Öykü

Aipotopyh

Tulmekpar 3000, hız kesmeden Gelaix olarak bilinen gezegene doğru uçarken, uzay gemisinin tek kaptanı Fuzz yorucu yolculuğun sonunda haklı olarak koltuğuna yerleşmiş ayaklarını kontrol paneline uzatmış ve üzerinde beyaz çizgiler bulunan yeşil pipetiyle meyve suyunu içmekteydi.

“Uyarı! Aşırı hız! Varış için tahmini süre. 5 dakika 37 saniye.”

Kontrol odasında yankılanan bu uyarı sesi Fuzz’un ilgisini pek çekmemiş gibiydi. Ya da yolculuk sırasında Aşırı Havalı Ama Bir O Kadar Tehlikeli Özellikler Odası’ndaki panelleri tamir ederken oluşan patlamadan – tamamen suçsuzdu. – sağır olmuştu. Ki bu olasılık kulağa daha korkutucu geliyordu.

“Zimmers! Zimmers yardımına ihtiyacım var!”

Odanın diğer ucunda etrafa saçılmış çöplerin arasından mekanik bir kafa belirdi. Adını duyan bir canlının, tamamen anlayan bakışlarıyla sesin kaynağına doğru baktı.

“Zimmers gel dedim. Görev seni bekliyor.”

“Uyarı! Aşırı hız! Varış için tahmini süre. 4 dakika 8 saniye.”

Zimmers, belki mekanik bir sincap olduğundan belki de Fuzz’un karşı konulamaz emredici – ne demezsin – ses tonundan aynı komutu üçüncü kez tekrarlatmamanın sağlıklı olacağını düşünmüş olacak ki, ufak ve seri adımlarla kaptanın yanına koştu. Hızla koltuğa tırmandı ve Fuzz’un kolunun yanına yerleşti.

Zimmers’ı çağırmasına rağmen sanki onun varlığından habersizmiş gibi meyve suyuyla ilgilenen Fuzz, Kontrol Odası’nın camını artık tüm heybetiyle kaplamakta olan Gelaix’ten de habersiz gibiydi.

“Uyarı! Aşırı hız! Varış için tahmini süre. 2 dakika 53 saniye.”

“Heh, geldin mi? Elimde tam sana göre bir iş var. Neymiş dediğini duyar gibiyim. Ya da yine mi iş dediğini. Ya da bu gece uykunda seni boğacağım dediğini.” Yüzü düşünceli bir hal aldı. “Neyse önemi yok. Dediğim gibi elimde tam senlik bir iş var.” Kaptan neşesini geri kazanmıştı. “Bir sincap en çok ne sever? Dur ben cevaplayayım. Zaten sen konuşmayı pek sevmezsin. Bu arada sorumu düzeltiyorum. Gerçek bir sincap en çok ne sever? Cevap veriyorum. Fındık! Sıkı dur asıl kısım şimdi geliyor! Peki Kaptan Fuzz, meyve suyunu yudumlarken yanında ne sever? Cevap aynı! Fındık! Süper değil mi? Niye hiç sevinmedin? İnanılmaz bir tesadüf değil mi? Sen de bazen duygularını hiç belli etmiyorsun ama. Bak şimdi kanlı canlı bir sincap düşün. Fındık falan yerl…” Zimmers, Fuzz’un anlattıklarının bir yere bağlanıp bağlanmayacağını azıcık da olsa merak ederek olanca hızıyla az önce içine gömüldüğü çöp birikintisine geri döndü. Bir süre aradığı şey olmadığı belli olan paketleri ve kutuları etrafa fırlattıktan sonra bir poşetin içinde bulunan kabuklu fındıkları Fuzz’un kucağına getirdi.

“Uyarı! Aşırı hız! Varış için tahmini süre. 1 dakika 16 saniye.”

“Sağol Zimmers. Bazen beni en iyi anlayan kişinin sen olduğunu düşünüyorum. Bazen de zaten gemide senden başka kimse olmadığını hatırlıyorum.”

Mekanik sincap tekrar koltuğun kenarındaki yerini almış ve ağzını beklentiyle açmıştı. Fuzz da beklentiye cevap vererek poşetin içindeki fındıkları sincabın ağzına doldurmaya başladı. Zimmers’ın ağzı yeterince dolduktan sonra yavaşça ve gıcırdayarak kapandı. Vücudu sarsıldı. Titremeye başladı. Kısa bir süre sonra sarsıntılar durdu ve kulaklarından hafifçe buhar çıktı. Fuzz, sincabın kulaklarından çıkan buharı görünce elini açarak kanlı canlı bir sincabın kaba etinin olacağı yere götürdü. Pıt-pıt sesleri eşliğinde kabuklarından arındırılmış fındıklar eline düşmeye başladı.

“Uyarı! Aşırı hız! Varış için – Ya da çarpışma mı demem gerekir bilemiyorum! 30 saniye. Yeter artık! Uyarı! Da ya namıyorum! Uyarı! Uyarı! İstifa ediyorum!

Ağzına ikili üçlü attığı fındıkları yerken bir yandan da meyve suyunu içen Fuzz, yalnız olduğunu düşündüğü gemisinde – Zimmers’ı saymazsak – kendisinden başka birinin istifa edebilmesine oldukça şaşırmıştı. Gelaix gezegeni sakinleri o gün fazlasıyla şanslı olmalılardı ki bu sözde! İstifa kararı Fuzz’un dikkatini fındık ve enfes meyve suyundan, hızla yaklaşmakta olduğu gezegene yöneltmişti.

Oturduğu koltuktan doğruldu ve yere atladı. Kontrol Paneli’nin önündeki kutunun üzerine çıktı; zira boyu 1 metreyi zor geçiyordu. Tüm endamıyla, panelin önünde dikilirken, karmaşık göstergeleri, tuşları ve sayaçları inceledi. Bir kaç saniye yapacağı manevrayı hesapladıktan sonra üzerinde “Dur” yazan tuşa sakince bastı.

* * *

“İtiraz ediyorum!”

“İtiraza itiraz ediyorum! Eğer bize bu konuda yetki verilecek olursa gezegenin kaynakları çok daha yararlı bir iş için kullanılmış olacaktır.”

“İşte siz daha söylemeden itiraz ettiğimiz de bu düşüncenizdi. Eğer Gelaix Bankası kurtarılamayacak olursa, bir süre sonra hepimiz kurtarılamayacak duruma geleceğiz.”

“Demek öyle? Yani bankanın kurtarılması sizin de içinde bulunduğunuz bir kısım parlemento üyesinin rahat bir nefes almasına yaramayacak?”

“İtiraz ediyorum.”

“İtiraz edilecek bir şey söylemedim.”

“Olsun ben yine de itiraz ediyorum.”

Üçüncü bir ses bitmeyecek gibi görünen tartışmaya son noktayı koydu: “Sessizlik lütfen! Anlaşılan o ki değerli parlemento üyeleri projelerinin sunumundan çok kişisel husumetlerini bizlere aktarmayı tercih ediyorlar.” Konuşan Parlemento Başkanı ve diğer herşeyin başkanı Simzsorf’du. Tam da oturuma ara vermek üzereydi ki yanına gelen bir görevli kulağına bir şeyler fısıldadı. Başkan tekrar konuştu: “Oturuma ara vermeden önce Rahip Valhen’in söyleyecekleri varmış. Lütfen buyurun sevgili Rahip.”

Kalabalığın içinden yaşlıca bir adam ağırca ayağa kalktı. Yavaş adımlarla kürsüye doğru yürürken hemen bir görevli koluna girip adamcağıza yardımcı oldu. Parlemento üyeleri Valhen’in kürsüdeki varlığını umursamazca kendi aralarında tartışmalarını sürdürüyorlardı. Başkan Simzsorf mikrofona olabildiğince yaklaşıp boğazını temizleyerek hararetli tartışmaları sonlandırdı. Şimdi tüm bakışlar yaşlı rahibin üzerindeydi ve Valhen konuştu:

“Karanlık hakim olduğunda.. Eee.. Ve konuştuğunda çift başlı yılan. Batacak bir yıldız ama.. Eee… Yerine yenisi doğacak. Sessiz kalırsa çift başlı yılan. Aydınlığı görecek Gelaix.. Eee… Alkışlarla gelecek.. Kurtarıcımız olan!”

Valhen sözlerine devam etmek üzere ağzını açmıştı ki salonda bir alkış tufanı koptu. Öyle ki hiçbir parlemento üyesi, rahibi daha fazla dinlemek istemiyordu.

Tam, başkan da “Evet, Rahip Valhen’e bilge sözleri için teşekkür ediyoruz.” diyerek oturuma ara vermek üzereydi ki salonun kapısı açılıverdi.

* * *

Fuzz, bu kadar insanın kendisini bekliyor olmasına bir hayli şaşırmıştı. İnsanların, salona girmesiyle onu alkışlıyor olmasına daha da şaşırmıştı. Kendisini alkışlayan görkemli kalabalığa başıyla selam verdi ve Simzsorf’un olduğu kısıma doğru yürümeye başladı. Kendisini gören insanların alkışlamayı kesmesini yadırgamamıştı; zira alkış öyle sonsuza kadar yapılan bir aktivite değildi. Tadında bırakmak gerekirdi. Yürürken kalabalıktan bir kadının “Uzaylı!” diyerek bayılmasını ise hiç üstüne alınmadı.

Başkan Simzsorf’un yanına vardığı zaman, az önce tartışan üyeler de yanında bitiverdi. Herkes bu gizemli adamın neler söyleyeceğini, ya da ne yapacağını; biraz merak ama bolca korkuyla beklemekteydi. Parlemento Başkanının da beti benzi atmıştı. Kekeleyerek, “Bu-bu-buyrun.” Dedi. Bir yandan da olası kaçışı için güzergahını hesaplamaya çalışıyordu.

“Merhaba canlarım.” Diye fazlasıyla samimi bir tavırla konuya girdi Fuzz. “Öncelikle, sıcak karşılamanız için teşekkür ederim. Buraya çok önemli bir konu için geldim. O kadar önemli bir konu ki; gezegeninizde çok önem verdiğinizi düşündüğüm bir takım hoşgörü kurallarını atlayarak direkt konuya girme ihtiyacı içinde hissediyorum.”

Başkan hala kendine tam olarak gelememişti. “E-evet. Sizi dinliyoruz.”

“Meyve suyunuz var mı?”

Parlemento üyelerinden biri sinirlenip: “Ne diyorsun be adam? Çok önemli konu diyordum. O konuya gelsen iyi olur.” Dedi. Ardından yanındakilere dönüp “Ne bu şimdi? Üniversiteliler bizle dalga mı geçiyor?”

Başkanın da sabrı pek fazla değil gibiydi. “Sanırım öyle. Neyse Bay.. Bay..”

“Fuzz”

“Neyse Bay Fuzz. Sanırım girdiğiniz gibi dışarı çıkmanız gerekecek. Yolu bildiğinizi varsayarsak, size eşlik etmemizin de pek gerekli olmadığını söyleyebiliriz.”

Fuzz hayalkırıklığına uğramıştı. “Elbette önemli konu meyve suyuydu. Ama siz Gelaixliler böyleyseniz, az önce nezaketle ilgili söylediklerimi geri alıyorum.”

Az önce konuşan parlemento üyesi yine kendine hakim olamadı: “Bak hala meyve suyu diyor.”

“Meyve suyu dışında söylemem gereken bir konu daha var. Ki bence önemli bir konu olmakla beraber, meyve suyumu yudumlarken söylemeyi tercih ederdim.”

“Sizi dışarı alalım Bay Fuzz. Lanet olası Üniversiteliler. Bazen sırf bu kadar boş işlerle uğraşıyorlar diye Üniversite’yi kapatmasaydık diye düşünüyorum.”

İki adam, hiç de hoş olmayan bir şekilde Fuzz’u geldiği kapıya doğru yönlendirdiler. Fuzz dışarı çıkmadan diğer meseleyi de söylemeyi doğru bulmuş olacaktı ki kelimeler ağzından dökülüverdi: “Gelaix’e bir gezegencik çarpmak üzere!” Tam devamını da getirecekti ki, seyirciler arasından atılan bir çığlık herkesi susturdu. “Hırsız!” Anlaşılan o ki kadıncağızın biri çantasından çıkan mekanik sincaptan çok, sincabın çantasından bisküvüleri yürütüyor olmasına şaşırmıştı.

* * *

Başkan Simzsorf, parlementodaki iki grubun temsilcisi, Rahip Valhen ve birkaç üye, başkanın odasında Fuzz’u karşılarına almış ve hiç dostça olmayan bakışlarla söyleyeceklerini beklemeye başlamışlardı.

Fuzz, omzunda Zimmers ile karşılarında oturmuş ve inatçı bir yüz ifadesiyle bakışlara karşılık veriyordu.

Simzsorf’un sabırsız sesi sessizliği bozdu: “Dayanamıcam. Getirin şu lanet meyve suyunu!”

Birkaç dakika içinde meyve suyu gelmiş ve ortam – en azından Fuzz için – daha huzurlu bir havaya bürünmüştü. Cebinden pipetini çıkarttı ve huzurlu bir tebessümle meyve suyunu içmeye başladı. Odadaki diğer insanların gerginliğini ise, onların hiçbir şey içmiyor olmalarına bağladı.

“Nezaketle ilgili geri aldığım sözleri de geri alıyorum. Meyve suyu için teşekkür eder..”

“Konuya gel artık! Gezegen diyordun. Çarpışma diyordun! Sen bizimle dalga mı geçiyorsun?”

“He o mesele. Hayır, kesinlikle dalga geçmiyordum. Yani bazen muzur havamda olabiliyordum. Ama Zimmers’ın hiçbir esprimime gülmemesi yüzünden onu da bıraktım. Adım Fuzz. Bildiğiniz üzere. Ve buraya Tulmekpar 3000’le geldim. Kendisi Tulmekpar 2500’ün bir üst modeli oluyor. Bunun kamerası daha iyi, bir de güç kalkanlarının dayanıklılığı daha uzun.”

“Gezegenle bunların ne alakası var anlayamadım.”

“Aman canım siz de amma sabırsızsınız. Gezegencik çarpacak işte. Sizi uyarmaya geldim. Daha doğrusu önce ticarete geliyordum. Ama işler her zaman istediğiniz gibi yürümüyor.”

“Dediklerinden hiçbir şey anlamıyoruz. Ne gezegeni? Ne çarpması? Ne ticareti? Beynim yanacak. Bana da meyve suyu getirin hemen!”

Hemen bir bardak meyve suyu da Başkan Simzsorf’a getirildi. Fuzz konuşmaya devam etti.

“Şimdi geldiğim yerde – ki kendisi Dünya olarak bilinir – hurdacılık işiyle uğraşıyordum. Artık kullanılmayan bir uyduyu satın aldım ve üzerinde yaşanabilecek bir gezegenciğe dönüştürdüm. Bunu yapmam tam 17 Dünya Yılı sürdü ama başardım. Hatta, artan parçalardan Zimmers’ı bile yaptım.” İsmini duyan sincap başını kaldırıp merakla etrafa baktı.

“Sen bizimle dalga geçiyorsun herhalde. Bu söylediğin çok saçma.” Diye araya girdi Simzsorf.

Rahip Valhen de ilk kez konuştu: “Bırakın.. Bırakın da.. Adamcağız sözlerini bitirsin.”

Fuzz devam etti: “Gezegenciğin adı Aipotopyh. Gezegencik diyorum çünkü birincisi; doğal bir gezegen değil. İkincisi; oldukça küçük. Amacım Tulmekpar 3000’in arkasına Aipotopyh’i bağlayıp uydusu olmayan bir başka gezegene satmaktı. Yavru gezegen hesabı işte bilirsiniz. Gittiğim birkaç yerde hiç de hoş olmayan muamelelerle reddedildim. Tam sıradaki gezegene, yani sizin gezegeniniz Gelaix’e geliyordum ki; işler biraz – yalnızca biraz – çığrından çıktı.”

“Çığrından çıktı derken? Hala daha anlayabilmiş değilim.”

“Suçlu kesinlikle ben değilim. Aynen Aşırı Havalı Ama Bir O Kadar Tehlikeli Özellikler Odası’ndaki patlamanın suçlusu olmadığım gibi. Suçlu Zimmers!” Sincap, kendisi hakkında söylenenleri anlamış gibi mekanik bir ses çıkarttı. “Hiç de itiraz etme! O zincirleri ben kemirmedim ya!”

“Şimdi sen bize diyorsun ki. Gelaix’e bir “gezegencik” çarpmak üzere. Ve biz de mekanik bir sincapla tartışmanızı dinlemek zorunda kalıyoruz. Ah, Eskiler Adına, ne ile sınanıyoruz?”

“Her zamanki gibi Tulmekpar 3000’in arkasına, Aipotopyh’i bağlamış ve yolculuk ediyordum ki, bir anda hızımızın iki katına çıkması ile dengemi kaybettim. Başta anlam veremeyip, Zimmers’a seslendim. Ardından, yanıma gelmeyince onu aramaya başladım. Bir de ne göreyim. Zimmers gitmiş, en yapmaması gereken şeyi yapıyordu. Yok, yok. Kaptan Kamarasına sızmaya çalışmıyordu. Gezegenciği gemimize bağlayan zincilerin ucunu kemiriyordu. Daha doğrusu kemirmiş ve koparmıştı.”

“Ne yani? 17 Dünya Yılı uğraşıp bir gezegencik inşa ediyorsun. Gemine bağlayıp gezegen gezegen gezip satmaya çalışıyorsun. Ve sonra o gezegenciğin artan parçalarından yaptığın mekanik bir sincap, geminle gezegenciği bağlayan zincirleri kemirip kopartıyor. Hayal gücün çok genişmiş, tebrik ederim.”

“Durun henüz bitmedi. Başta paniğe kapılmamıştım. Aradan bir 10 saniye geçti. Sonra paniğe kapıldım. Deli gibi etrafta koşuşturdum. Hemen bir kaptanın yapması gerektiği gibi soğukkanlılıkla Kontrol Odası’na gittim ve bazı hesaplamalar yaptım. Yaptığım hesaplamalara göre, zinciri kopunca uzay boşluğuna savrulmasını beklediğim gezegenciğim, yaratıcısından kopamamış olacaktı ki direkt üzerimize doğru geliyordu. Başta usta bir manevrayla sağa ya da sola dönerek kurtulmayı düşündüm. Ama o zaman da siz masum Gelaix’lileri uyaracak kimse olmayacaktı. Bu nedenle hızımı daha da arttırarak, Aipotopyh’den önce size varmayı başardım!”

Sözlerini bitiren – ve aynı zamanda meyve suyunu – Fuzz rahatlamıştı. Zimmers ise az önce kendisinin suçlanmasından ötürü rahatsız olmuşçasına, kaptanla göz göze gelmemeye çabalıyordu. Kaptan’ın başını okşamasıyla aradaki buzlar eridi ve yerini küs kalınan birkaç dakikaya nispet yaparcasına aşırı sevgi hareketlerine bıraktı.

Odada, Fuzz ve Zimmers – ve Rahip Valhen – dışında mutlu görünen kimse yoktu. Herkes, ağzı şaşkınlıkla bir karış açık Fuzz’a bakıyordu. Aniden kapı açıldı ve içeri telaşla birisi girdi. “Efendim, adam doğru söylüyor! Üzerimize hızla gelen bir şey var!”

* * *

Üniversite öğrencileri, Parlemento Binası’nın dışında kamp kurmuş protestolarına devam ediyorlardı. Aslında hiçbir şeyi değiştirebildikleri yoktu ancak sessiz kalmaktansa tepki koymanın asil ruhlarına daha uygun olduğunu düşünüyorlardı.

Protestolarının 78. Günündeydiler ve bu protestolarının merkezinde Gelaix Bankası ile Parlemento vardı. Parlementoda alınan kararlar ile yıllarca yaşam alanları yok edilmiş; yerlerine yüksek binalar, alışveriş merkezleri yapılmıştı. Bir süre sonra, alınan kararlar ile insanlar belirli şekillerde yaşamaya, belirli düşüncelere bağlı kalmaya zorlanmaya başlamıştı. Bardağı taşıran son damla ise – özellikle Üniversite öğrencileri için – Üniversite’nin kapatılıp; yerine Gelaix Bankası’nın yapılması olmuştu. Parlementodakiler, okumuş bir nesilden çok; kendi istekleri doğrultusunda şekillendirilmiş bir gençliğin gerekli olduğuna inanıyorlardı.

Şimdiyse, Parlemento kendi yarattığı bataklığa saplanmış kalmıştı. Gelaix Bankası batmıştı. Parlementodaki bir grup kurtarılması için fon yaratılmasını talep ediyordu. Bu da daha fazla vergi alınması demekti. İnsanların parasını kurtarmak için, aynı insanlardan daha fazla para almak. Takdir etmek gerekir ki çok zekiceydi! Diğer bir grup ise, Gelaix Bankası’nın kurtarılmayıp, yerine kendilerinin belirleyeceği bazı projelerin yapılmasını talep ediyordu. Her koşulda kaybeden Üniversite öğrencileriydi. Onların talepleri, her zaman duvara çarpıp geri dönüyordu.

Parlementoda, Gelaix Bankası ve belki de Gelaix’in geleceği hakkında nihai kararın verileceği gün, aydınlık ansızın karanlığa dönüşüverdi. Devasa bir cisim, Gelaix’e ışık veren yıldızın önüne geçmiş, hızla gezegene yaklaşmaktaydı. Bir anda sirenler çalmaya başladı.

* * *

Başkan, parlemento üyeleri ve Fuzz; telaşla binadan dışarı çıktılar. “Hemen Ters-Çekim silahlarını devreye sokun!” diye emir verdi başkan. “Ters-çekim yerine İtim Silahları demeniz daha pratik olmaz mı?” diye kendini tutamadı Fuzz. Sert bakışlar kaptana doğru döndü. Neyse ki çok daha vahim meseleleri vardı. Birkaç dakika içinde Ters-Çekim silahları yaklaşan gezegenciğe doğru yönelmişti. Vakit kaybetmeden ateşlendiler.

“Çarpışmayı engelleyemeyecek, gücünü daha da arttırın!”

“Efendim, zaten tam güçle çalışıyorlar!”

Silahlar, Aipotopyh’ı yavaşlatmış ancak durduramamıştı. Yine de tüm hızıyla çarpması gezegeni yok edebilecekken, yaşam alanının bir kısmını yok edecek kadar hasara sebep olacaktı. Gezegencik, parlemento üyelerinin çaresiz, üniversite öğrencileri ve onları destekleyen halkın şaşkın bakışları arasında karaya vuran bir geminin sakin yavaşlığında Gelaix’e çarptı.

* * *

Çarpışma ile birlikte Parlemento Binası, Gelaix Bankası ve daha bir çok bina yerle bir oldu. Çoğu parlemento üyesini tekrar gören olmadı. Yine de Ters-Çekim silahları sağolsun, birçok insan kaçabilecek zamanı bulmuştu. İlerleyen günlerde Gelaix tarihinin ilk öğrenci devrimi gerçekleşti. Parlemento ve Gelaix Bankası zaten yerle bir olmuştu. Üniversite öğrencilerinin de söz sahibi olduğu yeni bir parlemento kuruldu. Fuzz ise mücadelelerinden çok etkilendiği – verilen bir ev partisinde kendisine sınırsız meyve suyunun sunulmasının ya da Gelaix’le artık bir olmuş gezegenciğin oradan çıkartılmasının imkansız oluşunun kararıyla hiç alakası yoktu – Üniversite öğrencilerine gezegenciğini hediye etti. Artık üzerinde Üniversite yükselecekti!

* * *

Üniversitenin açılışı gününde, ilk söz Rahip Valhen’e verildi.

“Burada.. Bu konuşma şansının tarafıma..Ee..Verilmesi sebebiyle..Ee.. Herkese teşekkür ederim. Kendisi.. Ee.. hiç hesaplamamış olsa da.. Gezegenin kurtarıcısı olmuştur.. Ee.. Evet Bay Fuzz’tan bahsediyorum. Kendisinin gelişi.. Ee.. Ani ve sarsıcı olmuştu! Bu nedenle.. Yaptıklarından ötürü.. Ee.. Kendisine.. Şehrin Altın Pipetini vermekten..Ee.. büyük gurur duyuyorum. Aynı zamanda..Ee.. kendisi bundan sonra.. Üniversitemizde.. Profesör Fuzz olarak anılacaktır!”

Gelaix’e geldiğinden beri ikinci kez büyük bir alkışla karşı karşıya kalan Fuzz’un yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti. Neşeli adımlarla kürsüye yürüdü ve Rahip Valhen’in elinden Altın Pipet’i ile temsili belgeyi teslim aldı. Şimdi tüm kalabalık beklenti ile kaptana bakıyordu.

Fuzz boğazını temizledi:

“Sevgili öğrenciler. Değerli konuklar. Hep böyle bir konuşma yapmayı hayal etmişimdir. Hatta hayal etmenin ötesinde yapmışımdır da. Ancak tek dinleyicim, ne yazık ki Zimmers olmuştur. Ne yazık ki dememin sebebi, elbette Zimmers’a karşı kişisel bir garezimin olmasından değil; kendisinin alkışlayamayacak kadar kısa mekanik kollara sahip olmasından kaynaklanmıştır. Neyse. İlk kez böyle gösterişli bir kalabalığa konuşma yapıyorum. Parlementoda kendimi açıklamaya çalışmanın dışında. Oradaki zaten pek konuşma sayılmazdı. Sizlere teşekkür ediyorum. Altın Pipet ve verdiğiniz ünvan için. Diğer gezegenlerde karşılaştığım muameleyi düşününce, sizlerin ne kadar farklı olduğunuzu bir kez daha görüyorum. Bu nedenle Gelaix’i asla unutmayacağım. Sizi, gördüğüm kadarıyla bambaşka bir hayat bekliyor. Ve ben bu hayatı uzaktan da olsa takip edeceğim. Tekrar teşekkür ederim.”

Aniden insanlar ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. Fuzz bu işi git gide daha çok seviyordu. Başını hafifçe öne eğdi. Ardından ellerini havaya kaldırıp insanları selamlamaya başladı. Son olarak tehlikeli bir şekilde takla atmaya hazırlanıyordu ki Rahip’in sakinleşmesi yönündeki önerisini mantıklı buldu. Alkışları, yine bir çığlık bozdu. Bu da iki oluyordu! Kalabalığın içindeki kadınlardan birinin kıyafetinin açıklığında mekanik bir kafa belirdi. Fuzz bağırdı:

“ZIMMERS! HEMEN BURAYA GEL!”

Aipotopyh” için 10 Yorum Var

  1. Hikayedeki geçişlerin arasına karışıklık olmaması için boşluk ve yatay çizgi yerleştirmiştim. Yayınlanırken konulmaması okuyanlar için karışıklık yaratabilir. O nedenle belirtmek ihtiyacı hissettim. Aşağıdaki 5 kısım arasında geçiş olduğunu bilerek okursanız, daha çok keyif alacağınızı umuyorum.

    1- “İtiraz ediyorum!” ile başlayan paragraf öncesi

    2- Başkan Simzsorf, parlementodaki iki grubun temsilcisi, Rahip Valhen ve birkaç üye, başkanın odasında Fuzz’u karşılarına almış ve hiç dostça olmayan bakışlarla söyleyeceklerini beklemeye başlamışlardı. ile başlayan kısım öncesi

    3- Üniversite öğrencileri, Parlemento Binası’nın dışında kamp kurmuş protestolarına devam ediyorlardı. Aslında hiçbir şeyi değiştirebildikleri yoktu ancak sessiz kalmaktansa tepki koymanın asil ruhlarına daha uygun olduğunu düşünüyorlardı. kısım öncesi

    4-Başkan, parlemento üyeleri ve Fuzz; telaşla binadan dışarı çıktılar. “Hemen Ters-Çekim silahlarını devreye sokun!” diye emir verdi başkan. “Ters-çekim yerine İtim Silahları demeniz daha pratik olmaz mı?” diye kendini tutamadı Fuzz. Sert bakışlar kaptana doğru döndü. Neyse ki çok daha vahim meseleleri vardı. Birkaç dakika içinde Ters-Çekim silahları yaklaşan gezegenciğe doğru yönelmişti. Vakit kaybetmeden ateşlendiler. kısım öncesi

    5- Üniversitenin açılışı gününde, ilk söz Rahip Valhen’e verildi. öncesi

    Teşekkür ederim.

    Arda

  2. Aslında uzun uzadıya çok şey söylenebilir ama kısaca özetlemek gerekirse absürt bilimkurgu demek yerinde olacaktır. Tabii aklınıza GORA gibi kalitesiz şeyler gelmesin. Bu öykü tek kelimeyle harika. Bayıldım. Seçkiyi bu yüzden seviyorum, böyle muhteşem yetenekleri açığa çıkarıyor.

    Elinize sağlık. Bol bol yazın, biz de sıkılmadan okuyalım, olur mu?

    1. Nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim. Böyle yorumlardan sonra tekrar tekrar yazmamak için ahmak olmak gerekir sanırım. 🙂

  3. Çok güzel bir öykü olmuş. Başından sonuna eğlenerek okudum. Bu tarz bilim kurgu hikayelerini seviyorum. Öykünüz içerisinde önemli göndermelere de sahip. Bu yönüyle de okuması çok güzeldi. Teşekkürler.

Arda Demircioğlu için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *