Öykü

Bernen’in Gözyaşları

Doğada genellikle yeşil, sarı ve toprak renkleri hakimdir. Nefes alan almayan her şey birbiriyle uyum içindedir. Baktığın zaman huzur verir. Dalar gidersin bir süre sonra. Havaya karışmak istersin. Çiçekleri kıskanırsın. Taç yapraklarındaki damarları daha iyi görebiliyor diye arıya özenirsin. Kelebeğin kanat çırpışına kanarsın ve dönmek istemezsin insanların yanına.

Bu ahengi Rud ağacının kırmızı yuvarlak çiçekleri bozmayı başaramıyordu. Tam tersine, farklı bir ritim oluşturmuştu kendi içinde. Altın saçlı Bernen, çam iğnelerinin üzerinden yavaş adımlarla ağaca yaklaşıyordu. Ağaç Bernen’e sadece güneşin kavurucu sıcaklarına karşı korunaklı bir gölge sunmakla kalmıyordu ayrıca estetik bir manzara sunuyordu. Bernen ağacın altında diz çöküp dökülen çiçek yığınına elini soktu. Çiçekler o kadar küçüktü ki avcunu 15-20 tanesi dahi doldurmuyordu. O kadar güzellerdi ki ipe dizip kendine bileklik yapmıştı. Sonra hasta annesine bir ekmek götürecek parası kalmayınca birkaç tanesini kasabada satmaya karar vermişti. Hem üç beş kuruş kazanırdı. Çevresine baktı. Dökülen yüzlerce çiçek vardı. Tohum atıyor olmalıydı mutlaka.

“Dökülen çiçeklerini almakla sana zarar vermem sanırım. Ruhunu insanlara taşımama izin verir misin?”

Bernen bilekliğiyle dolaşırken sanki ağaç ona eşlik ediyor gibi hissetmişti. Bu insana garip bir güven veriyordu. Sanki yanında sarsılmaz, güçlü bir arkadaşın varmış gibi…

Küçük bez çantasına toplayabildiği kadarını topladı. Mutlulukla gülümserken ormanın nefesleri arasında, etrafındaki bitkilere ve böceklere baktı. Mutlu olmak için sebep çoktu.

Eve gelir gelmez iştahla iğneyi yuvarlak şekilli çiçeklerin arasından geçirmeye başladı. İncecik iple çalışırken narin çiçeğin şeklini bozmamak için çok dikkat ediyordu. Çevresi yeterince sertti. Ancak kurudukça daha sert ve koyu bir renk alacaktı.

Haftada iki kez pazar kurulurdu. Az da olsa kıyafet, öteberi satılırdı. Bernen de pazarın girişinde ahaline soğuk içecek veren yaşlı kadının yanına, çantasına katlayıp koyduğu sofra bezini açtı ve nazikçe bileklikleri dizmeye başladı.

Bilekliklerin yanından geçen bayanlar ilgiyle bakıp geçiyor ama kimse anlam veremiyordu. Yüzlerindeki gülümseme ifadesinden beğendiklerini düşünüyordu. Ne olduğunu sormaya çekiniyor gibilerdi. Sonunda bir kadın mızmız kızını durduramadı ve küçük kızın sorusu o bölgedeki herkes tarafından duyuldu.

“Bunlar ne anne?”

Bernen hemen açıklamaya çalıştı.

“Rud ağacı çiçeklerinden yaptığım naif bir bileklik. Rengi ateşi temsil eder. Size ağacın enerjisinden verir ayrıca şans getirir.”

Bilekliklere herkes ilgiyle bakıyordu ancak kimse almıyordu. Kaba sakallı bir adam ilgiyle yaklaşıyordu. Ama bilekliklerle değil daha çok Bernen ile ilgilenmiş gibiydi.

“Bunlar ne oluyor artık?”

“Rud ağacı çiçeklerinden yaptığım bileklikler efendim. Rengi ateşi temsil eder. Size ağacın enerjisinden verir. Ayrıca şans getirir.”

“Ne işime yarayacak bu?”

Bir bileklik için sorulabilecek garip bir soruydu. Bernen bu soruya ne cevap vereceğini şaşırmıştı.

“Ben buna para vermem ki. Bana hediye ver.”

“Al senin olsun.”

“Gerçekten mi?”

“Tabi madem istiyorsun.”

“Hey millet! Bu kız mallarını bedavaya veriyor.”

Bir anda birçok kişi bilekliklere çullanmıştı. İlgiyle bakıyor ne olduğunu çözmeye çalışıyorlardı. Kanca burunlu bir adam sokağın başından koşup geldi.

“Hepsini bana versene. Karıma veririm. Arkadaşlarına dağıtır.”

“Ne kadar güzel olur. Şey… Aslında hasta anneme ilaç almam gerekiyor. Yoksa size yapardım.”

Herkes uğuldaşarak geri çekildi. Kaba sakallı adam ve kanca burunlu adam dışında.

“Ya ne olacak? Al sana sadaka. Madem paraya ihtiyacın var.”

Cebinden çıkardığı parayı Bernen’in suratına sertçe fırlattı. Bernen sinirle parayı yere düştüğü yerden aldı.

“Sadakaya ihtiyacım yok. Bileklik satıyorum ben. Emeğimi satıyorum.”

“Sen bilirsin.” dedi kanca burunlu adam Bernen’in geri fırlattığı paraları tekrar cebine sokarken. Bileklik almadan gitti. Ve sonraki gün kimse bileklik almadı. Ve sonraki gün de…

Bir gün kasaba limanına bir gemi yaklaştı. Kasabaya gelen tacirlerden biri Bernen’in bileklikleriyle ilgilendi.

“Bunlar çok ilginç. Zenginler kimsede olmayanı istiyor. Ve ben daha önce böyle bir mücevherat görmemiştim. Boncuklar ne taşı?”

“Bunlar Rud ağacının yuvarlak çiçekleri. Kuruduğunda boncuk gibi oluyorlar.”

“Yuvarlak değil de sanki… Gözyaşına benziyor. Ne kadar canlı renkleri var. Doğayla insanın uyumu. Mükemmel. Dediğin ağaç bizim oralarda bulunmaz. Hepsini alıyorum.”

Gözlerini tacirden ayırmayan kaba sakallı adam, kanca burunlu adam ve pazarcılar şaşkınlıkla Bernen’in önündeki bileklikleri toplamalarını izliyorlardı. Bernen bilekliklerin altına serdiği örtüyü toplarken başına üşüştüler.

“Sen o aldığın bilekliği ne yaptın?”

“Ne bileyim. Bizim kıza verdim. Çöpe attı.”

“Pardon ne ağacı demiştin?”

“Rud.”

* * *

Bernen o sabah yine eşyalarını toparlayıp ağacın yanına gitti. Ne kadar çiçek döküldüğünü merak ediyordu. Fakat ağacın yanına gittiğinde gördüğü manzara karşısında şaşkına döndü. Ağacın altında hiç çiçek yoktu. Ve ağaçta anormal bir şey vardı. Başını kaldırınca fark ettiği şey karşısında geri adım attı. Ağacın dallarında insanlar vardı. Bunlar pazarda gördüğü aç gözlü adamlardı. Bernen ne yaptıklarını anlamıştı.

“Hayır! Çiçeklerini koparmayın. Ben dökülenleri topluyordum. Zarar vermiyordum.”

Ancak insanlar aç kurtlar gibi ağaca saldırmışlar, dallarındaki tüm çiçekleri acımasızca yoluyorlardı. Bernen ağaçla birlikte acı çekti. Bütün bunlara o sebep olmuştu. Gözyaşları toprağı suladı.  Dallardaki çiçekler bittiğinde, ağacın kuru dallarına üşüşen akbabalar gibi görünüyorlardı. Yavaşça aşağı indiler.

“Buralarda başka ağaç vardır değil mi?”

Bernen ağacın önüne diz çökmüştü. Başını kaldırmıyordu. Kuru dallar ve çıplak bir ağaçtan başka bir şey kalmamıştı geriye. Bir de gözyaşları…

Bernen’in Gözyaşları” için 1 Yorum Var

  1. Öykü çok hoşuma gitti gerçekten. Böylesine bir hikaye ancak bu kadar güzel ve sade anlatılabilirdi. Sonu itibariyle de pek hoştu. Kendi adıma bende bir ders çıkardım. Tebrik ederim. Sonraki öykülerinizi takip ediyor olacağım.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *