“Her insanın bir yıldızı vardır.İnsan öldüğünde yıldızı da kayıp gider.”
Annem bunları anlatmıştı ılık bahar havası altında, ön balkonda otururken. Yakın zamanda ölen ananemin yıldızının da kayıp kaymadığını sorduğumda kafasını sallamıştı. Saçları dalgalanmıştı ve beyaz saç tellerini görmüştüm. İlk defa değildi ama içimde büyüyen korkuyla ilkti. Çünkü annemle ananem arasındaki benzerlik, aneminde yıldızının kayıp gideceğini aklıma getirmişti. Ama ona hiçbir şey söylememiştim. Sebebi annemin bana her daim gerçekleri anlatmasıydı. Muhtemel cevabını şimdi bile hatırlayabiliyorum.” Evet, yavrum, bir gün gelecek ve benimde yıldızım kayacak.” diyecekti. Böyle bir kadındı benim annem; kaçınılmaz sonları süslemezdi, alışmamı ve hazırlıklı olmamı isterdi.
Şimdi yatağıma uzanmış penceremden görülen yıldızları seyrediyorum. Benimkisini arıyorum, ona zamanın geldiğini artık kayıp gitmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Fazla geliyordu bunca yaşananlar. Sırtımı sıvazlayan kişiler geliyor aklıma. Beni kucağına alıp başımdan öpen insanlar ve yüzsüzlük yapıp her şeyin düzeleceğini söyleyenler. Tek derdimin oyun oynamak olduğu, tek korkumun sokağın başındaki basma etekli Meryem Teyze’nin topumuzu alması olduğu o zamanlarda kayıp gitmişti ailem gökyüzünden.
Yaralarım acıyor. Verilen ilaçlara, sarılan sargılara rağmen acıyor. Yanımdaki tekli koltukta yatan kızıma bakıyorum. Tıpkı anneme benziyor; burnu, gözleri ama en çokta sadece tek yanağındaki gamzesi. Benden biraz daha büyük bir yaşta annemle girdiğim konuşmaya benzer bir anı onunla yaşamıştık.
“Yıldızlar çok güzel. Sanki bana gülümsüyorlar.” demişti. Bulmaca çözüyordum, o da pencerenin önünde duruyordu. Bir gözü bende diğeri yıldızlardaydı. Onlara hayranlık duymasına şaşmıyordum. Ama yıldızlara bakmayı o zamanlar bırakmıştım.
“Senin gibi güzel bir kıza tabii ki gülümseyecekler.” demiştim. Nazlanmıştı ve hafifçe sallanmıştı.
“Baba, yıldızlar ölen insanların gözleriymiş. Ölenler bizleri izlermiş ve bizi korurlarmış. ’’ İki gözünü bana dikmişti. Cevap duymak istediğinde mutlaka karşısındakine bunu yapardı.
“Kimden duydun bunu?” dediğimde ayaklarını sürüyerek yanıma geldi.
“Okulda çocuklardan. Doğru mu?”
“Evet. Öyle kızım.” Ben annem gibi değildim, elbet gerçekleri öğrenecekti ama şimdi hayal kurması bana daha doğru geliyordu.
“Sende oraya çıkacak mısın, bir gün?” demişti.
“Bir gün, evet.” demiştim.
Sizlere itiraf etmek istiyorum. Ben annemin değil kızımın hikayesine inanıyorum. Yıldızlar kaybolmazlar. Gökyüzü onları bizim için tutuyor, saklıyor, koruyor. Tıpkı bir koleksiyoncu gibi. Kızıma bakıyorum, ” Seni hep izleyeceğim” diyorum, yavaşça kıpırdanıyor. Gökyüzüne dönüyorum, uzaklarda ışığı yeni yeni beliren yıldızı fark ediyorum. Göz göze geliyoruz ve göz kapaklarım kapanıyor.
Merhaba, etkileyici naif bir öyküydü. Çok beğendim. Akılda kalıcı da bir öykü olmuş, sanırım bu öyküyü unutmam. Yıldızlara daha geneli uzaya meraklıyım ve bu öykü yıldızlara bakışıma bir şeyler kattı diyebilirim.
Kaleminize sağlık.
Merhabalar. Güzel tadımlık bir öyküydü. Elinize sağlık.
Merhabalar,
Kaleminize sağlık, kısa ama güzel bir öykü olmuş (tek takıldığım nokta de/da kullanımı oldu ama o da benim pimpirikliliğimden kaynaklanıyor 🙂 ). Öyküyü genel olarak olumlu bir sonla bitirmeniz de hoşuma gitti. Yıldızları bizi gözeten insanlar olarak düşünmemiştim, fikir de hoşuma gitti 🙂
Başka öykülerde görüşmek üzere,
Merhaba, kısa akıcı ve güzel olmuş. Yıldızlara farklı ve ilginç yaklaşmısınız. Beğendim. Ellerinize sağlık. Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
güzel bir öykü kaleminize sağlık.