Öykü

Lanetli Cüce

“Geliyor koş, arkamızda! Bak işte orada cüce deliği, atla hadi. Ahh… “ Karanlık, gözlerimi sonsuz bir uçuruma hapsetmiş gibiydi. Ne bir şey duyabiliyordum, ne de herhangi bir şeyi görebiliyordum. Çaresizlikten mi, yorgunluktan mı bilmiyorum tek hissettiğim midemin bulanmasıydı.

Gözlerimi kırpıştırdım ve bir tünelde olduğumu ancak biraz sonra, gözümü tamamen açabildiğimde fark ettim. Ağır bir kan kokusu burnuma doluyordu ve midemi bulandırıyordu. Başım zonkluyordu. Yavaşça doğruldum. Etrafıma bakındım. Her yer karanlıktı, az üstümde bir kovuk vardı. Bir ağacın kovuğu. Sanırım cüce bekçisinden kaçarken bu kovuğa düştük ve başımı sertçe zemine çarptım. Etrafımda kimse yoktu. Kovuğun deliğine doğru tırmandım. Ürkütücü sesler yükseliyordu. Kafamı kovuktan biraz dışarı çıkardım. Gördüklerim karşısında gözlerimi acıyla kapattım. Fakat bu tüm olanların zihnime yansımasına engel olamadı. En iyi arkadaşım Kerk dışarıda cüce bekçisi kara sakallı Kroyer tarafından parçalanıyordu. Her yer cüce kanıyla kaplıylı. Kerk’in vahşeti gözlerimi kanlandırdı. Kerk’in paramparça vücudundan sızan kan kokusu burnuma doldu bir an. Midem altüst oldu. Kusmamak için kendimi zor tuttum. Ağaç kovuğundan aşağıya doğru kaydım usulca. Karanlıkta bir an kendime gelmeye çalıştım. Kroyer’e karşı dizginlenemez bir öfke birikti yüreğime. Ama Kerk’in dünkü sözleri geldi aklıma. “Öfke bir cüce için en aciz duygudur. Bizler zeki yaratıklarız, unutma! Solucanlarla yetinebilirsin, ama bir yılan avlayacaksan sana zarar verse dahi soğukkanlı davranmalısın. Eğer böyle davranırsan bir zaferle karnını doyurabilirsin ancak” demişti, tombul parmağını gözüme sokmak istercesine sallarken.

Kovuğun dibindeydim, karanlıktı ve vahşi bekçi hala doymamıştı. Ulumaları geceyi dolduran bir çığlık gibiydi. Sabaha kadar gözümü kırpmadan ağaç kovuğundan dışarıyı izledim. Kroyer her an saldıracakmış gibi hazırdım.

Sabahın ilk ışıklarının kovuğa girmesiyle birlikte yukarı tırmandım ve tereddütle kafamı dışarı çıkarttım. Kroyer az ileride derin bir uykuya dalmıştı. Geride hiçbir iz bırakmamıştı. Toprakta tüm kanı emmişti zaten. Kerk’in kemiklerinden bile eser yoktu. Usulca kovuktan dışarı çıktım. İri kıllı göğsünü dev bir hava kütlesi şişirip, indiriyordu. Kolları iki yana açılmış bekçinin yüzünde, dev ağacın gölgesi vardı. Bu da güneşin yüzüne vurmasını ve onu uyandırmasını engelliyordu.

Etrafından geçerken derin bir böğürtüyle irkildim. Olduğum yere mıhlandım, kaldım. Nefes dahi almayı unutmuştum. Bu böğürtü derin bir sessizliğin ardından tekrarlanınca rahatladım. Kara sakallı iri kıyım Kroyer sadece horluyordu. Ama yinede temkinli bir adımla hareketime devam ettim. Arkadaşımı parçalayan katil arkamda kaldığında, onu öldürecek bir şeyler aradım. Delici ve kesici bir şeyler. Ama otlardan ve sabahın erken saatine rağmen etrafta cirit atan bir iki lağım faresinden başka bir şey yoktu etrafta. Birden gözüme bir şey ilişti. Güneş az ileride bir şeyin üzerinden yansıyordu. Merak ve heyecanla parlaklığa koştum.” İşte tamda istediğim şey!” diye çığlık attım, tiz bir sesle istemsizce. Gözlerim Kroyer’e döndü, fakat o derin uykusundan ödün vermedi. Yerde hem delici, hem de kesici büyük beyaz cam parçaları vardı. Mümkün olduğunca sessiz pantolonumun bir ayağını yırttım ve iki elimle cam parçasını tutulacak bir yerinden sardım. Artık bir silahım vardı. Ama bu yeterli değildi. Etraftaki diğer cam parçalarını topladım ve usulca Kroyer’in etrafında güneşin yansımasını engellemek için, gölge vuran yerlere itinayla dizdim. Fark etmemesi için uzak bir köşeden ot yoldum ve camları gizledim. Kısa zamanda Kroyer’in çevresi bir mayın tarlası gibi oldu. Harita aklımla kazılıydı ve şimdi savaş zamanıydı.

Pantolonumla sardığım büyük cam parçasıyla birlikte ağaca tırmandım. Kroyer’in üzerine eğilen dal parçasının üzerinde dikkatlice ilerledim. Kroyer’in en iyi gören sol gözüne nişan aldım ve üstüne atlayarak elimdeki cam parçasını bir hışımla gözüne sapladım. Kroyer elinin tersiyle beni üzerinden fırlattı ve acıyla inledi. İki eliyle de sol gözünden akan kanı durdurmaya çalışıyordu. Ayağa kalktı sendeliyordu. Plan işliyordu. Kroyer sendelerken çoktan camdan mayın tarlasının içine girmişti. Ayakları saplanan minik cam parçaları acısını katmerliyordu. O inledikçe ben arkadaşımın ruhunun ferahladığını hissedebiliyordum. Artık zamanı gelmişti, bu işi bitirmeliydim. Acıyla tepinen Kroyer’in yanına kadar gittim ve ayağından sırtına doğru tırmandım. Biz cücelerin en marifetli oldukları konu her durumda düşmeden tırmanmaktı ve ben bunu yapan en iyi cücelerden biriydim. Kroyer’in her hamlesi boşunaydı. Beni yakalaması imkânsızdı. Büyük cam parçasıyla ense köküne derin bir yarık açmamla yere yığılması bir oldu. Kara sakallı iri kıyım Kroyer artık nefes almıyordu.

Üzerinden indim. Karnım acıktı bir an, iştahım kabardı. Herhangi bir cücenin yapmayacağı ve eğer yaparsa lanetleneceği bir şey geldi aklıma. Hiçbir şey umurumda değildi. Arkadaşım gözlerimin önünde katledildi. Elimdeki cam fazlaca delik açmıştı ve şimdi kesme zamanıydı. Çok geçmeden toprakta yayılan cesedin, kemiklerinden ve kanından başka bir şey kalmadı çevrede. Büyük bir et yığınını, Kroyer’i yedim. Arkadaşımın ruhunu Kroyer’in içinden kurtardım ve lanetlendim.

Lanetli Cüce” için 2 Yorum Var

  1. Elinize sağlık, hoş bir intikam öyküsüydü. Bir an için kahramanımızın yeni bir cüce avcısına dönüşüp dönüşmeyeceğini merak etsem de sadece lanetlenmekle kurtuldu sanırım. erçi buna ne kadar kurtulmak denir, orası tartışılır. Elinize sağlık ve seçkiye hoş geldiniz.

  2. Teşekkürler. Hoş bulduk. Fantastik kurgu bir roman yazıyorum, üç kitaplık bir seri olmasını umuyorum şimdilik, ilk kitabım 315 sayfada bitti. ikincisine başlayacağım ve baskı sürecini birbirini takip eden yıllarda yapacağım. Ama bir yandan mitleri araştırırken bu seçkiyi buldum. Güncel ve kaliteli yorumlara sahip. Yazarlığımın ne boyutta olduğunu ve biraz olumlu veya yapıcı olumsuz eleştiri almak için bu seçkideyim. Yorumlarınıza daha sonraki gönderilerimde de devam ederseniz beni bahtiyar kılarsınız.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *