Öykü

Çölün Dalgalarında

Çizim: Erdal Gencer
Çizim: Erdal Gencer

Sahipsiz bir kedi gibi, sağa sola bakınıp gezen, gezdikleri yerleri tarayan, çöpleri karıştıran bir insan görüyorum. Gözleri beni görmez, burnu beni koklayamaz. Sadece izleyiciyim ben, insan eti yemediğimden sadece izleyiciyim. Mutant bir kertenkele veya bir fare, hiç olmadı minik bir akrep benim bekleyişimi sonlandıracak varlıklar. İnsan ise, merakla izlediğim bir sahnenin oyuncusu. Beni görmeden çekip gidecek.

Yıkık dökük bir çöl burası, çöp burası aslında, çözülmemiş gizemlerin barındığı çöplük. Çörtük otu bulup yediğim o günü hatırlıyorum. Nasıl da yeşermişti ve ağzımın suyu nasıl da akmıştı. Acaba yeşerecek bir yeşilliğin ilk tomurcuğunu mu yedim diye düşündüm daha sonraları. Çörtük otu sevmediğimden değil, sevmem orası ayrı. Bu dünyada yiyebileceğin her hangi bir şeyi sevmeme gibi bir lüksünüz yok zaten. Suyu ise çok sakladığım bir yerden tedarik ediyorum. Bazen çakal eti yerken, bol su kullanmak zorunda kalıyorum.

Sahipsiz kedi gibi adam biraz bana yaklaştı. Karıştırdığı çöplerin arasından bulmuş olduğu kırık bir anakart vardı elinde. Sırtındaki delik deşik bohçadan başka zırzavatlar görünüyordu. Beni göremezdi. Tedirgin oldum yine de. Bu ilk değildi yanımdan geçip giden. Öyle güzel saklanmıştım ki kumların arasında, elimdeki silah bile bir kaya parçasından ayırt edilecek bir şey değildi.

“Beni vurmazsan seni yiyeceğim”

Dondum kaldım. Bana dikmeseydi keşke gözlerini, aklım biraz yerinde olurdu. Delirmeye yüz tuttuğumu hissettim, derin nefes aldığımdan ağzıma giren kum tanelerini yutkundum.

“Ve bu çok ani olacak”

Gerçekten yaşlı görünüyordu, ya da saçı sakalı karıştığı ve güneşten kırıştığını düşünürsek o kadar yaşlı da olamazdı, dediğini yapabilirdi.

“Karnım çok aç, kişisel algılama”

Ellerim titremeye başladı. Birkaç ay önce buradaki sandaldan bulduğum zıpkınım kumların arasında kıpırdayan bir sopa gibiydi.

“Bilirsin, insan eti bile lüks artık, o bombaları sen de gördün di mi?”

Benim yaşımı bile kestirmişti. Yeni yetme biri gibi titriyor olmamı bile göz ardı ederek, direk hiç göremeyeceği gözlerimin içine bakıyordu.

“Buralarda bir sandal vardı, eskiden balıkçıydım, belki sandalımı bulurum”

Düşüncelerimi okuduğunu düşündüm.

“Ve o sandalın içinde de zıpkınım vardı, tıpkı elindeki gibi”

Soğuk terler boşanıyordu sırtımdan. Şimdiye kadar neden tereddüt ettiğimi anlamadım. Parmağımı tetiğe bastırdım. Kumların arasında batırdığım silah beni biraz sarstı, tozlar havaya yükseldi, göz açıp kapayıncaya kadar zıpkın adamın boynunu deldi. Kanları susamış çöl tarafından anında emilirken, sırt üstü düştü. Gözleri açıktı ve hiç titremedi.

Ertesi gün adamı yemeye gelen çakal sürüsünden bir sürü pastırma yaptım. Sandalın altında uyurken, adamın sözlerini düşünüp durdum. Belki de onu öldürmeyeceğimi ve aynı zamanda ölmek istediğini anlamıştı o an. Ya da hepsi radyasyondan pişmiş beynimin bana bir oyunuydu. Her ne olursa olsun, burada sadece hayatta kalmaya çalışmadığımı biliyordum. Aklımı da oynatmamak için mücadele veriyordum. Bir gün o adamın yerinde olmak isteyeceğim, acısız ve ani…

Çölün Dalgalarında” için 6 Yorum Var

  1. Merhaba.

    Öncelikle ellerinize sağlık, çok güzel bir hikâye olmuş. Ancak çok hiçbir şey hakkında çok fazla ayrıntı verilmediği için biraz hızlı başlayıp çabuk bitti.

    Neyse, ellerinize, emeğinize sağlık.

  2. Öykünün girişindeki cümlelerin ardışık anlamlılığını çok beğendim. Bir manzarada bulunan ovayı, ardındaki dağı ve ötesindeki göğü, dağın içinde barındırdığı yaşamı anlamak için özenle yönelmiş ve her bir bakışı bir sonrakini anlamlı ve güzel kılmakla kalmayıp manzaranın bir parçası olarak da dokuyan göz gibiydi. Büyük resme doğru yavaş yavaş yükselen bir bakış hizası…
    Sonlara doğru yer yer bırakmışsın sanırım o anlatımı fakat bu kısımların karakterin zihin kontrolünü kaybetmenin eşiğine geldiği kısımlar olması “denk gelme” değil sanırım? Güzel 🙂

    Öyküyü beğendim. Çizimi de çok çok beğendim(içinde bir çok düş ve bir güzel yetenek barındırıyor) fakat hikaye ile olan bağını sadece “zorlama” yaparak çıkartabildim.

    “Sahipsiz kedi gibi adam biraz bana yaklaştı.” Sanırım burada minik bir anlatım yanlışlığı yapmışsın 🙂 Birkaç yere virgül koymak daha uygun kaçardı sanırım.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *