Ben, hayallerinizdeki muhteşem ve dikkat çekici süslü oyuncaklarınız ya da değer verdiğiniz hayali kahramanlarınızdan biri değilim belki ama, ben bir barakanın içinde yaşayan, o barakadan yıllardır hiç ayrılmamış bir ejderhayım. Beni büyüten bu barakadan ayrılamam, çünkü tahtaları gıcırdayan bu eski baraka benim tek arkadaşım ve beni büyücülerin gazabından koruyan bir kalkan. Bana, konuşabildiği tek vakit olan şafak vakti geldiğinde durmadan aynı şeyi, ondan ayrılırsam yaşayamayacağımı söyler.
Yeterince akıllanıpta dış dünyayı keşfetmek istediğimi fark ettiğimde, aklıma Baraka’nın bana söylediği şeyler geldi. Ayrılmamalıydım. Ayrılırsam büyücüler beni öldürürdü. Biraz düşününce, aklıma bunun onun söylediği bir yalan olduğu fikrine kapıldım. Evet, kararımı vermiştim, artık dışarı çıkıp güneşle yüzleşecek, ateşimi ortaya çıkarıp gökyüzünü dumana bürüyecektim. Ancak bu, kolay kolay gerçekleştiremeyeceğim bir hayaldi. Kısa bir süre sonra, şafak vakitlerinde onunla her konuştuğumda bunu yapmamam gerektiğine iyiden iyiye inandım.
Biraz daha büyüdüğümde, artık hazır olduğumu düşündüm. Çok büyümüştüm. Artık tavanı son derece derin bu tahta baraka, bana yetmiyordu. Yine bir şafak vakti geldiğinde bu şikayetimi ona belirtip barakayı büyütmesini istedim. Baraka büyüdü, büyüdü… Yıllar boyunca bu kocaman barakayı keşfetmek için uçtum. Gereğinden çok daha fazla büyümüştü çünkü. Belki de benim ayrılmak istediğimi fark etmiş, oyalanmam için böyle yapmıştı. Bu düşünce beni esir aldığında, ayrılmam gerektiğini fark edip bir sonraki şafak vaktinde onunla son kez konuşup ayrılmak istediğimi söyledim. Beni ikna etmeye çalıştı, ancak ikna edemeyince ve şafak vakti bitince, kapıya asla ulaşamamam için durmadan büyümeye başladı. Vay canına! Neredeyse dünyanın çeyreğini bir zamanlar birkaç metrekare yer ancak kaplayan bu baraka kaplıyordu.
Baraka benim çıkmamı önlemeye çalıştıkça, bende buradan çıkmak için daha fazla mücadele ettim. Tüm isteklerime ve hiddetli konuşmalarıma rağmen çıkmamam için mücadele veriyordu. Söylediklerinin hepsinin bir yalan olduğuna tüm kalbimle inanmaya başlamıştım. Dışarı dünyada beni öldürmek isteyen büyücüler olamazdı, hem tahta bir baraka onları nasıl durduracaktı ki?
Bu döngü böyle devam etti. O büyüdü, bende o büyümeye devam ettikçe daha hızlı uçtum kapıya ulaşmak için. Fakat ne o, ne de ben durmaya niyetliydim. Yüzyıllar sonra bile hala büyümeye devam ediyordu, tabii bende uçmaya. En sonunda, ateş üflemem için güneşe ihtiyacım olmadığı bir zaman geldi. Bende öyle sıcak bir ateş üfledim ki, ateşimin hızı barakanın büyümesine aldırmadan ona ulaştı ve sıcağı tüm barakayı küle dönüştürdü.
Sonunda dışarıdaydım. Burada beni öldürecek büyücüler yoktu, ancak şafak vakitlerinin dehşet dolu kabusları vardı!
Fikir çok güzel, keşke hikayeyi biraz uzatsaydınız diye düşündüm. Çünkü konu o kadar güzel bulunmuş ki hakkında uzun uzun yazılmayı hak ediyor. Son paragraftaki vurucu son cümleyi de sevdim. Ancak dediğim gibi belki ejderhanın iç dünyasını daha fazla bize aktararak, ya da belki baraka hakkında daha fazla bilgiler vererek hikayeyi uzatmış olmanızı isterdim. Bence güzel olurdu. Bu haliyle de güzel. Elinize sağlık. Kaleminize kuvvet 🙂
Yazarlık olayında henüz pek bir tecrübem yok. Bir daha ki seçkilerde daha uzun, sürükleyici ve kaliteli hikayeler yazabileceğime inanıyorum. Değerli yorumunuz için teşekkürler 🙂
Gerçekten beğendim, öykünün arka yüzüne nakşettikleriniz beni oldukça etkiledi. Kaleminize sağlık.
barakanın gittikçe genişlemesini çok sevdim, hikayeniz oldukça hoşuma gitti sıradakini dört gözle bekliyorum.
dipnot: 2. paragraf 2. kelimede yazım hatası var