Zamanın birinde bir yerlerde birisi her gün gün doğmadan gökyüzüne şöyle bir uyanır, hiç sevmemesine rağmen içten içe denizin çağırışlarını duyar bu yüzden yüzünü buruşturarak zorla da olsa denize bakarmış. Sonra sanki önemli şey görebilecekmiş de uykulu gözlerinden bir şeyler kaşırmış gibi memnuniyetsiz yatağına geri dönermiş. Bu bir zaman böyle gitmiş. Rüyalarında engin denizlerde sevişse de hatırlamadığı için sabaha yine denize büyük bir mutsuzlukla uyanırmış. Ama gökyüzü öyle mi? Herkesin öldüğünde oraya gideceğini uçacağını varsaymaz mıyız, ya da büyük kurtarıcının ya da bir yaratıcının ki inanıyorsak orada olduğunu düşünmez miyiz? Belki de her yerde her şartta olabildiği için mutlaktır, belki de bu yüzden her ruhumuz sıkıldığında göğe de bakarız. Ne zaman bir deniz sever çıksa bu sebepleri sayar rahatlardı, tabii kendi içinden. Sorarsanız peki neden denizin dibinde, nefret ede ede geldiği bu şehirde onun payına da bu yer düştü.
Memurdu alabildiğine yaşamaktan uzak bir memur. Herkesin ayıla bayıla geldiği bu şehir onun için yüzünü çevirip koşa koşa gidebileceği bir yerdi. Çalışmayı severdi, ama çok da işi yoktu. Sıkılır arada bir şeyler çizer bazen de yazardı. Kimseyle pek konuşmaz, fazla kitaptan mıdır nedir daldığı boşluklardan çıkamaz, insanlarsa onun ne dediğini pek anlamazdı. Nerede bir sergi, film, müze görse tek başına gider gezer, konuşmaz, geri döner gelirdi evine. Zamanında sevdiği birkaç kadın olmuştu, artık insanlıktan alabildiğine uzaktı sanki. Hayatındaki o tatlı telaşları çoktan bırakıp gitmişti. Yerine bir tek sövüp saydığı arada dert yandığı deniz kalmıştı. Aslında ne kadar içten içe sinir olsa da severdi denizi. Belki daha önce sevmişti bile.
Bir akşam yine denize yağdırmış, sövmüş de sövmüş. Hayatında ne kadar hayal kırıklığı ne kadar kaçırdığı an varsa hepsini ama hepsini denize boşaltmış. (Ama bunları yaparken yanından geçseniz gözlerinde denize aşık bir adam görürdünüz, denizle sessiz sessiz bakışıyor derdiniz.) Eve doğru yürümeye başlamış. Sanki deniz de sesini duymuş kendi kendine hırslanmış gibi yavaştan dalgalanmaya başlamış. Fakat bizimki dalgaları hissetmiş hissetmesine ya sırtını denize vere vere oh olsun der gibi uyumuş. Uyuduktan sonra deniz onu uyandırmış. Odasına kadar sular dolmuş, bir yandan yağmur bir yandan deniz. Derken uyanmış büyük bir ıslaklık içinde ve şaşkınlıkla etrafına bakıp anlamaya çalışırken O’nu görmüş. Senin için geldim demiş, biraz alıngan bir kızgın. Deniz kızı sormuş da sormuş adam da anlatmış da anlatmış. Adamın kalbi bir kabuğu atar gibi kat kat soyunmuş. Güneş ilk ışıklarını çıkarana kadar bu böyle devam etmiş. Deniz kızı adam, adam da deniz kızı olmuş sanki. Ama ilk ışıkların gelmesi yaklaşınca birden kaybolmuş kız. Adam nereye diyemeden deniz kızı tüm sularını alıp gitmiş. Hayal miydi rüya mıydı, düşünmüş. Sonraki günler beklemeye başlamış. Ama bir zaman sonra uykuya dalıyor, uykusunda denizlerde kaptan olup dünyayı dolanırken sabaha karşı yine sıçrıyor belki geldi de kaçırdım diye hayıflanıyormuş. Fakat gözünden kaçırdığı bir şey varmış deniz artık eskisi gibi sütliman değil sanki biraz kızgınmış. Ama bizimki sadece deniz kızını düşünür olmuş. Sanki denizden bağımsız gibi.
Merhaba,
“Gökyüzüne uyanmak” anlamı çok belirsiz bir söz öbeÄi olmuÅ.
Memnuniyetsiz olan yatakmıŠgibi olmuÅ. Anlam karıÅıklıÄını gidermek için buraya bir virgül gerek.
Bunlar yalnızca iki örnekti. BaÄlaç, virgül eksikliÄi gibi baÅka dilbilgisi hataları göze çarpıyor.
Zaman kipi olarak geniÅ, miÅ-li geçmiÅ ve di-li geçmiÅ zaman kullanmıÅsınız. Bunları azaltmakta, mümkünse teke indirmekte fayda var. MiÅ-li geçmiÅ zamanla baÅlayan öyküde masalsı bir hava var; di-li’ye geçince normal öyküye dönüÅürken tekrar miÅ-li’ye geçiyor ve masal, sanki bir paragraflık bir ara verilmiÅ gibi kaldıÄı yerden devam ediyor gibi olmuÅ.
Kurgu da biraz sıradan olmuÅ. Bu haliyle herkesin aklına gelebilecek bir konusu var. Daha çok okudukça daha detaylı kurgular düÅünebilir, dilbilgisi hatalarını düzeltebilir ve anlatımınızı geliÅtirebilirsiniz.
Merhaba, evet bilerek di li ve miş li olarak kullandım farklı bir etki yaratmak istemiştim. Gökyüzüne uyanmak’a gelince de benim için bir anlamı var fakat okuyucuya bırakıyorum sizin için bir şey ifade etmemiş olabilir.Fakat yine de teşekkürler.