Sayı #81: “Paraşüt Öyküleri”
Paraşütler can güvenliğiniz için var. Metrelerce yüksektesiniz ve düşüyorsunuz. Bulutların arasından devasa ovaları görüyor, paraşütünüzü açmak için doğru anı bekliyorsunuz….
#165: YAPAY ZEKÂ
Paraşütler can güvenliğiniz için var. Metrelerce yüksektesiniz ve düşüyorsunuz. Bulutların arasından devasa ovaları görüyor, paraşütünüzü açmak için doğru anı bekliyorsunuz….
Yün içlikler hayat kurtarıyor ve anneanneler durmadan atkı örüyor. Bere örüyor. Hırka ve patik örüyor. O sihirli şişler asla durmuyor….
Gemimiz Rıhtım’dan ayrıldığından beri yetmiş sekiz ay geçti. Atlattığımız onca fırtına, girdap, uçan halı saldırısı ve daha fazlasına dayanan evimiz;…
Amerikalı kurtadam Londra’da değil, burada! Rıhtım’ın doklarında dün geceki kargaşanın izlerini okumak hâlâ mümkün. Dolunay, serin sulara bereketiyle geldi. Deniz…
Sırıtıyor. Yaşarken hiç gülmezdi. Üzerinden eti sıyırınca altından nasıl da neşeli bir varlık çıktı! Kemikten ibaret olmak onun için sorun…
Okyanusların kara deliği. Baş dönmesi, kusma hissi. Boğuluyoruz. En derinlerde ne olduğunu asla öğrenemedik. Dünya sularının yüzde bilmem kaçı, hâlâ…
Yahnimiz mi yoksa külbastımız mı daha iyi gider, bunu hep düşünmüşüzdür. Suyumuza ekmek banabilirlerse seviniriz. Tüten dumanımız aç kurtları köye…
Huzurlu bir yaz esintisinin altında bir kelime. Geri dönüşler. Travmalar. Düşen yüzler. Bin hafızada bin hatıra. Her biri birbirinden eşsiz…
Baykuşlara dargınız. Mektuplarımızı getirmediler. Uzun geceler pencere pervazlarında onları bekledik. Başlarına bir şeyler gelmiş olmalıydı. Kötü kalpli enişteler her yerdeydi…
Buraya nereden geldik? Yüzyıllar hangi ara geçti? Halk hikâyeleri, XIII. yüzyıl, Dede Korkut… Tarih işlemeye devam ediyor. Bakın, bunun en…
Bana bir steampunk atmosferinin olmazsa olmaz parçaları gibi gelir zeplinler. Dumanlı ve delik deşik bir göğün ıssız yıldızları. Pervaneleri vardır….
Gölgeleri vardır. Kabul, yaşayan ve yaşamayan pek çok şeyin gölgesi vardır. Onların da var. Ama bu tekinsiz bir gölge. Üstünüze…
Notre Dame’dan çan sesleri artık yükselmiyor. Quasimodo’nun sırtındaki kambur çürüyeli çok oldu. Paris’te değiliz. Bu gemi nereye gidiyor bilmiyorum. Kürekçilerin…
Su biraz bulanık. Dibi görünmüyor. Ve biz dibi görünmeyen her suyu derin sanacak kadar tuhafız. Sandalımız sallanıyor. Birbirimize tutunuyoruz. Düşersek…