Güneş yalarken yüzünü, uyandı Moya. “Guguklu zımbırtı guklamadı henüz. Büyük şans!” dedi kendi kendine.
Hemen hazırlanıp antika dükkânına gitmeliydi.
– Anne, çıkıyorum ben.
– Kahvaltı?
– Sonra.
* * *
Yolda Zibidibi’yle karşılaştı.
– Nereye? dedi Zibidibi.
– İşim var
– Ne işi bu sabah sabah?
– Dünyayı kurtarmam lazım. diyerek koşmaya başladı Moya.
* * *
Antika dükkânının kapısı açıktı. Ama içerde yaşlı Obittle’ı göremedi.-Obittle’ın iki büyük sorunu vardı: uykusuzluk ve unutkanlık.-
– Hey, Obittle?
– Sen misin Dinah?
– Obittle, benim.
– He sen miydin Jully?
– Moya, Moya ben. Anahtarımı almaya geldim.
Moya hayallerini sandığa koyduktan sonra sandığı kilitlerdi. Kardeşi Orwell’de sandığın anahtarını yaşlı Obittle’a verip yerine eski bir müzik kutusu almıştı. Eğer Moya sandığın anahtarını alamazsa hayalleri sonsuza kadar sandıkta kilitli kalacaktı. Bu da Moya için dünyanın sonu demekti.
O da ne? Obittle’ın kukuletasının ucuna bağlanmış bir anahtar! -Obittle unutkanlığı yüzünden anahtarlarını başından hiç çıkarmadığı kukuletasına bağlardı. Ama bu anahtarın da hangi kapıyı açtığından habersizdi.- Moya anahtarı görünce koca bir oh çekti. Çevik bir hareketle anahtarı aldı, koştura koştura çıktı dükkândan. Obittle, kızın arkasından okkalı bir küfür savurdu. Moya arkasına dönüp salakça sırıttı.
– Son gülen iyi güler! diye bağırdı Obittle.
Moya, sırıtmaya devam ediyordu istemsiz. Eve yaklaştıkça daha salak bir hal almaya başladı yüzü.
* * *
Ribididayday?
Şu zil sesine bayılıyordu Moya. Kapıyı Orwell açtı.
-Alamasaydım anahtarı öldürürdüm seni çocuk. dedi, yine salak bir ifadeyle.
Hemen tavanarasına çıktı. İşte tam karşısındaydı hayal sandığı. Anahtarı çıkardı cebinden ve kilidi açmayı denedi. Ama sandık açılmıyordu. Şimdi yüzündeki salaklık hat safhadaydı.
– N’oluyoruz? diyebildi çaresizce.
Kendisinin sandığı anahtar, Obittle’ın anahtarıydı.
– Çok aptalım. dedi. Haklıydı, sol anahtarıyla sandık anahtarını ayırt edemeyecek kadar aptaldı.
– Hayallerim olmadan ben neye yararım ki? Kurtaramadım dünyayı.
Bunlar son sözleriydi.
Hüüp!
Bu ses her şeyi bitirdi.
Sandık, Moya’yla birlikte her şeyi içine çekti ve hızla silindi görüntüler. Artık Moya da sandıkta bir hayaldi.
- Begil Oğlu Emren - 15 Haziran 2015
- Ölmek ya da Ölmemek - 10 Ağustos 2011
- Kaptanın Sandığı - 15 Temmuz 2011
- Kötücül Bir Masal - 13 Eylül 2010
- FRANNY - 9 Ağustos 2010
Daha önce de söylediğim gibi çok kısa 🙂 Ama işin ilginç yanı normalde hiç öykü yazmayan birisinin böyle ilginç bir öyküyü ortaya çıkarması, tebrik ediyorum hayal gücünü 🙂
Kısa ama öz deyişi bu hikayeye çok uyuyor. Aslında üzerinde düşününce gayet sağlam yanları var.
Mesele uzunlukta değil aktarım şeklinde ne de olsa. Belki de daha uzatsaydın şu anki etkiyi yaratmak yerine varmak istediğin sonucu zayıflatabilirdi.
Tebrik ederim, kısa bir yazıda başarılı bir anlatım ve aktarım olmuş 😉
kıtır, sıcak, tatlı bir kurabiye gibiydi. Ellerine sağlık.
Fantastik kıssadan yararlı hisse 🙂 Kısa ama öz olmuş gerçekten de. Güzel bir hayalgücü, sade bir anlatım. Elinize sağlık…
Eheh, çok sevimliymiş bu öykü. Tabii fazlasıyla geliştirilebilir, ama yine de ben beğendim. Gelecek aylarda, yeni öykülerinizi bekliyorum.
Kaleminize sağlık. 🙂
hepinize çok teşekkür ederim. benim için bi ilkti ve sonuçlarını merak ediyordum. beğenmenize sevindim baya da mutlu oldum:)
@ Özgür: böyle bir öykünün ortaya çıkmasında payın büyük, ne de olsa senin teşviklerin sayesinde yazıldı 🙂 hayal gücümle teşekkür ediyorum:)