Öykü

Cin Çarpmış

Simsiyah parlayan tüylerine baktı, gözleri kamaştı. Tekrar baktı, kanatları vardı, açtı kocaman. Gözlerine inanamadı. Ayaklarına baktı ama artık onlar… onlar ayak değildi. İç gıcıklayıcı bir kuzguna dönüşmüştü. Bir rüyanın içinde değildi.

Hafızasının derinliklerinden çıkan düşünce, çarptığı cini hatırlattı; ormanın içinden koşarak geçerken çarpmıştı ona ve işte sonuç. “Çok pardon!” deseydi belki de bir adam olarak hayatına devam edecekti. Kimbilir daha başka nelere dönüşürdü, aslında şanslıydı; simsiyah parlak tüyleri olan göz kamaştırıcı bir kuzgun olmuştu ama o kendisinin iç gıcıklayıcı olduğunu düşünüyordu. Işık hızıyla ortadan kaybolan o cini nasıl bulacaktı, bir an önce eski haline dönmeliydi çünki küçük kızı evde onun getireceği harika kirazları bekliyordu. Kıpkırmızı tadına doyulmaz kirazlara bayılırdı kızı.

Kuzguna dönüşen adam ağaçların arasında hızla uçmaya başladı; cini bulabilmek için. Bir anda kafasının içinden geçen ses dedi ki:

“Ya başka bir cine çarparsan ve başka bir şeye dönüşürsen, bir solucana, köstebeğe, kara yılana, boz ayıya hiiii! İşte o zaman kızın korkabilir. Dikkatli uç da bir cine çarpma!”

İç sesini dinledi ve yavaşça uçtu. Aslında çok sevmişti bu halini “Uçabilmek inanılmaz zevkliymiş,” diye düşünüyordu keyifle süzülürken havada, ustaca kondu bir dalın üstüne, hafifçe sallananırken, dururken dengede, hayatına böyle devam etmek istediğine karar verecekti neredeyse onu bekleyen bir kızı olmasaydı.

Güneş iyice parıldarken kıpkırmızı, çok sıcakken her yer, konmak zorunda kaldı bir dala, kaldırıp simsiyah kafasını parlayan gözleriyle baktı güneşe, yaprakların yeşilini harika gösteren ışığa hayran kaldı. İyice kamaşınca gözleri indirdi kafasını tam o anda dalın ucunda ona doğru gelen şeyi gördü; iyice yaklaştığında onun bir cin olduğunu farketti; küçücüktü. Cin ona iyice yaklaştı, yemyeşil şapkasını çıkardı, turuncu kıvırcık saçlarının arasından kafasını kaşıdı sonra şapkasını yine taktı. Kuzguna dönüşmüş adam hemen konuştu:

“Merhaba çok sevgili cin, harika bir gün dilerim size,” ekstra kibar olmaya çalışıyordu ki başına bir iş gelmesin ve bir an durup söyleyeceklerini düşündükten sonra devam etti; “Ben maalesef… istemeyerek de olsa bir cine çarptım ve her şey o kadar hızlı gerçekleşti ki; ‘Çok pardon!’ diyemeden cin ortadan kayboldu, ben de kuzguna dönüştüm, eskiden bir adamdım ben, uzun boylu siyah saçlı, tamam siyah parlak saçlarım vardı ama… neyse işte aman çok pardon lafı uzatmak… eee uzatmaa… istemeden oldu… istemeden. Ben o cini bulmalıyım, çok saygıdeğer cin bana yardım eder misiniz? Çünki benim kızım evde beni bekliyor ona kıpkırmızı tadına doyulmaz kirazlardan götürmeye söz verdim,” dedi.

Cin hala olduğu yerde duruyordu, şapkasını iki de bir çıkarıyor kafasını kaşıyordu. Yine turuncu saçlarını karıştırırken dedi ki:

“Bence bir kuzgun olmaya alışmalısın, o kadar çok cin var ki buralarda.”

Kuzgun haliyle adam kocaman açtı kanatlarını, hiç hoşuna gitmemişti cinin söylediği, onun heyecanlı hareketinden dal sallandı ve cin kayıp gidiverdi. Neyse ki ona çarpmadı, şu an başka bir şeye dönüşmüş olabilirdi. Hırsla uçtu havalara “Ah bu cinler, ah!” diye söylendi kendi kendine. Aşağılara doğru daldı ona çarpan cini bulmak için, birden kıpkırmızı bir kiraz ağacının içinde buldu kendini, birkaç kiraza çarpınca üzerine bulaştı, kafası kızardı. Yapış yapış tatlıydı artık. “Bir bu eksikti,” diye düşünüp kafasını sallarken pençelerinin dibine bir şey düştü, deminkinden biraz daha büyük bir cin. Bakakaldı ona, neredeyse aynı cin sanacaktı ama bu cin daha fazla çilli daha uzundu ve kabarık saçlıydı, yeşil siyah çizgili bir kıyafeti vardı. Cine nazikçe davranıp kanatlarının arasına aldı sonra da ona dedi ki:

“Merhaba çok sevgili cin, harika bir gün dilerim,” yine ekstra kibar olmaya çalışıyordu; “Ben maalesef… istemeyerek de olsa bir cine çarptım ve her şey o kadar hızlı gerçekleşti ki; ‘Çok pardon!’ diyemeden cin ortadan kayboldu ve ben de kuzguna dönüştüm, eskiden bir adamdım, uzun boylu siyah saçlı, tamam siyah parlak saçlarım vardı ama…” e yine aynı konuşmayı yapıyordu; “Neyse işte aman çok pardon lafı uzatmaaa… istemem… istemeden oldu. Ben o cini bulmalıyım, bana yardım eder misiniz çok saygıdeğer cin? Çünki benim kızım evde beni bekliyor ona kıpkırmızı tadına doyulmaz kirazlardan götürmeye söz verdim.”

“Bence bir kuzgun olmaya alışmalısın, o kadar çok cin var ki buralarda,” diye aynı cevabı verdi bu cin de sonra da alıp başını gitti.

Kuzguna dönüşen adam o kadar çok cinle o kadar çok aynı şeyi yaşadı ki, büyünün etkisinde hayatını bir kuzgun olarak sonsuza dek sürdürdü. Oysa bu cinli ormandan uçup gitseydi yolda eski haline dönüşecekti. Kızı da geri gelmeyen babası için üzüldüğünden ömrü boyunca ağzına bir daha kiraz koymadı, içinde kiraz olan hiçbir şeyi yemedi, oysa ki bir tane bile yeseydi büyüyü bozabilirdi ve babası geri dönerdi.

Cin Çarpmış” için 2 Yorum Var

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *