ÖNSÖZ Okuyacağınız metin “Bob Thurman: Gecenin Karanlığı” öyküsünün birinci kısmıdır. Öykü, Temmuz ayında yayımlanacak olan ikinci kısımla birlikte son bulacaktır. Fakat “Bob Thurman” ilerleyen zamanlarda farklı hikayelerle tekrar karşınızda olmaya devam edecektir. Okuyacak olan herkese teşekkür ederim. Umarım keyif alırsınız. |
BOB THURMAN: GECENİN KARANLIĞI (1. KISIM)
Kapıyı açıp eve girdi. Paltosunu astıktan sonra yatak odasına yöneldi. Bir inşaat şirketinde mühendis olarak çalışıyordu Victor Morgan. Bugün yoğun iş temposundan dolayı oldukça yorulmuştu. İşten geldiğinde evde onu karşılayacak bir kadının olmaması da iyice sıkıntı yaratıyordu. Aslında Victor evliydi. Akıl hastanesinde psikiyatr olarak çalışan Clarice adında güzel bir eşi vardı. Fakat şiddetli geçimsizlik diye tabir edilen sorunlar onları ayırma noktasına getirmişti. Boşanma davası sonuçlanana kadar ise ayrı yaşama kararı almışlardı.
Victor üzerini değiştirip mutfağa geçti. Bir bardak ılık süt hazırladıktan sonra oturma odasına geçip televizyonun karşısındaki kanepeye oturdu. Elindeki bardağı yanındaki sehpaya koyup kanepeye uzandı. Kumandayı alıp televizyonda zevkine uygun bir proğram aramaya başladı. Bir haber kanalını açıp bir yandan sütünü yudumlarken bir yandan da haberlere bakıyordu. Haberlerde bir yolcu otobüsünün ırmağa uçuşu, cinnet getiren bir adamın kızını ve karısını pompalı tüfekle öldürmesi, yaşlı bir çiftin alkollü bir sürücünün kullandığı arabanın altında can vermesi gibi korkunç ama sıradan haberler vardı. Sıkılmış olsa gerek ki kısa bir süre izledikten sonra televizyonu kapattı.
Elindeki bardağa ağzına götürdüğü sırada kapı çaldı. Hızla yattığı yerden kalkıp kanepenin ucuna oturdu. Çok sinirlenmiş görünüyordu. Çünkü kapıdaki her kimse kapıyı çalmıyor, tekmeliyordu. Victor kapıyı çalanın insan olmadığını düşünmeye başlamıştı. Zil diye bir şey varken kapıyı tekmelediğine göre kapıdaki bir ayı olmalı diye geçirdi içinden. Haksız da sayılmazdı doğrusu.
Yerinden kalkıp kapıya doğru yöneldi. Kapının yanına geldiğinde kafasındaki tüm kötü düşünceleri atıp kapıyı açtı. Kapıda kimse yoktu. “Neyse ki ayı değilmiş.” diyerek güldü. Daha sonra kapının eşiğinde duran bir zarf ilişti gözüne. Eğilip zarfı aldıktan sonra sağa sola bakındı. Kimse yoktu apartmanın içerisinde. Bu gizemli zarfta neydi böyle? Kim bırakmıştı bunu gecenin bir yarısı? Bir ayıdan gelmiş olamazdı sanırım.
Victor kapıyı kapatıp içeri geçtikten sonra zarfı sehpanın üzerine bıraktı. Yarım bardak kadar kalan sütünü tepesine dikiverdikten sonra zarfı açtı. İçerisinde küçük bir not vardı. Notun yazılı olduğu kağıdı eline aldı. Notta, “Karın Clarice seni iş arkadaşın Edward ile aldatıyor. Şu an karına ait dağ evinde geceyi beraber geçiriyorlar. Belki gözlerinle görmek istersin diye düşündüm. Seninle kukla gibi oynamalarına müsade etmemelisin Victor. Bir dost…” diye yazıyordu. Victor notu bırakıp, “Bu ne şimdi, kamera şakası filan mı?” diye sordu kendi kendine. Görünüşe göre notta yazılanlara aldırış etmemişti Victor. Doğru ya, yüzüne söylemek varken kim böyle saçma bir yol tercih ederdi? Hem o kapıyı çalması neydi öyle alacaklı gibi? Daha birkaç saat önce Edward’la beraber çıkmışlardı işten. Hatta Victor, “Haftasonu ne yapmayı düşünüyorsun Edward?” diye sormuş, Edward ise, “Bütün haftasonu uyumayı düşünüyorum.” diye cevap vermişti gülerek. Victor elindeki notu zarfa koyup bir köşeye attıktan sonra yatak odasına çıktı. Aslında o da Edward gibi bütün haftasonu uyumayı düşünüyordu. Yatağına yatıp gözlerini kapattı.
***
Aradan geçen yarım saate rağmen hala uyuyamamıştı. Yatağın içinde bir sağa bir sola dönüp uyumaya çalışırken, bir yandan da kimin gönderdiği belli olmayan nottaki yazılanları düşünüyordu. Yorgun bedeni uyku istiyor, ama şüphe denen kurt içini kemiriyordu. Acaba dağ evine gidip bakmalı mıydı? Aslında fena fikir değildi. Nasıl olsa evin anahtarı kendisinde de vardı. Boşanmadıkları için henüz Clarice’e vermemişti. Eğer notta yazılanlar doğru değilse bile geceyi orada geçirebilirdi. En azından kafası rahat bir şekilde uyurdu.
Yatağından kalkıp etrafa bakındı. Pantolonunu ve gömleğini giyip oturma odasına geçtikten sonra kapıya yöneldi. Sadece bir gece kalacağı için yanına birşey almamıştı. Paltosunu ve arabasının anahtarlarını alıp evden çıktı.
Victor arabasıyla dağ evine doğru yol alırken yine düşünceliydi. Saçma bir notu önce önemsememiş, sonra kafasının içinde dönen girdap onu dağ evine doğru sürüklemeye başlamıştı. Uykusunu dağıtmak için bir şarkı açtı ve mırıldanmaya başladı. Yanından geçen arabaların farları uykulu gözlerini biraz olsun açmıştı. Az yolu kalmıştı zaten. “Biraz daha dayan Victor.” dedi kendi kendine.
Nihayet gelebilmişti dağ evine. Arabasını evden biraz uzakta bir yere park edip yürümeye başladı. Evi gördüğünde içinde kötü birşeyler oldu. Çünkü evin üst katındaki odanın ışığı yanıyordu. Biraz durup öylece bakmaya başladı. Kafasında artık daha fazla sorun işareti vardı. Ya o not doğruysa, ya en yakın arkadaşımla karım beni gerçekten aldatıyorsa, yaa…
Kafası iyice sorularla dolan Victor, bu sorulara cevap bulabilmek için eve doğru ilerlemeye başladı. Biraz sonra o kapıdan girecek ve bütün soruların cevabını alacaktı.
Anahtarı kapının deliğine sokup çevirdi. Sessizce içeri girip kapıyı kapattıktan sonra karanlıkta yürümeye başladı. Kalp atışlarının hızlandığını farkediyordu. Salonun ortasına geldiğinde ışıklar yandı. Merdivenlerin başında Clarice vardı. Victor’un arkası dönük olduğu için tanıyamamış olsa ki büyük bir çığlık attı Clarice. Victor arkasını dönüp Clarice’e baktı. O da oldukça korkmuş görünüyordu.
“Victor ne işin var senin burada?”
“Şey…”
Victor bu soru karşısında söyleyecek bir yalan bulamamıştı. Korkudan rengi solan Clarice ise çok sinirli görünüyordu. Kısa bir süre sonra merdivenlerin yukarısında yarı çıplak bir şekilde Edward belirdi. Clarice’in çığlığını duyup koşmuştu. Daha ağzını bile açamadan Victor’la göz göze geldi. Victor büyük bir şok yaşıyor olmalıydı. Öylece Edward’a bakıyor, Edward ise şaşırmış bir halde yavaş yavaş merdivenleri iniyordu. Biraz önce korkudan rengi solan Clarice’in yüzü ise öne eğilmişti. Artık her şey ortadaydı.
Victor Clarice’e doğru birkaç adım atıp durdu.
“Neden Clarice? Neden…”
Victor’un bu sorusuna verecek bir cevabı yoktu Clarice’in. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Edward araya girmek istedi.
“Bak Vict…”
“Sen sus aşağılık herif.”
Victor konuşmasına izin vermeden lafı ağzına tıkmıştı. Üzerine doğru yürüyüp sol yumruğunu suratına patlattı. Artık öfkesini kontrol edemiyordu. Yere düşen Edvard ise kanayan burnunu tutuyordu. Clarice araya girip Victor’u sakinleştirmeye çalıştı.
“Hayır Victor lütfen. Yalvarırım…”
Clarice bir yandan ağlıyor, bir yandan da Victor’un koluna yapışmış onu tutmaya çalışıyordu. Sinirden gözü dönen Victor’un ise durmaya niyeti yok gibiydi. Clarice’e bir tokat atıp mutfağa doğru koştu. Clarice tokatın etkisiyle yerde acı içinde kıvranan Edward’ın yanına çöktü. Edward’ın burnu kırılmış olmalıydı.
Victor mutfaktan döndüğünde elinde bir bıçak vardı. Edward’a doğru yürümeye başladığında, Clarice çoktan farketmişti. Bir anda kendini Victor’un önüne atıp ikinci kez sarıldı kollarına. Titreyen sesiyle Edward’a bir şey yapmaması için ağlayarak yalvarıyordu.
“Hayır Victor yapamazsın bunu… Delirdin mi… Bırak şunu elinden…”
Yerde yatan Edward ayağa kalkıp salonun köşesine geçmiş, korkulu gözlerle Victor ve Clarice’e bakıyordu. Aralarında sadece üç metre kadar mesafe vardı. Eğer Clarice Victor’u bırakırsa Edward için hiç iyi şeyler olmazdı.
Clarice’in artık Victor’u tutacak gücü kalmamıştı. Yalvarmaları Victor’u sakinleştirememişti. Gözü dönen Victor ise bu gece katil olmaya niyetliydi.
Victor bir an için Clarice’ten kurtulup Edward’a doğru birkaç adım atmıştı ki, evin içerisinde bir silah patladı. Edward salonun köşesine yığıldı. Kafasına bir mermi isabet etmişti. Victor şok üstüne şok yaşıyordu.
Arkasını dönüp sesin geldiği yöne baktı. Clarice’te aynı noktaya bakıyordu. Salonun ortasında duran eli silahlı bir adam çekmişti tetiği. Kimdi bu adam? Neden vurmuştu ki Edward’ı?
Victor, şaşkın bir ifadeyle adama bakıyordu. Korktuğu her halinden belliydi. Clarice geriye doğru bir adım atıp, “Bob Thurman…” dedi. Adam psikopat bir yüz ifadesiyle Clarice’e güldü.
“Evet Clarice, Bob Thurman…” dedi.
Selamlar;
Öncelikle seçkimize hoş geldiniz diyerek başlamak istiyorum. Katılımınıza bir seriyle başlamanız güzel. Şimdilik her şey klasik bir hikaye gibi görünse de öyküye adını veren adamımızın yani Bob Thurman’ın ortaya çıkışıyla işler değişecek gibi görünüyor.
Genel olarak bakıldığında yazım kurallarına dikkat ettiğinizi görmek ve anlatmak istediklerinizi düzgün cümle yapılarıyla aktarmaya çalışmanız sevindirici. Size tavsiyem kelime tekrarlarından mümkün olduğunca kaçınmaya çalışın. Örnek vermek gerekirse;
“…Elindeki bardağa ağzına götürdüğü sırada kapı çaldı. Hızla yattığı yerden kalkıp kanepenin ucuna oturdu. Çok sinirlenmiş görünüyordu. Çünkü kapıdaki her kimse kapıyı çalmıyor, tekmeliyordu. Victor kapıyı çalanın insan olmadığını düşünmeye başlamıştı. Zil diye bir şey varken kapıyı tekmelediğine göre kapıdaki bir ayı olmalı diye geçirdi içinden…”
Bu tarz tekrarlar okuyucuyu ister istemez rahatsız ediyor ve akıcılığı sekteye uğratıyor. Örnekte siz de göreceksiniz zaten.
Devam bölümünü merakla bekliyorum. Kaleminize sağlık.
Zaman ayırıp okuduğunuz ve yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim. İlk kez bir öykü yazıyorum. Güzel yorumunuz çok sevindirdi beni. Kelime tekrarlama konusunda gayet haklısınız. Uyarılarınızı dikkate alacağım. Tekrar teşekkür ederim.