Ne demişti insan: yaşam için mücadele etmek herkesin fıtratı peki insan yaşamı için nasıl bir mücadele içinde? insanlar neden bu kadar farklı renklere bürünmüş durumda. belkide her insan bir pikseldir kocaman bir resmi oluşturan farklı pikseller , hayatın onlara yüklediği farklı görevlere göre renklenen insan, bir bütünü oluşturan insan, yetenekli ressamın kaleminden akarcasına dünyaya yansıyan hayatı bir bütün halinde yaşayan insan.
“peki benim görevim resmin neresinde?, ressam beni nereye kondurdu ?”
eline aldığı kitabı kapağını açmadan geri koydu dali , bu düşünce rahatsız etmişti onu yatağında doğrulup birkaç saniye hayatını düşündü görevlerini, hatalarını ve başarılarını .
düşünmek istemediği anıları doluştu aklına düşünmek istediklerini çiğneyip geçiyor aklını acıtıyorlardı. “Lanet düşünceler” dedi.
Birkaç dakika önce yatağın kenarına fırlattığı kıyafetlerini huzursuz bir şekilde giymeye başladı , eski sararmış kareli bir gömlek , eskiciden aldığı cafcaflı günlerinden eser kalmamış olan kahverengi bir ceket ve ispanyol paça. yamalarla süslenmiş kadife pantolon .
Zengin bir adamın köşkünde sabahtan akşama kadar çalışarak kazandığı az miktarda parayla ancak geçinebiliyordu, parası kiraladığı yıkılmaya yüz tutmuş dairenin kirasına ve karnını doyurmasına zar zor yetiyordu, zaten kıyafetlerini pek umursadığı söylenemezdi hayatta umursadığı yegane şey kitaplardı bazı zamanlar parası kitap almaya
Yetmediğinde rıhtıma gidip hamallık yapıyordu bazende ucuz fahişelerle birlikte olmak istediğinde.
Kafasında dışarı çıkıp rıhtıma gitmek vardı deniz her zaman onu mutlu ediyordu, gizemli dünyalara giden gemilerin düşlerini kuruyordu ,belki birgün benide alırlar diyordu buradan uzaklara tolkien’in dünyasına giderim belki de lewis’in evrenine kim bilir. çalışmadığı vakitlerin çoğunu rıhtımda geçirirdi zaten.
Kapıya vardığında fırtınanın habercisi olan gökgürültüsünü duydu dışarı çıkmaması için haykırıyordu sanki, dışarısı daha iyi diye düşündü gökgürültüleri kafasındaki iblislerden uzaklaşmasına yardımcı olabilirdi.
Köşkün sahibinin iyi çalıştığı için verdiği ayakkabılarını eline aldı , yeni bir ayakkabı hediye etmemişti patronu şişmanladığı için ayağına küçük gelen ayakkabıyı vermişti verirkende sıkı sıkıya tembihlemişti daliyi , eğer daha çok çalışırsan belki elbiselerimdende birkaçını alabilirsin demişti.
Bu hatırada zihnine bıçak gibi saplandı dali’nin ayakkabıları yere fırlattı, “bugün” dedi senin pis ayakkabılarını giymeyeceğim , eski kapıyı yavaşça araladı dışarda yağmur yağmıyordu dışarı adımını atıp çevreyi kolaçan etti düşündüğü gibi etrafta kimse yoktu kapıyı kapatıp yola koyuldu kilitlemesine gerek yoktu evde çalmaya değecek bir şey bulunmuyordu , kitaplarda hırsızlar için pek değerli sayılmazdı doğrusu.
Uzun bir yürüyüşün ardından rıhtıma ulaştı deniz gözlerinin önünde uzanıyordu fırtına tehlikesi yüzünden tekne ve gemi yoktu rıhtımda , bu gece beni almaya gelemezler sanırım dedi. Fırtınada büyülü bile olsa gemiler rıhtıma yaklaşmazdı sanırım.
Dali ingiliz değildi , beyaz bile değildi ama ataları buraya getirilmişlerdi rıhtımsız sahillerine yaklaşan beyazlar onları buraya getirmişti. Fırtına ve yağmur başlayalı birkaç dakika olmamıştı ama deniz büyük dalgalarını rıhtımın üzerine kamçılar gibi indirmeye başlamıştı bile , dali rıhtımın sonuna oturmuştu üzeri sırılsıklamdı ve deniz onu çekmek için elinden geleni yapıyordu bu hayattaki rolüm ne diye düşündü bugüne kadar kendini hiç değerli hissetmemişti her zaman aşağılanmıştı annesi küçükken ölmüştü babası ise bıçaklanarak öldürülmüştü birkaç sene yurtta yaşadıktan sonra hayatın içine bırakmışlardı onu. kitaplarla yurttayken tanışmıştı ve bırakamamıştı o günden sonra , okuma yazmayıda yurtta sökmüştü. piksellerle zengin bir adamın satın aldığı bilgisayarda karşılaşmıştı pikseller demişti adam; bilgisayardaki görüntüyü oluşturur bütün renkler beyazdan gelir ,bizim gibi demişti ,bilgisayarı beyazlar buldu. Siyahların görevi beyazları taşımaktır diyerek aşağılamıştı onu.
Ağlamaya başladı dali gözyaşları yağmur suyuna karışıyordu benim görevim kölelik dedi dünyadaki yerim başkalarını taşımak eğer bir gün büyülü bir gemi gelirse beni değil beyazları götürür bu kıyılardan ,ben bir hiçim.
Yağmur garip bir şekilde dindi gökgürültüleride durmuştu, sanki hepsi daliyi dinliyordu ıssız gecede. bulutların arasından ay yüzünü çıkarttığında dali içine akan müthiş bir duyguyla sarsıldı heyecan!
Açıkta bir gemi duruyordu ay ışığı geminin üzerine düşüp gemiyi aydınlatmıştı daliyi şaşırtan şey geminin tamamen tahdadan oluşuydu ve büyülü bir havası vardı.
Dali daha fazla bekleyemezdi oradaydı işte onu bekliyordu ,bunu biliyordu, dali için gelmişti gemi . onu hayallerine götürmeye gelmişti
Dali hiç düşünmeden suya atladı, gemiye doğru yüzmeye başladı ulaşacaktı ona ne olursa olsun ulaşacaktı.
1970 Sabahı gazeteler rıhtımda ölü bir siyahinin haberine unutulmuş bir köşesinde yer vermişti. Nasıl öldüğü henüz muammaydı uzmanlar düşük vücut sıcaklığına bağlı donma ya da kalp krizi demişlerdi pek fazla umurlarında olduğu söylenemezdi açıkçası…
Öykü hakkında fikirlerinizi iyi ya da kötü belirtirseniz sevinirim..
Konusu ve değindi noktalarıyla güzel bir öyküydü, üsluptaki pürüzlerin giderilmesiyle öykünün kalitesinin artacağı inancındayım, emeğinize sağlık.
Öykü yazmakta yeteneklisiniz, fakat üzülerek belirtmeliyim ki yazım ve dilbilgisi hususlarına hiç dikkat etmiyorsunuz.
Merhaba, öyküyü yazdıktan sonra tekrar okuması yaptınız mı merak ettim zira çok fazla hata var. Anlatım da çok karışık geldi bana; açıkçası ne anlatılmak istendiğini pek anlayamadım. Keşke imlâ daha düzgün olsaydı…
Hatalarımın farkındayım açıkçası önümde daha çok yol var doğruyu söylemem gerekirse imla hatalarını pek fazla fark edemedim üzülerek söylemeliyim ki dilbilgisi ve imlam pek iyi degil ama hikayenin karışık ve okuyucuyu zorlar oluşu sanırım buna çok daha fazla dikkat etmem gerekecek yorumlarınız için teşekkürederim eğer bir insanın hataları kendisine söylenmezse düzeltme fırsatını asla bulamaz bu yüzden eleştirel yorumları daha çok önemsiyorum umarı hatalarımı düzeltme fırsatı bulabilirim zamn ayırıp òykümü okuduğunuz için tekrar teşekkür ederim..
Hayatımda okuduğum en özensiz öykü hatta yazıydı. Bunu gramere ve dil bilgisine karşı bir çeşit protesto olarak mı gördünüz de yaptınız bilemedim açıkçası.Çünkü yeni cümle başında büyük harfle başlanmamışsa word otomatik olarak harfi büyültür. Bu bile yoktu öyküde. Bu sebepten bilerek yaptığınızda karar kıldım.
Sefa tursun sanırım güzel bir yorum iyi geldi 😀 osman eliuz biraz fazla sert eleştirmiş sanki daha sakin olabilirdi ama teşekkür ederim bu benim ilk öyküm denebilir, ve hatalarımın söylenmesi hoşuma gitti hiç yorum yapılmamasından iyidir dediğim gibi umarım daha iyi yazabilirim birgün..