Bana doğru yaklaşın, yakın tüm meşalelerinizi. İyi açın kulağınızı! Çünkü söyleyeceğim kısık bir sesle Feronia ve Saxum’un sırrını. Aramızda kalsın yoksa yapışır yakamıza yaslı imparatorun hayaleti. Kim bilir sokuverir belki birden mızrağını ve güzel Feronia gibi bahtsız olursunuz, tanrıça bile olsanız! Bileklerinizi kanatır zincirler ve Saxum’dan daha tutsak hissedersiniz. Ve küçük bir tavsiye; kandırmasın tombul hınzır Cupid sizi! Çünkü en büyük köleliktir aşk. Öldürülürsünüz kendi silahınızla.
“Üç uçlu mızrağa yerleşir üç kahramanımız ama sanmayın bunu Havva’dan artık bir elma.”
Geziyordu ormanda dişi bir geyik ve açıyordu çiçek kokusuyla. Güneşe her bakışında ısıtıyordu Roma halkının içini. Öyle hızlı koşuyordu ki onu asla gören olmamıştı. Benim gibi yaşlı bir cadı bile sadece bir kez tanıktı bu gizemli varlığa. Oysa uzaktı mucizelerden imparatorun toprakları. Çünkü içindeki doyumsuzluk çürütüyordu tohumları. Değilsen onun kara kollarının altında, kölesindir ayaklarında. Kullanır kölelerini daima zevk arenasında. Şahit olursunuz özgürlüğünü satın almaya çalışan zavallılara. Yıkılır çoğu daha beşinci dakikasında. Tabii değillerse Saxum kadar güçlü! Onun şöhreti sadece arenada değil köy meydanlarında hatta ormanın derinliklerinde kayaların altında. Devirmişti defalarca kaderinin duvarlarını, Açılacaktı göğün uçsuz kapısı yakında. Fakat koyarsanız yahniye biber, dönüştürmez hiçbir şeker onu tatlıya. Saxum düşmüştü bir kadının kuyusuna. Aşkın suyunda yıkanırken unutuyordu tutsaklığının terini. Gladyatörün yaralarını iyileştiriyordu imparatoriçenin merhem dudakları. Karşılaşmışlardı ormanın karanlık olduğu bir saatte. Yıkanıyordu imparatoriçe gölde. Sırtından akan parlak damlacıklar temizliyordu Saxum’un kana bulanmış ruhunu. Gördüğünde onu izleyen mermer vücutlu adamı, gülümsedi kuş gagasına benzeyen meme uçlarıyla Feronia! Karnından süzülen koyu kırmızıyı temizledi büyülü diliyle. Bağlandı aşkının kanıyla ve parlattığında ayın ışığı gladyatörün kalkanını, dokundu Feronia kılıçtan bile daha keskin Saxum’a. Aşk sağır ederken onları duyuyordum Cupid’in kahkahalarını. Onun yaramazlığı yaralayacaktı genç aşıkları. Ayın her yenilenişinde buluştular ve arzuladılar özgürlüğü defalarca. Feronia’nın Saxum’a olan aşkı büyürken kalbinde, imparator ise gözünde küçülüyordu. Alacaktı sevgilisinin hayatını acımasız kocasının elinden. Bu yüzden tuttu ormanın yolunu. Yokken kimsecikler etrafında, dönüşüverdi korkunç bir ayıya. Tanrıçaları için boynunu büktü meşe ağaçları, endişelendi ormandaki tüm canlılar. Özgürlüğün anahtarı açtığında kapıyı, alacaktı kocasının canını. Koştu büyük bir intikam ateşiyle. Bir ayı derisine sahip olsa da gürlüyordu aslan gibi, ağzında kaynıyordu ejderha ateşi, zehirliydi yılan dili. Ormanda dolaşırken imparatorun askerleri, beklenmeyen bu karşılaşmayla gafil avlandı canavar halindeyken Feronia. İşte aşk aptallaştırır böyle sizi. Bir tanrıça gücünde de olsanız balık bile sizden daha zekidir ve Feronia gibi sunulursunuz zalim bir imparatora. Olursunuz onun yemeği ama sever imparator yemeğiyle oynamayı. Gelir aklına bir fikir vahşice. Toplatır halkını arenaya. Dövüştürecektir Saxum ile Feronia’yı. Emindir en güçlü gladyatörünün yemeğini onun için parçalayacağından. Düşünür ziyafet vermeyi ve tattırmayı Saxum’a da. Sonrasında ise verecekti özgürlüğünü hayatının dövüşüyle. Böylece salıverildi kafesinden Feronia ama Saxum’un tek gördüğü canavarımsı bir hayvandı. Tabii ki bilmiyordu imparator da güzel karısını sürüklediği sonu. Ortalarda yoktu bir süredir imparatoriçe ama aklına bile gelmemişti, karanlık iştahı gözünü kör etmiş düşlediği tek şey olmuştu kanlı eğlencesi. Çekti kılıcını Saxum, koparacaktı bu vahşi hayvanın kafasını ama gördü hüzün dolu bakışlarını. Sanki o gözlerde vardı tanıdığı bir sıcaklık. Dağılınca dikkati yükseldi halkın yuhlama sesleri. Düşündü Saxum özgürlüğünü, Hayatını geri alabilmek için katili olacaktı bu hayvanın. Kullandı mızrağını sapladı kalbine doğru. Yığıldı yere kanlar içinde Feronia. Kan aktıkça ayı derisi yok oluyor, sihirli simler geri veriyordu imparatoriçenin bedenini. Aşığını gören Saxum çaresizce diz çöktüğünde Feronia’nın gözlerinin önünde, sokuverdi yılan dilini gladyatöre. Koşarak arenaya inen imparator, acıyla sarıldı kılıcına ve zaten aşkının zehriyle ölmekte olan Saxum’a sapladı. Feronia son nefesinde kalan ejderha ateşini de imparatora üfleyip yaktı bedenini.
Söylemiştim size: “üç uçlu mızrağa yerleşir üç kahramanımız” Özgürlüğe giden yol da aşkın yolu da sürükleyebilir sizi karanlık bir sona. Bu yüzden kurtarın düşüncelerinizi zincirlerinden. En tehlikeli imparator düşüncelerinize hükmedendir. Ve aşk; ah o bir zindandır, gönüllü teslimiyet.
Söndürün şimdi meşalelerinizi ve unutun bu hikâyeyi.
- Carmen’in Ziyaretçisi - 1 Şubat 2024
- Babooshka Aşkın Derin Sularında - 1 Kasım 2023
- Günde Bir Doz Hasekiküpesi - 1 Mayıs 2023
- Feronia ve Saxum (Özgürlüğün ve Aşkın Trajedisi) - 1 Nisan 2023
- Aşkın Lezzeti - 1 Şubat 2023
Elinize, emeğinize sağlık. Çok keyifli bir kısa öyküydü. Antik çağlardaki sözlü destanların bu çağın süzgecinden geçtiğini hissettim. Tebrikler.
Keyif alarak okumanıza çok sevindim. Teşekkür ederim