisine ulaşıldı. Uydularda oluşan hasarların neticesinde, santrallere yanlış sinyallerin gönderildiği tespit edilmiştir. “Yedi Kıta Kolonileri Birliği” ne ait nükleer enerji santrallerinin; birçoğunda arızalar meydana gelmiş, kırmızı alarm durumuna geçilmiştir. Ayrıca, enerji kesintilerinin birçok bölgeyi etkilediği bilgisi tarafımıza ulaşmıştır.

Şiddetli sarsıntıların hissedildiği sırada, ekranlardaki görüntülerde gitmeye başlamıştı. Haber; haber robotunun konuşmasını bölen cızırtılar ve kesintilerle devam ediyordu.

Haber robotu:

– Avusturalyan kıtası, nükleer santraller…. meydana gelen patlam…, kıtayı tamamen sular altı… gömd…, oluşan yeryüzü sarsıntıla…, boyutları öngörül…. tsunami oluşturacağı belirtilme…. Kolonilerin gerek… tedbir….. alm………………………

Diye devam eden haber; tamamlanmayı başaramadan, salondaki kıta avatarlarının görüntü ve bağlantıları da tamamen kesilmişti. Tüm enerji hatları devre dışı kalmış, kesintiler yaşanıyordu.

Azabın; ateşten yayından çıkan ok, hedefi tam on ikiden vurmuştu. Göğe, ateşini sal dendi. O da saldı. Yere, ateşini bırak dendi. O da bıraktı. Her ikisi de; gelen emre, sonsuz bir itaatle boyun eğdi. Ardı ardına patlayan nükleer santrallerin oluşturduğu sarsıntılar, fay hatlarını harekete geçirmiş, sıkışan volkanlar, azgın bir ejderha gibi öfkeyle lavlarını püskürtüyordu. Meydana gelen şiddetli patlamalarla; dünya top olmuş, birisi ayağında sektiriyor gibiydi.

Cellâtlar hadsizliklerinin, kurbanlar nankörlüklerinin ateşinde boğulmuşlardı. Kadim dünyanın, Nuh Tufanından sonra gördüğü en büyük tufandı bu. Nükleer tufan… Dünya ve insanlık bir kez daha sıfırlanmıştı.

Yerin altındakilerde, sarsıntılardan nasiplerini almışlardı. Sıkıştıkları karanlık dehlizde, çaresizce olanları anlamaya çalışıyorlardı. Patlamaların, çalan sirenlerin ve korkunç seslerin sonu gelmeyecek gibiydi. Dünyanın içi dışına çıkıyor, dışı içeriye girmeye çabalıyordu. Dışarıda kıyamet kopuyordu.

“ALFA12” olayın dehşetini yaşarken; duvardan bir kapı, ortamın kör eden karanlığını yararak açılıvermişti önlerinde. Korkuyla açılan gözleri, şehir efsanesini doğruluyordu.

Sayıları yediyi geçmeyen kapının sahipleri:

– Çocuklar! Çabuk içeriye! Bu tarafa koşun! Diye sesleniyorlardı.

Sarsıntının kucağında sersemleyen, “ALFA12”nin masumları; tartışmaya bile gerek duymadan, kendilerini diğer tarafa attılar. Ardından kapı kapandı. Hiç orada değilmiş gibi. Tünelde; birkaç kapıyı daha arkalarında bırakarak koştular. Oldukça geniş ve aydınlık, komuta odası gibi bir yere vardılar. Neden sonra sesler kesilmiş, ortalık ölüm sessizliğine bırakmıştı yerini…

Onların; korku içindeki, soran gözlerine cevabı, asilerin en yaşlısı verdi:

– Korkmayın çocuklarım! Burada güvendesiniz! Uzun zamandır beklediğimiz ve hazırlığını yaptığımız, kurtuluş felaketi bu. Ancak, olanlar bizim planlarımız ve kontrolümüz dışında gerçekleşti. Neyse ki hazırlıklıydık. Alınan sinyaller; yeryüzünün yerle bir olduğu, radyasyonun her yeri kapladığı yönünde. Ne yazık ki, bu çaptaki bir radyasyonun temizlenmesi için yedi yıl gibi bir zamana ihtiyacımız olacak. Geride kalanlar için üzgünüz. Sadece yer altı şehrinde olanlar, sağ ve güvendeler. Yani bizler. Bu süre içinde; ihtiyaç duyacağımız her şey, yer altında inşa edilmiş durumda. Yeryüzünün gerçek varisleri olarak; önümüzde uzun bir yol var çocuklarım! Yedi yıl sonra; yeryüzüne çıkıp, bize ait olan dünyayı yeniden inşa edeceğiz. Dedi.

Bu konuşma; körelmiş duygularını harekete geçirmiş, anlam veremedikleri bir tanıdıklık, sakinleştiren bir sıcaklık hissetmişlerdi. Asla girmeyi tercih etmeyecekleri bu dehlizlerde, güvende görünüyorlardı. On bir, on iki yaşlarında, kız ve erkek çocuklarından oluşturulmuş, mükemmel “ALFA12”; çarkı döndüren elin merhametiyle, yeni neslin seçilmişleri olarak, azat edilmişlerdi…

Selma Uluçay

Uzun yıllar yaptığı eğitimcilik ve yöneticiliklerden sonra, hayallerinin peşinden koşmak için emekli oldu. Bir süre yağlı boya resimler yapıp karma sergilere katıldı. Bir taraftan da en büyük hayali olan yazı aşkının peşinden koştu. İyi bir koşucu olabilmek için yolunun üstüne çıkan kısa eğitimlere katılıp, bol bol okudu. Hâlâ çabalamaya devam ediyor.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Avatar for Pardus Pardus says:

    Okuyucunun gözlerini dört açmasını sağlayacak bir konusu yoktu diyebilirim. Ancak yine de sonuna kadar okudum meraktan. Belki hikaye detaylandırılıp açılsa daha güzel olabilirmiş gibi. Kötü değildi. On üzerinden dört buçuktan beş.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for Pardus

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *