24 Şubat 2084 tarihinde , dünyada daha önce görülmemiş bir olay yaşandı ve hiç kimsenin bundan haberi olmadı. Ama buna daha sonra değineceğiz. Şimdi ise sizlere dünyadaki son pandalar olan Kumi ile Muki’nin hikayesini kısaca anlatmak istiyorum.
Kumi 14 yaşındaydı ve dişi olandı. Bakıcılarının bütün çabasına rağmen hiç yavru dünyaya getirmemişti. Gözlerini hayvanat bahçesinde açmış ve ömür boyu orada, doğal hayatından uzakta yaşamıştı. Belki de yavrulamamasının sebebi buydu: Esaret altında yaşaması. Muki ise Kumi’den 2 yaş küçüktü ve erkek olandı. Bakıcıları onu yıllardır Kumi’yle aynı kafeste tutuyorlardı ama o Kumi’den ziyade bambulara ilgi gösteriyordu. Belki o da esaret altında olduğu için böyle davranıyordu tıpkı Kumi gibi. Bunu bilemiyoruz; emin olduğumuz tek şey ne Kumi’nin ne de Muki’nin çiftleşmeye gönüllü olmadıklarıydı. Onlar dünyadaki son pandalardı ve görünen o ki türlerinin son üyeleri olacaklardı.
Özellikle çocukların sevgilileriydi Kumi ile Muki. Dünya’nın dört bir yanından onları görmek için ziyaretçiler akıyordu Çin’e. Sonuçta onlar nesli tükenme noktasına gelmiş bir türün son iki üyesiydiler. Ziyaretçiler sırayla onları seviyor, onlarla fotoğraf çekiliyorlardı. Görünürde tüm dünya onları seviyordu ama işin aslı; kimsenin umurunda değildi pandaların neslinin tükenmesi. Ne ziyaretçiler, ne bakıcılar ne hayvanat bahçesi yöneticileri ne de dünya üzerinde yaşayan herhangi biri gerçek anlamda üzülmüyordu pandalar için(Çocukları ayrı tutabiliriz). Hiç kimse herhangi bir sorumluluk hissetmiyordu onların soyunun tükenmesinden dolayı. Herkes kendi keyfindeydi. Ziyaretçiler eşe dosta hava atmak için pandalarla fotoğraf çekilmek istiyor, bakıcılar dolgun maaş dolayısıyla pandalarla ilgileniyor, yöneticiler ise ziyaretçilerin çoğunun pandalar için geldiğini bildiğinden dolayı onlara özel ilgi gösterilmesini istiyordu. Devir, son bir kaç yüzyıldır olduğu gibi teknoloji ve ilerleme devriydi ve bu devirde doğal hiç bir şeye yer yoktu. İnsanoğlunun kendisi hariç! Çünkü insanoğluna göre her şey kendisi içindi.
Acaba Kumi ve Muki türlerinin son üyesi olduklarını biliyorlar mıydı? Bunu bilemiyoruz. Belki de bu gerçeği bilselerdi çiftleşmeye razı olurlardı. Bundan da tam olarak emin değiliz. Bildiğimiz yegane gerçek; onların soyunun da diğer bir çok tür gibi tükeneceğiydi. Bengal Kaplanı, Büyük Mavi Balina, Kutup Ayısı, İmparator Penguen ve 34 tür daha… Bunlar son elli yılda soyları tükenen canlılardı. Şimdi ise sırada Pandalar vardı. İnsanlık dünyayı dur durak bilmeden yok ediyordu ve bunun bir sonu yok gibiydi.
Şimdi ise yazımızın başında belirttiğimiz olaya değinmek istiyorum. 24 Şubat 2084 tarihinde, akşam saat 19:15’de bakıcıları Kumi ve Muki’yi son kez beslediler. Tabi bakıcılar bunun bir son olduğunu bilmiyorlardı; Kumi ve Muki de. Bakıcılar onları besledikten sonra kafesin kapısını kilitlediler ve böylece mesaileri bitti. Kumi ve Muki her zamanki gibi tembel tembel bambularını yiyorlardı. Az sonra yaşayacaklarından tamamen habersizlerdi. Saatler 19:58’i gösterdiğinde bir uzay gemisi Dünya atmosferine girdi ve Çin hava sahasına yanaştı.. Ne NASA ne ESA ne de CNSA’nın bu durumdan haberi bile olmadı.* Saat 20:04’te uzay gemisi, Kumi ile Muki’nin bulunduğu hayvanat bahçesinin üzerine kadar geldi. 20:12’da ise uzay gemisi bir daha dönmemek üzere Dünya’dan ayrıldı. Kumi ile Muki artık hayvanat bahçesinde değillerdi. İşin aslı, artık Dünya’da da değillerdi; Dünya’da artk hiç Panda kalmamıştı.
Bir uzay gemisinin pandaları neden alıp götürdüğünü bilemiyoruz doğrusu. Belki de onları alıp götürenler pandaların neslinin tükenmesine seyirci kalamamıştı Belki de onları Dünya’dan daha iyi bir yere götüreceklerdi. İnsanların olmadığı her yer pandalar için daha iyidir büyük ihtimalle. Kumi ile Muki’ye gelince; tahminimiz hayatlarının geri kalanı boyunca daha mutlu olduklarıdır. Belki de çiftleşip üremişlerdir bile. Belki de başka bir galaksinin başka bir galaksisinde çoktan bir aile olmuşlardır bile. Acaba giderken ne düşünüyorlardı? Tahminimiz, konuşabilselerdi Dünya’ya şu veda cümlesini söylerlerdi: Elveda ve bütün o bambular için teşekkürler.
- Perisiz Ev - 1 Şubat 2024
- Kırmızı Parlak Nesne - 1 Şubat 2023
- Reklamları İzlediniz - 1 Aralık 2022
- Akvaryumda Balina Besleyebilir miyim Annecim? - 1 Ağustos 2019
- Elveda ve Bütün O Bambular İçin Teşekkürler - 15 Şubat 2017
Eleştiri ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Hayırlı okumalar. 🙂
Eheheh, Douglas Adams’in dilinden tadımlık bir öykü gibiydi bu.
Öncelikle, çok ama çok beğendim. Metni iki ana değerlendirme kutbuna ayırıp dilden bahsedecek olursam; sanki biraz daha doyurucu olabilirdi. Şöyle ki, ilk iki paragraf pek yetkin değil açıkçası. Özet mahiyetinde 2084 dünyasından ve o dünyada pandaların durumundan bahsedilmiş ama bu hikayenin ruhuna tam anlamıyla aksettirilememiş. Buna kendimce delillerim ise o iki paragraf içerisindeki ”okuyucuya her şeyi anlatmam gerekir.” duygusu. Eğer dünyalıların son iki pandaya karşı bir vurdumduymazlığı varsa; bu tek bir cümlede sertçe verilmeli ve dahil; bunun yeri özellikle seçilmeli: başlangıç.
” 24 Şubat 2084 tarihinde , dünya tarihinde görülmemiş bir olay yaşandı ve hiç kimsenin bu olaydan haberi olmadı. Bu olaya daha sonra değineceğiz. Ancak şimdi sizlere, dünyadaki son pandalar olan Kumi ile Muki’nin hikayesini kısaca anlatmak istiyorum: Evet, onlar dünya üzerindeki son iki pandaydı ama gelin görün ki bu tek bir insanoğlunun bile umurunda değildi… ”
Umarım girişi ellememe kızmadınız. Birkaç şey daha eklemek istiyorum: paragrafın dili biraz daha eleştirel (-ironik) olabilirdi bence. Adams kadar mizah dozu yüksek bir yazı değil de, bir iki yerde okuyucuyu duraklatacak deyimler şahane gidebilirdi diye düşünmekteyim.
Şimdi eleştirimin ikinci halkasına, konuya geleyim. Açıkçası, bayıldım. Mükemmel özgün bir fikirdi ve beni derinden yaraladı. Eğer ironi dozajı daha yüksek bir hikaye olsaydı ve insanlar kendilerini ”teknolojik” sanırken o umursanmayan pandalar insanları armut gibi bırakıp tüm dünyalıların gözü önünde gezegeni terk etseydi, ”Yok artık.” derdim. ”Yıkmış ve geçmiş.”
Yine de bu, hikayenizin yönüne bir eleştiri değil. Yalnızca kişisel zevklerime göre döşenmiş bir oturma odası. Dediğim gibi tamamen kişisel zevklerime göre döşeli ve evi yapan mimarın bu odaya karışma hakkı yok. (Dilini dışarı çıkarmış gülücük.)
Hikayenizi beğendiğimi yineleyerek bitireyim. Bir alkışı hak ettiniz.
Elveda ve Bütün o Kelimeler için teşekkürler.
Teşekkür ederim eleştirileriniz için. Yazdıklarınıza katılıyorum; mizah dozu daha yüksek, daha vurucu bir öykü olabilirdi. Ama her ay yaptığım hatayı yaptım ve öyküyü son güne bıraktım. Hızlı ve acele yazınca olması gerektiği gibi özgün ve vurucu bir öykü olmadı. 🙁
Bir sonraki seçki için daha etkileyici yazmayı umuyorum. 🙂 Okuduğunuz için teşekkürler.
asaffada
siz böyle deyince…
ben de her ay son güne bırakıyordum. eh, biraz tahmin etmişim öyleyse; aynı benim öykülerim gibi konusu mükemmel düşünülmüş ama tembellikten potansiyeline erişememiş…
gelecek ayki öykünüz için şimdiden sabırsızlanıyorum. 🙂
Demek ki önemli olan mükemmel konuyu sıradan işlemek değil, sıradan konuyu mükemmel işlemekmiş 🙂
Merhaba;
Elinize, kaleminize ve yüreğinize sağlık. Gayet güzel ve hoş bir öykü olmuş. Öykünün mesaj içermesini beğendim. Sayın Melda gerekli yorumu yapmış 🙂
Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Teşekkür ederim. Görüşmek üzere. 🙂
Merhabalar. Sayın Melda’nın yorumuna ben de katılmadan edemedim. Ama öyküyü son gün yazdığınızı söylemişsiniz, buna rağmen metin hatasızdı, içerdiği mesaj kaliteli bir biçimde verilmişti. Tebrik ederek gelecek seçkilerde görüşmek üzere diyorum.
Teşekkür ederim. Bu sefer özellikle dikkat ettim imla ve harf yanlışı olmamasına. 🙂
Merhaba,
Yapıcı olacağını umduğum birkaç eleştirim olacak sizin isteğiniz üzerine. Öncelikle bu kısalıkta bir öyküde o kadar çok “nesli tükenmiş”, “soyu tükenmiş” tabiri geçiyor ki, öykünün akıcılığını ve yalınlığını sekteye uğratıyor bu. Öyküyü yazdıktan sonra yüksek sesle birkaç kez okumanızı tavsiye edebilirim naçizane ve göreceksiniz dediğim kısımlar fazlasıyla kulağınıza çarpacak. Yazarken fazlalıkları atmaktan çekinmeyin. Bir kere yâhut iki kere “nesli tükenmiş” tabiri geçtikten sonra zaten okur onu kodluyor kafasında, diğerlerine lüzum yok fikrimce.
Ve yine “bunu bilemiyoruz” ifadesi. Bu ifadenin anlatmak istediği başka kelimelerle de aktarılabilir. Üç kez “bunu bilemiyoruz” mu yazdık, dördüncüde “hâlâ gizemini koruyor” tarzında bir cümleyle hem anlatıma yeni kelimeler eklemiş oluruz hem öyküyü tekdüzelikten kurtarmış.
Genel itibariyle sevimli bir öykü ve mesajlı.
Emeğinize sağlık.
Merhaba…
Tekrar okuyunca, dediğiniz gibi, belirttiğiniz yerler fazla gibi geldi. Sanırım bundan sonra sizin tavsiyenizi uygulayıp sesli okuyacağım öyküleri.
Gelecek ay görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.
İki kez “ne… ne…” bağlacının fiilini olumlu olması gerektiği halde olumsuz halde kullanmışsınız.
Kaçırılma olayının sonuçları konusunu belirsiz bırakmanız hiç de fena olmamış. Okuyucu olarak, ihtimaller aklımdan geçerken sizinle birlikte öykünün yazımına katılıyor gibiyim.
Son cümle “Galaksi rehberi” romanını ( veya filmini) andırıyor. “Thank for the fishes.” Eğer bilmeden yazdıysanız, harika olmuş. Fakat eğer farkında iseniz, öykünün sonuna kadar bu kadar heyecanlı yazabilen birisinin kendi cümlesini duymak isterdim, ki bence güzel bir son olacağından şüphem yok.
Kısa cümlelerle heyecanı yüksek tutmuşsunuz. Bir an önce sonraki cümleye geçmek istedim. Dil ise yalın ve akıcıydı. Elinize sağlık. Gelecek ay görüşmek dileğiyle.
Ne…ne… bağlacı ile başım dertte zaten. Sürekli yanlış kullanıyorum; Türkçe’nin doğru kullanımı konusunda biraz sıkıntılıyım da… 🙁
Son cümle tabi ki Otostopçunun Galaksi Rehberi’nden alıntı. Sevdiğim bir kitaptır.
Eleştirileriniz için teşekkür ederim. Gelecek ay görüşmek üzere. Hoşçakalın.