Altın kakmalı saat gecenin son saat başını vuracağı sırada Kral Relar’ın sesi sarayı doldurdu. Binbaşı Gallen ‘’Uyanın aptallar,’’ buyruğunu duyduğunda hızla kralının özel dairesine koştu. Gördüğü manzara ise korkunçtu. Dairenin girişinde iki korumanın cesedi vardı. İçerde ise kralın ikiz kardeşi General Ronin’in cesedi kırmızı halının üzerinde kanlar içinde yatıyordu. Kralsa kardeşinin başındaydı.
‘’Efendimiz,’’ diyebildi Gallen sonuna kadar açılmış gözleriyle. ‘’Burada neler oldu böyle?’’
Kral elini hızla saçlarının arasından geçirdi. ‘’Siz aptallar uyurken Ronin’in kılığına girmiş biri kardeşim Ronin’i öldürdü,’’ dedi.
‘’Bu nasıl mümkün olabilir ki efendimiz?’’ dedi Gallen. ‘’Yoksa…’’
‘’Evet,’’ dedi Kral. ‘’Peygamberler koleksiyonunun son yadigârı çalındı. Maske sayesinde ben de dâhil herkesin görüntüsüne dönüşebilecek bir adam hayal et. Tehlikenin boyutunu düşünebiliyor musun Binbaşı?’’
‘’Üzgünüm efendim,’’ dedi Binbaşı bir dizinin üstüne çökerek. ‘’Hemen arama emri veriyorum.’’
‘’Hayır,’’ dedi Kral başını sağa sola sallayarak. ‘’Bu maske kendi dairemden çalındı. Yani bu kata çıkma yetkisi olan biri tarafından çalındı demektir. Ya da onlardan birinin bilgisi dâhilinde. Kaç kişiyi tutuklaman gerektiğini biliyorsun değil mi Binbaşı?
* * *
‘’Kralın kardeşi de öldürülmüş,’’ dedi biri.
‘’Onu öldüren şey bir insan değilmiş,’’ dedi bir diğeri. ‘’Yüzü ne hale gelmiş duymadınız mı? Bir insan yapamaz öyle şey.’’
Bir diğeri ‘’O oğlancı vezirden başkası değildir,’’ dedi tükürürcesine. ‘’Bence o yapar.’’
‘’Kesin sesinizi diye çemkirdi,’’ yaşlı Vorin. ‘’Kral geliyor. Susun da neymiş ne değilmiş ondan duyalım.’’
Kral Relar onlarca korumanın arasında faytonundan indi ve meydandaki yüksekçe merdivenlerden çıkarak krallık tepesinde durdu. Sağ elini kaldırdığında meydandaki herkes aniden susmuştu. Bir anda o kadar sessizleşmişti ki meydan, iğne atsan sesini tüm ahali duyardı. Oysa dakikalar önce meydandaki uğultuda doğuran bir kadının sesini duymak bile mümkün olmazdı.
‘’Sevgili halkım,’’ dedi Relar. ‘’Kralınız olarak gerçekleri halkına duyurmak boyumun borcudur. Gizlemeyeceğim elbet. Duyun da ibret alın, duyun da hatırlayın. Kardeşimi öldüren, yani generalinizi katleden kişiyi bulacağız. Çaldığı Yadigâr’ı da geri alacağız elbet. Kardeşim Ronin, onurlu bir adamdı. İkiz olduğumuz için herkes benzediğimizi söylerdi; ama benzemezdik. O benden çok daha cesurdu. Ülkesi için benden daha fazla koşturdu. Onuru için yaşadı ve onuruyla da can verdi. Bu ülke için, sizin için, bizim için verdi canını. Biliyorum nasıl öldüğünü merak ediyorsunuz, yadigârın nasıl çalındığını da. O zaman dinleyin.’’
‘’Kardeşimle birlikte koridorda ilerlerken özel dairemin girişindeki iki korumamın öldürülmüş olduğunu gördük. Gitme desem de onu durduramadım. Kimse durduramazdı zaten. Hızla odaya girdi. Ben de ardından koştum. İçerde kardeşimin kılığına bürünmüş bir adam vardı. Bunu elbette Peygamberler Koleksiyonu’nun son yadigârı olan Benlik Maskesi’yle yapmıştı. Kardeşim hızla sahte ikizinin üzerine atıldı ama yanında silah yoktu. Oysa o silahlıydı. Fazla uzatmayacağım. Generaliniz bir kahramandı. O ölmese belki de ölecek kişi bendim. Bu gün buradaysam bunu kardeşime borçluyum. Onun intikamı için,’’ dedi. Bakışlarını halkının üzerinde gezdirdi. ‘’Adalet için her şeyi yapacağımı bilin. Onlarla alakası olmadığını bilsem de kendi oğlum ve karımı dahi yargılayacağım. O yadigâr bana değil bu ülkeye, yani tüm Granor’a aitti. Granor’a yapılmış bu hakaretin intikamını bizzat alacağım. Elbette ki bu intikam kardeşimin cesedi kokmadan alınacak. En azından onun için bunu yapabilirim.’’
* * *
Aradan günler geçmesine rağmen hiçbir ilerleme kaydedilememiş, ne saraydan kaçan bir adam için görgü tanığı bulunmuş ne de Binbaşı Gallen’in sorgulamalarından sonuç alınabilmişti. Geleneklere göre intikamı alınmadan gömülemeyen generalin cesedinden yayılan ufunet, odasına ve cesedine sürülen çeşitli parfümler ve esanslara rağmen tüm sarayı doldurmuştu; ama kokuya rağmen ne kimse sesini çıkarabiliyor ne de burnunu tıkama gibi bir saygısızlık gösterebiliyordu. Kral ise odasından dışarıya adımını atmamış kinini ve utancını her gece saatler süren küfürler silsilesiyle tüm maiyetine dinletmişti.
Binbaşı Gallen kralının kapısını suratında manasıza gizlemeye çalıştığı bir korkuyla çaldı. Onu hiçbir zaman bu günlerdeki kadar sinirli görmemişti. Kraldan ‘’Gir,’’ buyruğunu alamasa da kapıyı yavaşça açıp girdi içeriye. Kral Relar çalışma masasında önüne açılmış kalın, deri ciltli bir kitabın yapraklarını çeviriyordu. Çok da okuyormuş gibi değildi kitabı; daha çok vakit öldürüyor gibiydi. Binbaşının odaya girdiğini görünce başını yavaşça çevirmekle yetindi.
‘’Efendimiz,’’ dedi Binbaşı bir dizinin üzerine çökerek. ‘’Maalesef…’’
‘’Maalesef beceremedin,’’ diyerek sözünü kesti Relar tiksintiyle Galler’i süzerek. Kardeşim Ronin’in cesedi yavaş yavaş çürüyor. Kokuyu buradan bile alabiliyorum Binbaşı. Benim karşımda beyaz matem giysilerine bürünüp ufuneti duymuyormuş gibi davranan saray halkı arkamdan kıs kıs gülüyorlar. Sen de gülüyor musun?’’
‘’Asla efendim,’’ dedi Gallen ivediyle.
‘’Seni istihbarat görevinden alıyorum,’’ dedi Relar başını tekrar kitabına çevirirken. ‘’Onları bizzat sorgulayacağım. Herkes sorgu odasında mı?’’
‘’Evet, efendim,’’ dedi Gallen. ‘’Dört gündür sayısını indirgediğimiz altı kişinin odadan dışarıya çıkmasına izin verilmedi.
‘’O zaman artık bu işi bitirelim,’’ dedi Relar,’’ yüzüne yerleşmiş bir sebatla.
Yarım saat sonra Kral sorgu odasına girdi. Masadaki Gallen ile birlikte yedi kişi Kralları için ayağa kalktılar. Relar’a eşlik eden koyu üniformalı adam kralının yanında mağrurla yürüyordu. Gallen bu yüzü çok iyi tanıyordu ve bu adamın gelişi hayra alamet değildi; hissedebiliyordu.
Ulubey Jorav’ın oğlu Deamon Temdaz,’’ diye tanıttı Relar adamı. Deamon âdet gereği hafif bir reveransla selam verdi. Kendini beğenmiş tavırları suratına iliştirdiği matem havasında bile aşikârdı. Gallen asla sempati duyamadığı bu adama tiksintiyle baktı.
‘’Artık yeni generalimiz kendisidir,’’ diye devam etti Relar, Gallen’e manidar bir bakış atarak.
Gallen’in ne duyduğunu kavraması uzunca bir zaman aldı ve ağzı açık bir şekilde kralın karşısında dikildiğinin farkına geççe vardı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, yutkundu. Bu nasıl olabilirdi? Kendisi generalden sonra gelen en yetkili adamdı ve general rütbesine yükseltilmesi gereken kişi kendisiydi.
‘’Bildiğiniz üzere Deamon, kardeşim Ronin’in en samimi dostuydu,’’ diye ekledi Relar uzunca bakışını Gallen’in üzerinden alarak. ‘’Eminim onun da seçeneği olsa Deamon’u seçerdi,’’ dedi genişçe bir gülümsemeyle.
‘’Yüzünüzü kara çıkarmayacağımdan emin olabilirsiniz,’’ dedi Deamon ciddiyetle.
‘’Elbette çıkarmayacaksın,’’ dedi Relar. ‘’Senden de bu beklenir. Yakında generallik işi resmiyete dökülecek,’’ dedi kral bakışlarını masada kıpırdanmakta olan altı kişiye çevirerek. ‘’Ama öncesinde bu odada bir hain var. Onu ortaya çıkaracağız.’’
Kral ağır adımlarla ilerledi ve masanın başında kendi için ayrılmış koltuğa oturdu. ‘’Maalesef ki…’’ dedi Gallen’e bakarak, ‘’…masada yalnızca yedi sandalye varmış. Generalin ayakta kalmasını istemeyiz değil mi?’’
Gallen ilk başta afallasa da sonrasında ivediyle doğruldu. ‘’Tabii ki efendimiz,’’ dedi cebri bir itaatle. Yavaşça sağa çekildi ve yeni generale izin verdi. Deamon yüzünde gizlemek için çok çaba harcamadığı bir sırıtışla binbaşıya teşekkürlerini sunarak yerini aldı.
‘’Öncelikle sizden başlayalım Baş Vezir,’’ dedi Kral. ‘’O gece nerede olduğunuzu söyler misiniz?’’
‘’Tabii ki,’’ dedi Herdaz sırıtarak. ‘’Yeni çıraklarıma belâgat eğitimi vermekle meşguldüm efendimiz.’’
‘’Size inanıyorum,’’ dedi Relar Baş Vezir’e gülümseyerek. ‘’Böylece bir kişiyi elemiş olduk. Peki siz sevgili eşim?’’ dedi bakışlarını kraliçeye çevirerek.
En sevdiğim kitaplarımdan birini okuyordum dedi Kraliçe Veyla. ‘’’Bakireler de Şakadan Anlar,’ İlk sayfalarını bana sen okumuştun. Hatırlıyor musun?’’
‘’Elbette ki hatırlıyorum,’’ dedi kral. ‘’Unutmamam için elinden geleni yapmamış mıydın?’’
Kraliçe Veyla kralın sorunun yanıtını genişçe bir gülümsemeyle verdi.
‘’Pekâlâ,’’ dedi kral. Bir kişi daha elendiğine göre sevgili oğluma geçebiliriz. ‘’Söyle bakalım Rales. O gece neredeydin?’’
Rales, ‘’Yemin ederim ki baba,’’ dedi aşırı bir ciddiyetle. ‘’Amcamın öldüğü gece binbaşımızın kızı tarafından evine kahve içmeye davet edilmiştim. Çok meşguldüm anlayacağınız. Sayın binbaşı kızına sorarsa benim hiçbir suçum olmadı…’’
‘’Tüm bunlar da ne demek oluyor,’’ diye kükredi Binbaşı, Rales’in sözünü keserek. ‘’Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?’’
‘’Haddinizi aşmayın Binbaşı,’’ dedi Kral. ‘’Sorgulama henüz bitmedi. Sıranı beklesen iyi edersin!’’
‘’Sıramı mı bekleyeyim?’’ dedi Gallen. ‘’Sen de biliyorsun ki kardeşin öldüğü gece dakikalar sonra oradaydım. Eğer ben yapmış olsam neden kaçmayayım? Neden…’’ Etrafına baktı, herkesin kendisine baktığını görünce aniden zihnine yayılan bir kavrayışla dona kaldı. ‘’Ben…’’ dedi kekeleyerek. ‘’Ben, bu ülkeye hakkıyla hizmet ettim.’’
‘’Öyle yaptınız,’’ dedi kral sandalyesinden doğrulurken. Gallen’in karşısına kadar yürüdü ve durdu. ‘’Ve bu ülkeye son bir hizmet daha edeceksiniz Binbaşı.’’
‘’O seni severdi,’’ dedi Gallen. ‘’Böyle bir şeyi nasıl yapmış olabilirsin Ronin?’’
‘’Ben de onu severdim,’’ dedi Ronin. ‘’Ne de olsa kardeşimdi. Ama sence de fazla aptal değil miydi? Kendi karısının kardeşiyle yattığını anlayamayacak kadar? Tek oğlunun aslında benim oğlum olduğunu fark edemeyecek kadar? O, çok sevdiği kitaplarının başında günlerce kıçını kaldırmadan otururken bu ülke için savaşan bendim Binbaşı.’’ Yavaşça suratındaki maskeyi çıkardı ve itinayla masaya bıraktı. ‘’Parlamento toplantılarına dahi katılmaz, odasından o kadar nadir çıkardı ki bu maskeyi takmasam da farkı kimsenin anlayacağını sanmıyorum. Ama bu ülkeyi seviyorum Binbaşı. Refahı için, iç karışıklığa sebebiyet vermemek adına bu maskeyi yıllarca takacağım. Yaptığım işlerin ününü kardeşimin almasına izin vereceğim. Onun için en azından bunu yapabilirim.’’
‘’Sen adi bir insansın,’’ dedi Gallen tiksintiyle. ‘’O senin kardeşindi ve sen onun her şeyini soğukkanlılıkla çaldın. İsmi de dâhil. Kendi kafanda kurduğun birkaç sebeple ancak kendini avutursun. Bir gün elbet yaptıkların ortaya çıkacak, ülkene ettiğin ihanet karşılıksız kalmayacaktır.’’
‘’Ah binbaşı,’’ dedi Ronin maskeyi masadan alıp tekrar yüzüne yerleştirirken. ‘’Onun bu hayattaki tek başarısı benden beş dakika önce doğmaktı. Onun kral olmasını sağlayan da buydu, bunu biliyorsun. Onu kim özleyecek sanıyorsun? O ülkesi de, ailesi de, sen de dâhil kimseyi sevmedi. Onu sevense bir tek sen vardın Gallen.’’
Gallen’in sinirden yüzü kızarmıştı ve sağ eli seğiriyordu. Odadan koşarak çıksa ve sarayın içinde gerçekleri haykırsa kim ona inanırdı ki? Ya da gerçekleri bilmeyen kendinden başka herhangi biri var mıydı?
‘’Ailenin rahat bir hayat sürmesi sağlanacak, sana bunun sözünü veriyorum,’’ dedi Ronin. Bakışlarını ise yeni generale çevirdi. ‘’General Deamon,’’ dedi. ‘’Binbaşı Gallen’i üstü olan generalini öldürerek yerine terfi etmeye çalışmak ve ülkesinin simgesi Peygamberler Yadigârı’nı çalmak suçlarından dolayı tutuklamanızı istiyorum.
-SON-
- Kuşku’nun Kara Kanatları - 1 Temmuz 2020
- Burun Delikleri ve Nohutlar - 1 Mart 2020
- Dolunay - 1 Ocak 2020
- Kunalı Oğlu Atsız’ın Oğuz’a Bilenmesi - 1 Temmuz 2019
- Gamsız - 15 Şubat 2019
Hikaye akıcı ve güzeldi, son paragraflarda kafam karıştı sorun bendemi hikayedemi anlayamadım, Gallen kralı öldürenin kardeşi olduğunu nasıl anladı falan her neyse sonuç olarak hikaye iyiydi..
Kaleminize kuvvet
Merhaba. Okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim. Sonu hakkındaki sözlerinizi dikkate alacağım. Eğer diğer arkadaşlardan da benzer yorumlar gelirse düzenlemeye gidebilirim. Daha iyilerinde görüşmek dileğiyle. Sevgiler.
Merhaba, gayet akıcı ve sürükleyici bir öyküydü. Bu seferki öykünüz biraz daha kısaydı ama öykünün atmosferine daha ilk cümlede giriliyor. Temayı da güzel ve yaratıcı kullanmışsınız.
Kaleminize kuvvet.
Merhabalar. Zaman ayırıp okuduğunuz, değerli yorumunuz ve güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Beni mutlu ettiniz. Sonraki seçkilerde görüşebilmek dileğiyle.
Merhabalar,
Kaleminize sağlık, sürükleyici bir öykü olmuş. Bir iki yerde tırnak işaretleri kaymış/açılmamış sanırım ama benim açımdan bir sorun yaratmadı okurken. Öykünün özellikle sonu hoşuma gitti. Aslında tutuklanan şahsın öldürülmesini bekliyordum ama daha insani bir son olmuş 🙂
Başka öykülerde görüşmek üzere,
Ben tutuklamadan direkt kılıç falan sokacaklar sandım ama bişi olmadı 😀 genelde osman eliuz bu konularda pek cani olurdu ama bu sefer acımış sanırım :DD
Merhabalar. Önce zaman ayırıp okuduğunuz akabinde güzel yorumunuz için teşekkürler. İmla hatalarını hatırlattığınız için de bir kez daha. Şimdi tekrar bir göz attığımda görebiliyorum hatalı kısımları. Kendi kopyamda düzenledim.
Sayın Muhammed’in de söylediği gibi karakterlerimi öldürmekten çok çekinen biri değilimdir; ama tabii ki mantık çerçevesinde. Suçlamanın ardından alelacele idam edilen bir insanın halkın ve tebaanın gözünde şüphe uyandıracağını düşünüp bu şekilde nihayete erdirdim öyküyü. Devamını yazar mıyım bilmiyorum ama söylediğiniz gibi idam edilmesi gerekecek.
Tekrardan teşekkürlerimi sunarak daha iyi öykülere diyorum.
Merhaba;
Güzel akıcı bir öyküydü zevkle okudum. Hatta maskenin sağladığı değişimi de güzel kurgulamışsınız. Ellerinize sağlık. Ronin olduğunu anlama kısmı bana da çok kapalı geldi. Nasıl birden anladı, maskesini mi çıkardı, o bölümü pek anlayamadım. Belki devamını yazarsınız, biz de zevkle okuruz.
Merhabalar. Okuduğunuz, yorumladığınız ve güzel sözleriniz için teşekkür ederek başlayıp sonuna biraz açıklık getireyim. Aslında ben ‘Fazlaca mı açık yazdım acaba?’ diye düşünüyordum ama öyle olmamış sanırım. Yorumların yarısı aksi yöndeyse vardır elbet kusur. Nasıl anladı, kısmıysa şöyle: Öykünün sorgu odasına kaymasının ardından yapılan her konuşmada Binbaşı Gallen ile dalga geçiliyor. Gerek yeni generalle gerek sorguda verilen basit ve bir o kadar saçma cevaplara Kralın olur vermesiyle… Örneğin: Gecenin bir saati yeni çıraklarına belagat eğitimi veren baş vezir :)Yani benim vermeye çalıştığım etki buydu diyeyim. Daha iyi öykülerde görüşmek dileğiyle.
Merhabalar.
Böyle kapalı mekanda sıkışılmış ortamları pek severim. Karşılıklı suçlamalar, suçluyu aramalar falan. Kısacası atmosfer hoşuma gitti. Fantastik kurguyu zaten iyi yapıyorsunuz. Burada da öyle olmuş. Daha öykünün başında ihanetin kokusu gelmişti. Bakalım hain kim çıkacak dedim. Tahminime yakın bir sonuç çıktı. 🙂
Akıcı, hatası az, iyi hikaye edilmiş klasik bir Eliuz eseri. (Not: Bu arada okurken bende bir kafa karışıklığı oluşmadı)
Elinize sağlık.
Merhabalar. Zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkürlerimi sunayım başta. Cesaret verici övgüleriniz için de bir kez daha. Bu arada siz hain hakkında nasıl düşünmüştünüz merak ettim 🙂
Daha iyilerinde görüşebilmek dileğiyle.
Tekrar merhaba. Ben öykünün başlarında, kralın bizzat kendisinin bir alavere-dalavere çevireceğini beklemiştim 🙂
Merhaba, elinize sağlık. Güzel akıcı ve etkileyici olmuş. Sanırım son paragraflarda ani geçiş biraz kafa karışıklığına neden oluyor. Onun haricinde temayı iyi kullanmışsınız. Biraz kısa olmuş. Birkaç paragraf daha devam edebilirdi. Binbaşının idamını görebilirdik mesela. Kaleminize kuvvet. Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Merhabalar, beğenmenize sevindim. Sonunu Sayın Nurdan’a verdiğim yanıtta belirttim ama ani geçiş de hakkınız var. Kısa olmuş yorumu bana gelen nadir bir yorum ve tebessüm ettirdi. Söylediğiniz gibi binbaşının idamını ekleyebilirmişim fakat öykü binbaşıdan çok suçlunun bulunmasıyla ilgili olduğu için bu şekilde bitirmeye karar vermiştim. Daha iyi öykülerde görüşebilmek dileğiyle okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkür ediyorum.
Merhabalar, çok güzel bir öyküydü. Tek solukta okudum hepsini. Tek kafama takılan kısım, Galen’in olayı bir anda çözümlemesi değil de, kralla “ikiz” olan generalin kral gibi görünmek için maskeye ihtiyaç duyması oldu. Farklılık adına daha cesur oluşundan bahsedilmiş ama farkı somutlaştırabilmek için yüz yapısına (koca burun, kulaklı, vs.) ya da tek değil de çift yumurta ikizi oluşuna değinilebilirdi belki. Zihninize sağlık. (:
Merhabalar, beğenmenize sevindim. İkiz olmaları ama yine de maskeye ihtiyaç duyulması konusunu öyküde şu kısımda: ‘’Parlamento toplantılarına dahi katılmaz, odasından o kadar nadir çıkardı ki bu maskeyi takmasam da farkı kimsenin anlayacağını sanmıyorum. Ama bu ülkeyi seviyorum Binbaşı. Refahı için, iç karışıklığa sebebiyet vermemek adına bu maskeyi yıllarca takacağım. Yaptığım işlerin ününü kardeşimin almasına izin vereceğim. Onun için en azından bunu yapabilirim.’’ ve kralın cesedinin yüzünün tanınmaz halde olduğunu aktardığım bölümde elimden geldiğince vermeye çalışmıştım; belki yeterli olmamıştır. Söylediğiniz gibi betimlemelerim de biraz zayıf kalmış sanırım. Daha iyilerinde görüşebilmek dileğiyle okuyup yorumladığınız için teşekkür ediyorum.
Elinize sağlık, son kısımlar benimde kafamı karıştırsada genel olarak başarılı bir öykü ortaya çıkmış. Karışıklığın bir nedeni sanırım öykünün hak ettiğinden kısa olması. Bir sonraki seçkide görüşmek üzere.
Teşekkür ederim, okuyup yorumladığınız için. Diğer öykülerimin geneli uzundu; bu öykümü ise zaman sıkıntısı yüzünden sanırım biraz aceleye getirdim, dediğiniz gibi. Daha iyilerinde görüşebilmeyi dileyerek tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum.
Merhaba. Güzel bir hikaye olmuş, elinize sağlık. Cinayet romanlarındaki, katilin kim olduğu, o muğlak atmosfer fantastik bir anlatıyla çok güzel anlatılmış. Öykü bende böyle bir his bıraktı. Birde, ortam benzetmeleri güzeldi; “Oysa dakikalar önce meydandaki uğultuda doğuran bir kadının sesini duymak bile mümkün olmazdı.” Diğer seçkilerde görüşmek üzere.
Merhabalar. Okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim. Söylediğiniz etki benim vermek istediğimdi ama öyküyü kısa tutmam zayıflamasına sebep olmuş. Sanırım Kralın sorgusundan evvel Gallen için bir kaç sorgulama paragrafı yazsaydım sorun ortadan kalkardı. Tekrardan teşekkür ederek daha iyilerinde görüşebilmeyi umuyorum.