Yaşlı kadın, üzerinde kurumuş çamur ve kirle kaplı şalvarı, eskiliğinden sararmış örgü ceketi ve gözüne bağladığı bez parçasıyla katırının üstünde terk edilmiş Hacegi köyüne doğru ilerlemekteydi. Katır, gecenin karanlığından ve rüzgârın şiddetinden ürkmüş bir şekilde ağır aksak ilerliyordu. Kışın başlamasıyla yapraklarına veda etmiş ağaçların kuru dalları durmak bilmeyen rüzgârın eşliğinde cadıların süpürgesi gibi birbirine çarpıyor, içten çığlıklar atıyordu.
Yaşlı kadın, iliklerine kadar bir ürperti hissetti. Rüzgârın soğukluğundan kaynaklı bir ürperdi değildi bu. Katır, olduğu yerde durup huysuzlanmaya başlayınca, kadın sol elini katırın başına koyup bir şey fısıldamaya başladı. Katır sakinleşti ve yürümeye devam etti. Kısa bir süre sonra da rüzgâr esmeyi, doğa nefes almayı bıraktı. Sonunda Hacegi köyüne varmıştı.
Ayak seslerinden iki kişinin kendisine yaklaştığını anladı. Yaklaşan ayaklar iki yanında durdu. “Ne istersin kadın. Ne diye huzurumuza geldin.” dedi tiz sesli sağında duran. Ses genç bir erkeğin sesine benziyordu.
“Efendinize geldim. Af dilemeye.” dedi kadın sesi titreyerek. Solunda duran konuştu bu sefer. “Hediyen var mı?” Bu sözlerin ardından kadın heyecanlı bir şekilde eliyle katırın arka tarafını yokladı. “Var, var…” dedi. “Yürü!” dedi tok sesle solda duran. Ve katır yürümeye başladı. Bir süre düz yolda yürüdüler. Katır durduktan sonra, katıra bağlı heybenin karıştırıldığını hissetti kadın. Heybesinde bir tutam sarı saç, bir kap süt ve büyükçe bir altın para vardı.
“Kimsin sen pis yaşlı kadın.” Diye korkunç bir ses geldi. Ortamın çok kalabalık olduğu gelen karışık onlarca sesten anlaşılıyordu.
“Peri Efendisi, ben senden af dilemeye geldim.”
“Neden benden af diliyorsun? Bana karşı nasıl bir suç işledin?”
“Ben bir suç işlemedim Peri Efendisi, Oğlum işledi.” Kadın sözünü bitirir bitirmez kalabalık kahkaha atmaya başladı. Yaşlı kadın devam etti. “Oğlum Tayyar, senden kızını istemiş Peri Efendisi, sonra da evlenmekten caydı. Oğlum yataktan kalkamaz iş göremez oldu. Tüm tütünlerimize hastalık girdi. Toprağımız kurudu, suyumuzdan irin akar oldu. Peri Efendisi, sen oğlumu affetmezsen acımızdan öleceğiz.”
Yaşlı kadın sözünü bitirir bitirmez “Kes!” diye kükredi Peri Efendisi. Tüm ahali gülmeyi bıraktı. Peri Efendisi konuşana kadar her şey ölmüş gibiydi.
“Pis kadın, senin oğlunu ne diye affedeyim ben! Ne veriyorsun bana affım karşılığında.”
“Peri Efendisi, elimde bir tek altın param kaldı, kocamdan kalan. Senin olsun. “
“Yetmez!”
“Bir tane ineğim kaldı sağ. Testide sütü var. İneğim senin olsun.”
“Yetmez!”
“Bir tane de küçük kızım var. Sana bir tutam saç getirdim. Kızım senin gelinin olsun.”
Peri Efendisi kahkaha atmaya başladı. Efendileriyle birlikte tüm ahali de kahkahaya başladı. “Getirin bana şu hediyeleri.” dedi. Önce altını eline aldı. İyice bir inceledi daha sonra dişleri arasına alıp ısırdı. “Bu para tek kızımın olsun.” dedi ve yanında oturan kızına verdi parayı. Yaratığa benzeyen uzun boyunlu peri kızı altını aldığı gibi deli gibi sevinmeye başladı.
“Bir testi sütü tebaama verin. Hepsi bir yudum içsin belki irinleri temizlenir.” Peri Efendisi tekrar bir kahkaha patlattı. Süt testisi elden ele gezmeye başladı.
“Son olarak bir tutam saç.” Saçı kemiksi elleriyle okşayıp burnuna götürüp kokusunu içine çekti. “Bu da benim olsun madem.” Deyip saçı midesine indirdi ve devam etti. “Huzuruma geldin, benden af diledin. Hediyelerini kabul ettim ama seni ve oğlunu affetmiyorum. Oğlun bir ömür ölü gibi yatacak ama ölemeyecek. Kızın gelinim değil hepimizin hizmetçisi olacak. İneğinin memelerinden irin ve kandan başka bir şey çıkmayacak. Ve sen bunu tüm köyüne anlatacaksın eğer köyün sana yardım ederse, bu köy gibi hepiniz bize karışacaksınız. Şimdi katırı al ve defol huzurumdan pis kadın. Ben Peri Efendisiyim bu köyün sahibiyim, hiçbir insan bana karşı suç işleyip cezasız kalamaz! Götürün şu kadını buradan, evine gitsin ve yok olmuş ailesine baksın.”
Yaşlı kadını Efendinin huzuruna getiren ikili bu sefer tek kelime etmeden köyün dışına çıkardı. Rüzgâr tekrar başladı. Yaşlı kadın kimsenin bilmediği tılsımlı sözler ederek yol boyu gitti. Şafak vakti evine vardığında sonunda göz bağını çıkardı. Küçük kızı koşarak yanına geldi.
“Ana, neredesin abim uyandı.” diyerek elinden tutup abisinin yanına götürdü. Genç oğlan döşeğinde doğrulmuş süt içmekteydi.
“Anacım.” dedi oğlan. Kana kana sütü bırakıp ayaklandı.
Yaşlı Kadın, oğlunu işlediği kötü suçtan dolayı affedip ona sarıldı. Köyün yaşlı cadısının oğluna yakışmayacak bir suçtu. Anasının arkasında çevirdiği işler fazlasıyla kötüydü. Ancak Peri Efendisi ve tebaası kendisine sunulan hediyeleri alıp onları affetmemekle çok daha kötü etmişti.
Betimlemeler gerçekten güzeldi.
Sonu biraz düşündürücü olsa da gayet anlaşılabilir ve okuma zevki veren bir öykü.
Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim.