Öykü

Ateşten İrade

Yabancı karanlık odanın gıcırdayan tahta zemininde nefes nefeseydi. Sırtını duvara dayayıp ayaklarını boylu boyunca uzatmış karnının sağ tarafından sızan kanı bir çaput parçasıyla bastırıyordu. Kan ile terin karışımından dolayı vücudu yapış yapıştı ve bu iğrenç hisse ek artık titremeye başlamıştı . Bu pencereleri olmayan ufak tefek barakada duvardaki kırıklardan sızan ay ışığıında yarasına her dokunduğunda sessiz sedasız lanetler savuruyordu. Her küfrün ardından kendini teskin edecek şeyleri de ihmal etmiyordu. ” Bir yemin ettim, boyun eğmeyeceğim.” sessizce tekrar ediyordu . Kanlar sızan yarasına bakmamaya çalışıyor ve saniyeler geçtikçe durumunun daha iyiye gittiğini düşünüyordu . Biraz olsun güvende hissetmek için son birkaç gündür olanları düşündü.

Şuan olduğu halden çok daha kuvvetli ve diriydi. Kanayan yaraları yoktu evet ama daha önemlisi içinde bir duygu eksikti, adını daha sonradan öğreneceği. Her gün dağın tepesinden dünyayı izlerdi. İnsanların çabalayışını , hayatlarının ne kadar zorluklarla devam ettiğini görürdü. Hastalıktan , açlıktan, soğuktan ve kavgalardan kırılmak üzere olan ama yine de çabayalan insan oğluna . Onları yaratıp tüm bu kargaşanın içine mahkum eden dağın tanrılarına öfke duyardı . Sonsuz kudretinizi onlar üzerinden sergiliyorsunuz . Bu yaptıklarınız sadece benden olanlara bir gözdağı. Peki neden tüm bu kavgada en çok zararı hiçbir şeyden haberleri olmayan bu yaratıklar görüyor? Uzun zaman dağın tanrılarına karşı gelmeyi düşündü. Diğer kardeşleri de bunu düşünürdü ama onlar sadece kendi hırsları ve iktidar heveslerinin peşindeydi. Havanın kararmasına az kalmıştı , tekrardan insanları seyre daldı .

Dağınık sokaklarda çocuklar arasında bir itiş kakış gözüne takıldı . Sonsuz merakıyla çocuklara odaklanmıştı. Birkaç çocuk yan yana durmuş karşılarındaki bir başka çocukla alay ediyordu . Sarı saçlı bu çocuğun titreyen elleri ve neredeyse ateş saçan gözleri vardı . Karşısında onu itip kakan çocuklardan korkmuyor gibiydi , gerçekten etkileyiciydi. En sonunda yumruklarını sıkan sarı saçlı diğer çocuklara karşı koydu ve aralarına aldıkları bu çocuğu fena şekilde dövdüler. Bütün bunları izlerken yüreğinde bir sıcaklık oluştu, o çocuk haksızlığa karşı aldığı her nefesle sanki bu izleyen yabancının göğsündeki küllenmiş aleve hayat veriyordu . İşte olmuştu, bir duygu hissetti yabancı.. Bir an sonra göğsündeki kor artık Olimpos’un ateşinden daha kararlıydı. İnsanları izlerken sanatçıları izlemişti, bütün gün bir mermerin karşısında durup bekleyen insanları. O sanatçının beklediği şeyi mi beklemişti bunca zamandır? Beklediği şey gerçekleşmişti ve aklında filizlenen düşünceyi uygulamak için harekete geçti.

Tanrılara görünmeden İda dağının zirvesindeki tapınağa tırmandı. Nöbetçilerin uyuması adeta şanstı. İşler yolunda gideceğe benziyordu ancak derin bir endişe içerisindeydi , bu yaptığı şeyin sonuçlarını düşünmek istemiyordu . Cebinden kırmızı bir çiçek çıkardı , Narteks derlerdi bu çiçeğe. Ateşi gördü yabancı, ateşte umudu gördü . Ateşi çalacaktı yabancı, ateşi çalıp insanların iradesine sunacaktı. Böylece hem tanrılara bir başkaldırı yapacak hem de o ilgi duyduğu yaratıklara bir imkan verecekti. Yüreğindeki tüm endişelerden arınmıştı o an içinde, insanları kurtaracak o ateş zamanı geldiğinde kendisini de özgürleştirecekti.Yüreklilikle ateşi çaldı ve yerine Narteks’i koydu . Narteks ateşe benziyordu ve bu tanrıları bir süre oyalacaktı. Görevini yerine getirdikten sonra dağdan inişi çok hızlı oldu.

Kalabalıklar yabancıyı kahraman gibi selamlıyorlardı . Ona adını sorduklarında söylemedi yabancı. ” Ateş sizin iradeniz ve hakkınız! Bundan sonra bu ateş Hephaistos’un dövdüğü muhteşem silahlar gibi sizi de dövsün ve olgunlaştırsın . Size hakikatleri anlamakta yol göstersin!” Yüreği her kelimeyle rahatlıyordu . Şimdi o ateşi yakmıştı ve onun koruyucusu olması gereken insanlar karşısındaydı .Ellerinde çömlekleriyle su taşıyan kadınlar, tahtadan kılıçlarla oynayan çocuklar ve tarladaki erkekler. Hepsi o gün bir Tanrıdan daha güçlüydü..

O güzel anlardan sonra gökler yıldırımlarını yere yağdırmışı. Bu Kartal’ın azabıydı, sonunda tanrılar ateşin ellerinden alındığını fark etmişlerdi. Tanrıların en yücesi ve tabi en kibirlisi yabancıyı yakalamıştı . Kapkaranlık bir barakada karnında dayanılmaz bir acıyla uyandı . Gözlerini açtığı anda pencereden içeri bir kartal süzüldü ve kartal bir insan görünümüne dönüştü. Bunu yapabilecek tek kişi onu yakalayandı, Zeus. Tanrıların kralı emirlerine karşı gelen bu titanı bir kere öldürmenin yetmeyeceğini düşündü. ” Seni burada sonsuza kadar lanetliyorum, her gün ölecek , dirilecek ve tekrar öleceksin. Madem onlara ateşi verdin, karanlık bir barakada ateşten yoksun kalacaksın. Ciğerini benim asil simgem olan kartallar yiyecek!” diyerek haykırdı dağları yerinden sarsan sesiyle . ” Ben sana kendi yarattıklarınla bir ders verdim.Senin öfkenin asıl nedeni budur! Tanrıların bile insanlardan öğreneceği şeyler var, ben onlardan birçok şey öğrendim , sabredeceğim. Tıpkı zorbalara sabreden bir çocuk gibi . ” nefes almakta güçlük çekiyordu, bir insan gibi hissediyordu. ” Peki zaman sana neler öğretecek? Zaman..” dedi Tanrıların Kralına . Bir kartal çığlığı duyuldu ve saldırdı adamın vücuduna .

O gece bir çocuk bir barakada yüzünde bir kavgadan kalma yaralarıyla uyuyordu . Gecenin karanlığını delen meşalelerle dolu odada uyandı çocuk ve aklına gelen ilk söz ” Prometheus” oldu.

Ateşten İrade” için 6 Yorum Var

  1. Mitoloji kaynaklı bir hikaye olması güzel olmuş. Bu öykü sayesinde “narteks”i öğrendim. Bilgilendirici olması da ayrı güzel lakin kaynağını aldığı mitolojik olaya çok benziyor biraz farklılık daha iyi olurdu sanki, hani hikaye ederken diyorum.

  2. Noktalama işaretleri ve tümleçlerdeki ufak hatalar olmasa öykü daha rahat okunabilirdi. Konu alelacele toparlanmış gibi bir izlenim edindim. Daha derli toplu olmasını dilerdim.Onun dışında yazım tarzınız öykülemeye uygun. Elinize sağlık.

  3. Teşekkür ederim yapıcı eleştirileriniz için. Finallerim dolayısıyla aslında kafamı dağıtmak amacıyla bi oturuşta yazdım . Üzerinde değişiklik yapacak pek vaktim olmadı açıkçası gönder tuşuna bastıktan sonra içime pek sinmediğini fark ettim. İlk elin hatası olmaz derler umarım bir dahaki seçkilerde daha başarılı bir öykü kaleme alırım . Teşekkür ederim tekrardan

  4. Güzel bir hikayeydi. Özellikle ilk paragrafı çok sevdim, karaktere ve hislerine yoğunlaşıldığından. Gelişme kısmında detaya inilseydi daha etkileyici olabilirdi. Sonraki temalarda da öykünüzü görmek isterim.

  5. Ellerinize sağlık Doğukan Bey tasvirleriniz gerçekten çok güçlü. Sizin gibi yazarlara ihtiyacımız var. Yolunuz aydın olsun. Severek okudum.

maviadige için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *