Benden rahatsız olduğunu biliyorum. Kapıyı çalarsam kitapların düşecek, küfredersin, poşetlere basacaksın, altı saniye kendine ve bana. Dağılmış saçlarını görüp kafamı eğeceğim, önce dişlerin sonra ayakların geri. Sinirin kime biliyorum.
Tek kelime etmeyiz, ben susarım seni beklerim. Yarım saat tuvaletten çıkmayacaksın. Suyun altında en az on altı dakikan. Yedinci günün, son günün ve ilk kez fırçalıyorsun dişlerini. Bana köpüklerini hayal edecek kadar vakit al. Sen vakit tanıma uzmanısın. Şimdi nereye gideceksin?
Poşetlerini atmadığımı, iki kitabını çaldığımı, seni beklerken makyaj yaptığımı fark etmedin. Saçların ıslaktı, çıplak ve umarsız giyindin. Çantanı alırken son kez bakındın. Hiçbir şey görememiş gibiydin, beni fark ettin. Benden iğrendiğini anladım. Kafamı eğdim, sen çıkarken. Çünkü ilk defa sana katlanamadım.
Motorunun sesini duymuştuk, zil çaldığında sırada bekliyorduk. Korkunç güzel ve şaşaalı bir girişti seninki. Capcanlı gülümsedin. Parmak uçlarında yükselip heyecanını belli ettin. Kaskını alırken tenine çarptım, nasıl soğuk kaldın bilmiyorum, gözlerin dondu.
Hızlıydın, yolculuğunu anlattın. Güneşi anlattın beni izlerken. Ben izlerken sustun. Hanın sahibi ve yaşlı kocasının yanında üçüncüydüm. Sen sadece benden nefret ettin. Yemeğini yedin ve odanı hazırladım. Sürahi ve kupa istedin. Kitaplarını dizdim, kıyafetlerini yerleştirdim. Her göz göze gelişimizde aynaya çevirdin.
Günlerin sakin geçti, odandan hiç çıkmadın, sadece beni gördün. Kahveni yatağında içtin, çok az yıkandın, her gün poşet çıktı odanın bir yerinden. Dördüncü gün odana almadın.
Beşinci gün tuvaletten çıkmadın, ben de odandan çıkmadım. Yatağında şarabımı içerken televizyona baktım, poşetlerini kaldırdım, kıyafetlerini denedim. Sessiz bir gündü, benim için eğlenceli, sana klozetten. Kırmızı elbiseni çok beğendim, çıkarken elime verdin. Altıncı gün bu elbise ile karşıladım seni. Yüzümden inmedi aşağı gözün ve ben de seninle hiç ilgilenmedim. Tuvaletini temizlemek daha keyifliydi.
“Umarsız bir atın peşinde koşturan diğer atlar. Saygıdeğer mi, külliyen yalan. Düpedüz umarsızlık işte bu. Bu sanki bir varoluş kamçısı. Renk renk yalan döşeyebil.
-ESİN.
Kaynağı çorak bir arazide,
Sulama kanalı yok.
Biçare bul.
Ve biçare tüket, bir çare ol.”
Kimse geçmedi. Çünkü hızlıydın, kuruttun.
Uslup su gibi, okurken o melankolik tınıyı okuyucuya işliyor. Öyküde geçen olay o kadar da dikkatimi çekmedi ama ana karakterin ne hissetiği ile daha çok ilgilendim bunda uslubun büyük yeri var. Karakterler arasındaki çatışmada oldukca doyurucu aktarılmış
Okuduğum diğer öykülerden farklı bir üslubu vardı. Bir parça gündelik, bir parça şiirsel ve kesinlikle duyguları aktarma konusunda başarılı.
Çok farklı ve gri bir anlatım mevcut. Kaleminizin şiirselliği biraz olsun kuvvetli olmasaydı 'ben ne okudum şimdi? sorusunun sorulacağı bir metinle karşı karşıya kalabilirdik.