Denizin o derin sessizliğinde gözlerim aralandı. Muhteşem mavi tonları karşımda dans ediyorlardı. İnsanı etkileyemeyecek gibi değildi. Okyanusta olmalıyım heralde diye düşündüm. Ucu bucağı görünmeyen sonsuz bir okyanusun derinliklerinde. Görebildiğim kadarıyla hiçbir balık da yoktu. Narin ılık bir ışık süzmesi yukarıdan derinlere doğru iniyordu. Gökyüzünün hakimi o sıcak görkemli güneşin ışığı olmalı diye düşündüm. Ama ışık çok azdı. Belki de…
Başımı kaldırıp baktığımda derinlere doğru indiğimi farkettim.
Birden suyun soğukluğunu büyük bir şok etkisiyle vücudumda hissettim. Her yerim karıncalanmaya başladı.Karnıma kramp girdi ve bütün kaslarım adrenalinle yüklenip hrareket etmeye başladı. Bağırmak için ağzıı açtığım anda her tarafım baloncuklarla doldu ve elimi ağzıma götürüp kapalı olduğundan emin oldum. İçimde kalan son oksijeni hissedebiliyor ve karbondioksitin dışarı çıkmak istediğini biliyordum. Zamanım çok kısıtlıydı. Sakinleşip vücudmu kontrol altına aldım ve elimi ağzımdan çekip yukarı doğru yüzmeye başladım. Panik belli etmeden bütün vücudumu sararken sakin kalmaya çalışıp tek umudum olan o narin gün ışığına doğru yüzdüm. Ama yukarı gidemiyor aşağıya,dibe, doğru iniyordum çırpınmama rağmen. Soğuk su da nefesimi tutmama yardımcı olmuyordu. Beynim nefesimi tuttuğum için acımaya başlamıştı bile.
Ağzım birden istemsiz bir şeklde açıldı ve derin bir soluk aldım. Soluk aldım demek yanlış olurdu çünkü içime su doluyordu. Öksürmeye başladım. Vücudum suyu dışarı atmaya çalışıyordu ama boşuna. Daha da su giriyordu aksine. Ciğerlerim yanıyor, vücudum çırpınıyor, suyun yüzeyine çıkmaya çalışıyordum.
Bir süre sonra hareket etmeyi bıraktım ve vücumdaki karıncalanma durdu. Kendimi rahatlamış hissediyordum. Ve gözlerim sonsuzluğa kapanırken…
Gözlerim büyüdü ve büyük bir korkuyla yatakta dikeldim. Çığlıkla karışık derin rahatlatıcı bir nefes aldım. Suratımdan yavaşça aşağıya doğru inen teri, belime doğru ıslanıp yapışan atletimi ve dağınık nemli saçlarımın alnıma yapıştığını hissedebiliyordum.
Elimle komidinin üzerindeki siyah camdan yapılmış saati kavrayıp görmek için kaldırdım. Boğulma olayından sonra uyanmama rağmen hızla nefes alıyordum. Sanki son nefeslerimi alıyo gibi. Görmem bulanıktı odaklayamıyordum kendimi. Her kırpışımla beraber görüntü daha da netleşmeye başladı. Sonunda saati görebildim. Saat 04.10’u gösteriyordu.
Elim titriyordu hala. Gidip su içmeye karar verdim. Odadan çıkıp kolidordan ilerledim ve Bir an sağa dönüp kendimi yanlışlıkla salonda buldum. Amerikan mutfağı yaptırdığıma şükrederek sola dönüp mutfağa gittim. Buzdolabındaki lacivert sürahiyi alıp sürahinin hafif olduğunu farkettim. Yatarken doldurmayı unuttuğumu farkedip içimden lanet okurken gözüm hafif aralı şekilde damacanayı bulup su doldurdum sürahiye. Cam büyük bir bardağa suyu koyup Uzun uzun içtikten sonra suyun soğukluğuyla korkum geri geldi ve kalbim hızla çarpmaya başladı. Bıraktım hemen bardağı.
Odama geri dönmek için mutfağın lambasını kapattım. Salondan geçerken boy aynasına çarpttım ve yere yığılıp parçalara ayrıldı ayna. Heryerim yara içinde kaldı. Daha fazla dayanamayıp kendime yenik düşerek soğuk havanın geldiği pencerinin karşısındaki koltuğa attım ter ve yara içindeki vücudumu.
Yaptığım işin yükü artık çok gelmeye başlamıştı. Rüyalarım daha da kötü hal alıyordu.
Yeniden uyumaya çalıştım güzel bir gül bahçesi düşünerek. Belki rüyama girer de rahat uyuyabilirim diye.
Güneş gökyüzünde yükselirken alarmdan yükselen annemin “Hadi kalk bakalım oğlum”cümlesini duyarak gözlerim açıldı. Annemin sesi olmadan uyanamıyordum. Alarm sesi beni harekete geçirmek için fazla düz ve soğuktu.
Ayağa kalkıp koltuğun bozulan örtüsüne aldırış etmeden banyoya gittim. Soğuk bir duş alıp yaralarımı temizledim. Ciddi olmamı sağlayan siyah takım elbisemi giydim. Saat 9’a geliyordu. Müşterimi bekletmemek için fazla oyalanmadan kalın evrak çantasını kapıp dışarı çktım.
Gideceğim yer çok uzak olmadığı için yürümeye karar vedim. Oxnard şehrinin Channel İslands Beach’inde buluşacaktım müşterimle.
Gittiğimde 34 yaşında olmasına rağmen ve intihar edicek birine göre çok genç ve yaşam dolu duruyordu. Beni gördüğünde gülümsedi ve el salladı. Ben gülmeden tüm ciddiyetimle ona ilerledim. İntihar edecek birine göre bu kadar hoş durması beni şok etmişti. Ama belli etmemeliydim.
“Merhaba Daisy” dedim kibarca. Müşterilerime isimleriyle hitap etmek gibi bir huyum vardı. Çünkü soyisimlerini aklımda tutmakta çok zorlanırdım. Ama o benimkini hatırlıyordu.
“Merhaba İntihar Danışmanı Bay Chandler!” dedi coşkuyla. Genelde müşterilerim bana “Kurtarıcı” diye seslenirlerdi. Onları bu dünyadan kurtardığım için.
Ben başımı eğerek duyduğumu belli ettim ve konuşmaya başladım.
“Bildiğiniz gibi siz…intihar ettikten sonra öldüğünüzden emin olana kadar başınızdan ayrılmayacak ve öldüğünüzden emin olduktan sonra polisi arayıp sizi gördüğümü söyleyip onları çağıracağım. Otopsi yapmamaları için intihar ederken gördüğümü belirteceğim ve kimsenin başı derde girmeyecek. Ama belirtmeliyim bana hiç dokunmamalı ve benim de size hç dokunmamam gerekli. Polis benden şüphe duymasın diye. Ardından-”
Sözümü birden öksürerek kesti. Kaşımı kaldırıp ona baktım.
“ Bugüne kadar kaç kişiye..bunu yaparken yardım ettiniz?” dedi ciddi bir şekilde.
“ Yüzlerce. İnsanlar intihar ettikten sonra ailelerine mektuplar, son sözler, eşyalar, hatıralar bırakmak için beni kullanılar. Ölmeden önce yazı yazarlar, bana söz söylerler. Ben de iletirim gereken yerlerine. Benim işim bu.”
“ Hiç mi engellemeye çalışmadınız peki ölmelerini izlerken Bay Chandler?”
“ Hayır. İnsanlar güvenebilecekleri kişi olarak beni seçiyorlar. Bu onların kararı ve ben onların kararlarını sorgulayamam. Bu onların hayatı bayan.”
“… Hiç mi acı çekmiyosunuz birinin intiharını izledikten sonra?”
Biranlığına rüyam aklıma geldi ve karnıma bir yumruk oturmuşa döndüm. Gökyüzünü bir süre izledikten sonra cevap verdim.
“ Dediğim gibi hayatlarına burnunu sokamam. Bu benim işim değil.”
Daisy bir tepki vermeden döndü ve yatına bindi. Ben de bindim. Kendini şehirden uzakta vurmak istemişti. Kimse engel olmasın diye. Bunu anlayışla karşıladım.
Yol boyunca konuşmadık. Bana verilmesi gereken mektupları ve kolyesini verdi kocasına vermem için. Sonunda ise gemiyi durdurdu ve yanıma geldi. Bana teşekkür etti.
“Çok kişi gözlerinin önünde öldü. Tanımadığın kişilerin ölümüne yardım ettin. Bunu benim için de yaptığın için minnettarım” dedi ve çantasını açtı. Kendini vurma vakti gelmişti.
“Son kez bir insana sarılıp insan sıcaklığını tadabilir miyim hayatımda?” dedi kırgın bir tavırla.
Genelde bunu isterlerdi. Onları yalnız olmadıklarını hissettirirdi ölürken. Yani ben hep öyle düşünürdüm.
Bana yaklaşıp sarıldı. Bi süre durduktan sonra..
“O insanların ölmesine izin verdin. Sıra sende!” dedi sinirle.
Birden onu kendimden itmeye çalıştım ama o çantasından silah yerine elektrik tabancası çıkardı ve omzuma elektrik yüklendi. Büyük bir acıyla bağırıp yere yattım ve kaskatı kesildim. Titriyordum ama vücudum beni dinlemiyor hafiften yerde yatmış titriyordu. Canım çok yanıyor kanımın adrenalinden kaynadığını hissedebiliyordum. Dişlerim kenetli bir şekilde duruyordum. Bu sırada kadın eğilerek:
“ Kimse ölmeyi haketmiyor. İntihar, bir anlık boşluğa düşmüş insanların kısa yoldan kurtulmaya çalışmasıdır. Ama bu geçicidir. Çünkü hayat mükemmel bir döngüyle devam eder. Seni bir anda mutlu eder. Bir anda üzer. İntihar etmek cahil bir insanın yapacağı bir seçimdir. Ama diğer insanlar bu insalara yardım etmeli ve yaşamın mutlu yanlarını göstermeli. Geride bıraktığı insanları ona hatırlatmalı ve yeni umutlar aşılamalıdır. Ama sen! Sen ise hiçbir şey yapmadın onlar(Kocam da dahil ölmesine yardım ettiğin kişere) bir anlık umutsuzlukla öldürürlerken kendilerini. Sen ölmeyi hakeden tek kişisin!” dedi bağıra bağıra.
Uzanıp çantasından bir şırınga aldı ve koluma batırdı. Ne olduğunu bilmiyordum ama vücuduma bir ağrlık çökmüş ve vücudumu hissedemiyor hale gelmiştim.
Daisy beni kollarımdan çekip sürüklemeye başladı ve…
Beni denize iterek pasifik okyanusun derinlerine gönderdi.
Rüyamda gördüklerimden sonra korkum iyice arttı. Rüyamdaki manzara karşımda duruyordu. Tek bir fark vardı. O da heryerde balıkların olmasıydı. Ve pek sıcak kanlı değillerdi. Bir balık gelip kolumdaki ayna kesiğini kurcalamaya başladı. Bir şey hissedemiyordum ama görebiliyordum. Birden ordan kan gelmeye başladı. Kan heryere yayılıyordu. O anda farkına vardım. Nefesimi tutamıyordum. Vücudum bana yanıt vermiyordu. Burnumdan ağzımdan sular doluyordu içime. Ciğerlerimin yandığını hissedebiyordum. Ama kaslarım kontrolümden çıkmış bi şekilde bir şey yapmadan duruyordu.
Tüm balıklar etrafıma toplanmaya başladı. Benle ilgileniyorlardı. Engel olamıyordum!
Biranlığına ölmelerini izlediğim insanları düşündüm.
Gerçekten aslında hiç yaşamı tatmamış kişilerdi. Belki de Daisy haklıydı. Katil aslında vardı. Katil bendim. Onlara engel olmadım. Onlara insanların ihtiyaç duyduğu umutlar vermedim. Ben…hiçbirşey yapmadım. İnsan bile olmamalıyım.
Gözlerim suçluluk duygusuyla dona kalırken ölümü hakettiğimi biliyordum. Sonsuz boşlukta tek başıma yokoldum. Yalnız…
Annenin sesiyle uyanmak olayı süperdi. Bu arada bana sorarsanız ben intihar danışmanlığı olayına sıcak bakıyorum. Adam haklı. O ne yapabilir ki? Adamı öldürmesi kadının bencil ya da ydaha doğrusu yaslı olması bana soracak olursanız. İnsan kendi kararını kendisi vermelidir…
İntihar danışmanlığı gerçekten ilginç bir meslek. Hatta ben kendi adıma bu mesleğin ileride epey revaçta olacağını düşünüyorum ama elbette bu bambaşka bir konu =) Doğrusu şaşırmadan edemedim hikayenizi okurken. Ancak başlangıcınıza kıyasla çok az tutuk gitmiş gibi geldi bana. Belki Sevgili İntihar Danışmanımızın diğer işlerinden de birkaç örnek yahut bu iş hakkında biraz daha açıklama yapsaydınız eminim o zaman tadından yenmezdi.
Kaleminize sağlık.
gerçekten yorumlarınız için teşekkür ederim Eylem YURTSEVER ile Berre:)
Merhabalar, öncelikle seçkinin sonlarına doğru yorum yaptığım için özür dilerim..
Yazım hatalarını saymazsak, kesinlikle ‘süper’ bir öykü!
Seçkide okuduğum çoğu hikayeden çok daha farklı bir yorum olmuş..
Sanırım seçkide bir öykünüz daha var? 4 aydır bu seçkide yazıyorum ama bir temaya iki farklı yorum getireni hiç görmemiştim 😛 En yakın zamanda onu da okuyacağım. 🙂
Daha nice seçkilerde birlikte yazmak, okumak ve yorumlamak dilekleriyle 😉
Selamlar;
Seçkiye hoş geldiniz diyerek başlamak istiyorum önce. Yeni yüzler görmek, onların hayallerine dalmak her zaman keyif verici olmuştur benim için. Hikayenize gelecek olursak gerçekten de son derece ilginç bir fikir sunmuşsunuz bize. İntihar Danışmanlığı çok enteresan ve keyif veren bir olgu olmuş. Aynı zamanda intihar eden kişilerle ilgili göndermeniz de yerli yerindeydi.
Bununla birlikte bazı ufak tefek yazım hataları da yok değil. Unutulan harfler ve cümle ortasında büyük harfle başlayan kelimeler gibi… Bir de bazı yerlerde aynı kelimeyi peş peşe kullanmışsınız. Mesela;
…Buzdolabındaki lacivert sürahiyi alıp sürahinin hafif olduğunu farkettim . Yatarken doldurmayı unuttuğumu farkedip …
gibi. Bunlara dikkat etmenizi tavsiye edeceğim.
En nihayetinde keyif ve beğeniyle okuduğum bir öyküydü. Kaleminize ve hayal gücünüze sağlık…