Sayı #106: “Hezarfen Ahmet Çelebi Öyküleri”
İnsanoğlu iki ayağının üzerinde durup kafasını göğe kaldırdığı zaman, her şey değişti. Gece göğünde ışık kirliliği değil sayısız yıldız vardı….
#162: PERİLİ EV
İnsanoğlu iki ayağının üzerinde durup kafasını göğe kaldırdığı zaman, her şey değişti. Gece göğünde ışık kirliliği değil sayısız yıldız vardı….
Muhayyel mahlûklardan bahsetmeyi seviyoruz. Onların hikâyeleri biraz daha özel oluyor. Gulyabaniler Yeşilçam’dan önce de aramızdaydı. Bir ninenin dudaklarında ya da…
Kırmızı bir araba uzayda yoluna devam ederken Seçki‘nin yeni sayısının ‘astronot’ temasıyla çıkması elbette tesadüf. Evrendeki birçok şey gibi. Bazen…
Dünyanın kurtarılmaya ihtiyacı yok. Sadece hikâyeler anlatılmalı. Ne hakkında, neden ve nasıl olduğu önemli değil. Burada olduğumuzu hatırlatacak birkaç iyi…
Kamikaze! İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük ve yıkıcı savaştan sonra adını tüm dünyanın öğrendiği, kökeni yüzyıllar öncesine dayanan bir gelenek….
Bir çay partisinin ortasındayız. Alice, tavşan, kedi ve Şapkacı. Harikalar Diyarı sayısız kurala sahip. Ama biri hepsini tek tek yıkıyor….
Kahramanların yaşı olmaz. Onlar asla yaşlanmaz. Cedric 8 yaşın zorluklarını yaşayıp durur. İleri ya da geri gitmek onun için imkânsızdır….
Merhaba, Mahşerin Dört Atlısı’ndan belki de en sevimsizi, ufukta gözüktü. Soluk benizli atını şahlandırarak tepelerin ardından Rıhtım’a doğru ilerliyor. Salgın…
Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi 98. ayını karşılarken üzerimizde ıslak bir yazın şaşkınlığı var. Yarasalar, gizli örgütler, Vikingler, pandalar derken…
Mağaralarında baş aşağı tavandan sarkmış gecenin inmesini bekliyorlar. Avlanmaya çıkacaklar. Kan emici, vahşi, mikroplu hayvanlar. Ama aslında sevimliler, öyle değil…
Kayıp Rıhtım’ın en güzel yanı, asla bitmeyecekmiş hissi vermesi. Yıllar geçiyor, rıhtımın bazı kaynakları yosun tutuyor bazı köşeleri yeni baştan…
Hızır ile İlyas. Ölümsüzlüğün bahşedildiği tek insanlar olduğuna inanılan, bütün dinlerde önemli kabul edilen iki insan. Hızır karada, İlyas da…
Ortaokul yıllarımda müzik öğretmenim, flüt çalamayanlara kızarken şöyle derdi: “Yahu bizim köye gitseniz sizle dalga geçerler, düdük bile çalamıyor, çoban…
Vikingler! Onları hep boynuzlu miğferleriyle tanıdık, ama tarihçiler onların bu tarz miğferleri hiç kullanmadıklarını söylüyor. Yine de onları sevmemiz için…