Öykü

Şans

Hayatta her zaman şansa inanmışımdır.

Buna ilk adım olarak hayatla tanışma anımda elinden zor kurtulduğum doğum kordonu örneklenebilir sanırım.

Nede olsa bir kaç saniye. Galiba şansın tanımı bu.

Öncelikle biraz geçmiş zamana yani çocukluğuma inmeliyim.

Küçük bir şehirde bankacı bir baba ve ev hanımı bir annenin çocuğuydum. Hayatım İş Ders Yemek ve Uyumak diye bölünebilirdi. Aklımın yetmesi yani idrak edebildiğim dönemlere kadar yada daha doğrusu sorgulama yetisine sahip olduğum yıllara kadar bu pek umurumda olucak bi yaşantı değildi.

Ama daha sonra nehir yatağını zorlamaya başladı. Bunun kanıtını size bir kağıt parçası olarak özetleyebilirim. Evet bu bi sınavdı. Yeterli gayreti göstermeden kazanmak diye tabir edilen eylemi gerçekleştirdiğim bir olaydı. Bu olay ise beni rutin hayatımı sorgulamaya iten tek durumdu.

Aslında ben başarılı biri değildim. Kendimi sıradışı bile bulduğum olurdu.

Düşünülmüycek yaşıtlarımın irdelemiyceği şeyler benim zihnimde dolanırdı. Bu durumda benim aile yaşantımdan kurtulmaya yetecek bir etkendi. Sonuçta kurtarıcı başlığım üniversite oldu.

Pek üzerinde durulacak bir üniversite hayatım olmadığını düşündüğümden yavaş yavaş bugüne gelmeyi planlıyorum.

Şuanda bir Biyoloğum ve Adli tıpta çalışıyorum. Gece ile gündüz arasındaki geçiş farkını genellikle haftanın üç ya da dört günü görebiliyorum. Yanlış anlaşılmasın çalışmak değil de avarelik olarak nitelendiriyorum.

Şu sans işine geri dönecek olursak ; Mezun olupta işe ilk başladığım yıllarda başımdan geçen şu ilginç olay. Şans oyunları, kumar vs. talih oyunlarına çok meraklıyıdımdır. Buna ise okul yıllarımda arkadaşlarımla birlikte oynadığım kağıt oyunlarının para ile süslenmesini örnek olarak verebilirim. Her hafta takıldığım ufak bir bar vardı ve genellikle haftanın belli günleri alt katında bir grup kimisi hırslı kimisi aç gözlü kimisi ise benim gibi tutkulu insanlar burada Şansımızı arardık. O gece sadece 3 kişiyidk. İsimlerle uğraşmak istemediğimden numaralandırmayı tercih ediyorum. Ben, 1 ve 2 numara.

1 numara iri yarı esmer kısa saçlı kirli sakallı bir adamdı.

2 numara ise o ebatlara tavan tabana zıt sıska aşırı düzeyde vücüdundan belli olduğu üzere dövme meraklısı biriydi. Her zamanki gibi sahte bir iki gülücük ve yapmacıklık dolu başarı dilekleri eşliğinde oyunumuzu oynadık. O gece beni pekte Güldüren bir şansım olduğunu söyleyemem. Aşırı miktarda para kaybettim. Dövmeli 2 numara masadan kahkahalarla ayrılan tek kişi oldu. Yinede bardağın benim için hep bir dolu yanı vardı ki buda o gece cebimde son bir bira parası olmasıydı. Vakit sabaha karşıydı ve ilk otobüs için ağır adımlarla durağa ilerliyordum. O günde olduğu gibi genellikle bu kaçamakların tatil günüme denk gelmesi konusunda evimi toplamaktan daha itinalı olduğumu söylemeliyim. Ne yazıkki kaçırdığım otobüs ayılmama yardımcı oldu diyebilirim. Evime doğru yürüdüğüm doğrultuda bi kaç durak sonrası karşılaştığım görüntü hiçte hoş değildi. O kaçırdığım otobüs bi kaç yüz metre ilerde yan yatarak kırık cam parçaları ve kana teslim olmuştu. Öğrendiğim kadarıyla şu bilinen fren boşalması. Eve girdim ve ne gün olduğunu sorguladım kendi kendime. Bi kahve ile bu şaşkınlığımı gidermeye çalıştım.

Hafta sonu bitmiş ve hafta başı denilen Pazartesi beni işe çekmeye başlamıştı.

İlk vakaa. Beyaz örtü açılır ve karşımda yatan sınırları aşkın şekilde dövmeli eti kemiğine yapışmış bir adam. Bu 2 numaraydı. Bir gece kulübü kavgasında göğsüne tam 4 kurşun alarak öldürülmüştü. İşte , bir cüzdan dolusu banknot kaybettiğim masadan gevrek kahkahalarla uğurladığımız o adam şuanda önümde yatıyordu. Görevimi yapmıştım ve dosyayı gerekli yerlere iletmiştim.

Bu nasıl birşeydi. Hayatta ne para ne itibar ne cazibe ne aile bir erkeğin güvenebileceği hiçbir şeye güvenmemiştim. Şanstan başka. Peki bu neydi. Bu adamı Paralar dolusu ceple yanımızdan güldüresiye ayıran ve başka yerlerde eğlencenin tadını çıkartan şey şimdi onu ölümle tanıştırmıştı. O gece kaybetseydi sadece parkın birinde çekirdek çitliyo olucaktı.

Fazla güvenilecek birşey değilmiydi.

Yaşanan bu olay ergenlik dönemlerimde sorgulayıcı kimliğime bir an olsun döndürdü beni.

Bir kaç hafta bunun etkisinde kalmadığını söylersem yalan olur çünkü gerçektende kuytu köşelerde kalınca aklımdan çıkmaması söz konusuydu. Bugünlerde aşırı şekilde yoruluyordum. Neredeyse kendime ayıracak vaktim yoktu. Cesetler Dosyalar Formlar ve Çok az uyku. Yılbaşına çok az bir zaman kalmıştı. Herkes birşeylerin heyecanı içerisindeyken ben çocukluk yıllarımda yaşadığım monotonluğun hala esiriydim aralıklarla da olsa.

Belkide bunun sebebi hayatta herşeyden çok bel bağladığım Şansı sorgulamamdı. Son günlerde o az uyku saatlerime rağmen rahatsız edici rüyalar görüyordum. Görev başında karşımda yatan kişiler ve bunların hayatlarını nasıl geçirdikleri. Bilmiyorum ama bunları görebiliyordum. Uyandığımda ise hiç bir rüya kitabında bunun değerlendirmesini bulamıyordum. Yılbaşı arifesi bunun daha ağırını atlattım. Uyuyordum ama sanki yaşıyordum gördüklerimi. Annem karşımdaydı ve içinin sesini dinle diyordu. Biliyordum zaten ben kendimi bildim bileli şansımı dinliyordum.

Annem şimdi yerini karanlığa bırakmıştı. Bu rüya olamazdı bu kabusta olamazdı o kadar derindi ki çırpındığımı hissedebiliyordum. Ve karanlığın ortasında korkuluk belirdi. Üzerinde beyaz bir takım elbise vardı. Ancak ayakları yalındı ve bileğine kadar balçıktı. Ellerinde ise iki tane küçük top vardı. Bunları stres topu gibi kullanıyordu. Gözlerini göremiyordum aslında bakamıyordum. Bir kaç mırıldanmadan sonra anlayabildiğim tek şey , içimde ne olduğunun sorusuydu. Derken alarmın yüksek desibeli sayesinde uyandım. Benim gibi gamsız ve rahat biri gerçekten korkmuştum. Apar topar işe gittim.

Akşam olduğunda arkadaşım bizdeydi ve oyun konsolunda ufak bir rekabetten sonra vedalaşıp uğurladım. Yine yoğun bir gündü ve yatağa yığıldığımı biliyorum. Ve yine tarlasını terk etmiş korkuluğum karşımdaydı işte. İçimde ne olduğunu ısrarla soruyordu. Korktum bu rüya olamazdı. Konuşabilirmiyim diye denedim evet konuşabiliyordum sesimi duyuyordum. İnanılmaz bir şekilde sanki uyku aleminde bir hayata uyanıyordum. İçimde kalbim olduğunu söyledim. Gevrek bir gülümseyişle içimdekini kullanamadığımı ve ona emanet edersem bana hayatta ne istersem onu vereceğini söyledi.

Uyandım.O sabah işe gitmedim ve telefonum hiç susmadı. Perdelerimi güneş ışığı sızmayacak şekilde mıhlamıştım. Beynim kazan gibiydi. İçimde ne vardı da ben kullanamamıştım. Bu rüyamıydı yoksa gerçekmiydi farkına varamıyordum. Derken bütün gece uyuduğumu sanıpta bu durumla uğraşmam yüzünden sızmıştım ki Hayır karşımda yine o vardı.

Kararımı sordu ve elindeki iki topu bana doğru uzattı. Bunun biri o kullanamadığım şey diğeri ise sonsuz şanstı. Tercih etmemi beklıyordu. Diğer topun ne olduğunu sordum ancak söylemedi. O an bir seçim yapacaktım ama karşılığı ne olucaktı. Bunun sebebini sorduğumda ona bedel sunmamı istedi. Hayatımın her dakikasını değer verdiğim o şey , yani şans eşliğinde geçirmem için bedel bekliyordu. Elindeki diğer top için riske giremezdim. Tabiki şansı seçicektim. Zaten ölüm olgusuna pekte inanmazdım. Bu yüzden ona birilerini uğurlanacağımı bilmek beni pekte tereddüte sevk etmedi. Sadece beş günüm olduğunu söyledi ve balçıklı ayaklarıyla oturma odamdan çekti gitti.

Bugün Salı akşamıydı ve saat 8 di ve Pazar günü saat 8 e kadar vaktim vardı.

Sabah olduğunda benim için ilk iş o basit ölüm olgusuna adayacağım kurbanı bulmak olucaktı. Sadece 5 günüm vardı. Peki neden özellikle 5 gündü.

Çıktım ve işe gittim. Geldiğimde bir yığın dosya ve evrak beni bekliyordu. Bütün günümü onlara adadım diyebilirim. Bunlarla uğraşırken düşündüğüm başka şeylerde vardı.

Haketmek istediğim Şans. Bana adanan o değerli şey. Bütün gün ekibimle kesici ve delici aletlerle görev başında bulunuyorduk. Ve şimdi yardımcımla başbaşaydık. Bir hamlede onu yere serebilirdim ve kurbanımı verebilirdim. Ama neden olduğunu bilmiyorum ya bunun midemi bulandırdığını hissettim. Evet teoride uyabilrdim ama uygulamada ter boşanmasına kapılıyordum. O fırsatı elimle teptim diyebilirim. Akşam oldu ve eve döndüm. Tv programları akşam yemeği derken sızmıştım. Bu sefer annemi gördüm oda içimdeki sesi dinememi söylüyordu. Neydi bu içimdeki kahrolası şey bir türlü bulamıyordum.

Gündüzlerimi sonlandıran her gece yarısında beni bu randevular bekiyordu. Günler böylece ieriedi. Ve ben bir tek sinek bile incitmemiştim. O gece yine balçık ayaklı beyaz takım elbiseli karanlık korkuluğum geldi. Muazzam bir soğukluk vardı. Sanki ölümün soğukluğuydu bu. Bana 24 saat içinde ona bir kişi vermezsem tutkunu olduğum şansı değil aynı zamanda benide alacağını söyledi.

Uyandım. Dinlediğim telefon bandında öğleden sonra annem ve babamın yılbaşı tatili için bana geleceklerini duydum.

Bütün sabah hazırlık yaptım ve saat 2 gibi onları karşıladım. Babamın o hiç değişmeyen resmiyeti , annemin ise o sıcacık huzur dolu anaç tavrı bütün evi kapıdan girer girmez kaplamıştı. Yemekler yedik tv izledik koyu muhabbetlerin birinden çıktık diğerine daldık. Sonunda yorucu bir günün nihayetinde yataklarımıza serilmiştik. Uyumak için pek zorlanacağımı düşünmüyordum. Tek korkum korkuluktu , o karanlık kabus.

Ne yazıkki korktuğum başıma gelmiş ve kabusun ya da yaşanan o gerçeğin tam ortasına düşmüştüm.

O Serin karanlık vaktimin dolduğunu yola koyulma vaktinin geldiğini söylüyordu. Nereye gidicektim Bu Allah’ın cezası şey ne demek istiyordu ?

Gerçekten çok korkuyordum ve insanın rüyasında korkunun bu kadar dibine vurabileceğini görmek beni daha da korkutuyordu. Bu rüya değildi. Yalvardığımı biliyorum bir yandanda annemin sesini işitiyorum. Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama karanlık birden dağılıyor ve ben uyandığımda kendimi annemin boğazında buluyorum.

Bütün gece ağladığımı biliyorum. Bana ne oluyordu. Bu şoku atlatamamıştım.

Ne bu rüyalar kesilmişti Ne ben eski bendim.

Klinikler Pskiyatrlar hiç birşey yaşadığım o gerçeği anlayamadı. O her gece gelen şeyi hiç kimse bana anlatamadı. Ve ben kendimi bir hücrede günde öğün öğün ilaç alırken bulmuştum.

Üzerime birde Şizofreni tanısı konmuştu. Sanırım bu kötü rüyalar gören hastalar için bir yakıştırmaydı. Karanlık misafirimle randevularım hiç kesilmedi. Benden beklentileride hiç değişmemişti. Ondan öğrenebildiğim tek şey diğer teklifiydi.Bunun vicdan olduğunu öğrenmiştim.

Bu anneminde rüyalarımda direttiği şeydi. Ama ben her ne olursa olsun şanstan yanaydım ve öyle kalıcam. Nede olsa bana kumar masasında kaybettirerek bir efkar içkisi ile ölüme geç kalmamı o sağlamıştı.Hiç bir uzvuma hakim olamazken doğum kordonu denen celladımı o çözmüştü. Meslek sahibi oluşumda payı çok büyüktü. Bunları nasıl inkar edebilirdim. Ki bunlar örneklerle size sunduğum birkaçıydı.

Evet bunlar vicdanla pek alakasızdı. Ve ben bunla hala bir bağ kuramıyorum. Sanırım vicdan dedikleri yada kalp sesi bir sığınak olsa gerek. Kimseyi incitememiş olmamda vicdan değildi ki o benim güçsüzlüğümdü.

Neyse şuanda nerde miyim ?

Sizlerin arasındayım ve hayatıma devam ediyorum. Ama tek bir farkla. İçimdeki sesle değil sadece ve sadece şansımla…

Şans” için 6 Yorum Var

  1. Öyküyü okurkan birden kendimi öykünün içinde buldum.tasvirler iyi insan gözünde canladırabiliyor.Etkilendim.Tebrikler.

  2. Öncelikle akıcı bir örgüye sahip ve bazı kavramları sorgulatıcı güzel bir hikaye okumaktan aldığım hazdan ötürü teşekkürlerimi sunuyorum. Her bireyin günlük hayatta karşılaşabileceği sıradan gibi algılanan olayların ve eylemlerin içindeki sıradışılığı vurgulaması açısından hikayenin çok iyi bir içgörüye sahip olduğu kanaatindeyim. Sadece hikayedeki şans ve vicdan kavramlarının sanki birbirine tezatmış gibi verildiği fakat bu durumunda destekleyici örneklemelerin azlığından dolayı biraz yetersiz kaldığı kanaatindeyim. Bu güzel ve sorgulatıcı örgü için tekrardan teşekkür ederim. Başarıların daim olsun.

  3. gerçekten başarılı bi yazı. ufak tefek aksaklıklar olsa da düzeltilmeyecek şeyler değil. tebrikler

  4. İlk okumaya başladığımda film konusu sandım kısa öykü değilde sanki film senaryosu gibi hatta roman.. O kadar sürükleyici o kadar uzayabilecek bir konusu var . Hiç takılmadan, akıcı, heyecanlı bir şekilde bitirdim. Sanki ikinci bölümü gelecekmiş gibi 🙂 Ellerine sağlık Çok Çok Güzel olmuş.. Acemi diye adlandırılmanıza rağmen Harika bir iş Her ay böyle hikayeler bekliyorum 🙂 Müptelan olacağıma %100 eminim geri kalan hayatında da Başarılar 🙂

  5. Öykünüz kurgu itibariyle güzel olsa da içinde çok fazla teknik aksaklık barındırıyor. Öncelikle harf hataları. Şöyle bir kelime okudum mesela “ieriedi”. Bir öykü yazdıktan sonra en baştan bir okursanız bu tarz şeyleri en aza indirgeyebilirsiniz, böylece okuması çok daha kolay olur. Dilbilgisi konusunda biraz eksiğiniz var. Virgül eksikleri var. Ama bunlar kolayca düzeltilebilecek şeyler. Kaç yaşında olduğunuzu bilmiyorum ama bir dilbilgisi kitabı alıp çalışmanızın bu işi ciddi düşünüyorsanız çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Vermek istediğiniz şeyi okuyucunun alabilmesi açısından çok önemli bence. Üstteki arkadaşlar çok çok güzel yorumlar yapmışlar, kıyaslayınca belki bana kızarsınız ama bir adım ileriye gidebilmeniz için eksiklerinizin yazılması bence çok önemli.

    Başka öykülerinizi de görmek dileğiyle. Başarılar.

    1. Galaxie
      Estağfurullah kızmak da nedemek tam da bunu bekliyordum oh be desem yeridir. Gerekli uyarılarınız ve eleştirileriniz için çok teşekkürler kesinlikle dikkat edeceğim 🙂

emel serbakan için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *