Öykü

Yaşlı Adam, Kuşlar, Düşünceler

Yaşlı adamın evinde garip bir şeyler olduğu dedikodusu kulaktan kulağa dolaşan bir şehir efsanesi olmuştu. Bazen evinden hiç çıkmazdı adam, bazense sadece bir kez uğrardı.

Bazı insanlar Adam’ın deli olduğunu söylerken bazıları onu ermiş ilan etmişti. Evinin önündeki çitlerin üzerinde ve bahçesindeki kiraz ağacının dallarında rengarenk çaputlar asılıydı.

Her şey ancak Adam öldüğü zaman aydınlanmıştı.

Meraklı kalabalıktan ufak bir grup cenazenin ardından doğruca Adam’ın evine gitmişti. Zaten kimi kimsesi yoktu, yani taziye bölümünü pas geçebilirlerdi.

Giriş kapısı Adam’ın yamalı ceketinin cebinden çıkan anahtar ile açılmıştı. Yerler toz kaplıydı ve ahşap eşyaların çoğuna tahta kuruları dadanmıştı. Herkesin dikkatini ise döküntü merdivenlerin aşağısından gelen ışıklar çekmişti.

-0-

Karanlık, rutubet ya da örümcek ağları yoktu burada. Ama aydınlık ve yer temizleme ürünlerinin kendilerine has bahar kokuları da yoktu.

Milyonlarca zerrecik, çok uzaklardan parıldıyordu. Yüzlerce şeffaf kuş da bu zerreciklerin arasından aceleyle uçuyordu. Kimisi bir gezegene doğru giderken kimisi ise sadece özgürce uçuşuyordu.

Evet, uzay boşluğunda uçan kuşlar vardı ama yeterince gariplik yoktu. O yüzden kuşlar kendi aralarında muhabbete başlamışlardı. Kimileri için bu muhabbetler birer müebbetti. Kimisi ise bir iki kelime edip uçuşuna devam ediyordu.

Fark etmişlerdi ki hala bir şeyler eksikti. Üzerlerinde onları görünür kılacak bir şeyler olmalıydı. Bunun üzerine konuştuklarını üzerlerine giymeye başladılar. Her bir cümle, her bir kelime, her bir fikir kırıntısı artık hareketli hale gelmişti.

Bir süre sonra bir ziyaretçi gelmeye başlamıştı. Artık bodrum katında yalnız değillerdi. Gelen ziyaretçi ilk olarak büyük güneşi yakıyordu. Sonra da kuşlardan birini bir kafesin içerisine tıkıp gidiyordu. Giden kuşlardan geriye dönen hiç olmamıştı ve gidenlere ne olduğunu kimse bilmiyordu.

Kuşlar ölürken, yeni kuşlar doğarken ve bazıları ortadan kaybolurken yeni bir şeyler olmaya başlamıştı boşlukta. Bazıları renk değiştiriyordu artık. Onları görünmezlikten kurtaran siyah zırhları artık kırmızı, sarı, mavi gibi renklere dönüşüyordu. Ne yazık ki değişim geçirenler eskisi gibi diyalog kuramıyordu diğerleri ile. Ancak sadece kendi aralarında konuşabiliyorlardı.

-0-

Merdivenlerden inip tahta kapıyı araladıkları zaman gördükleri manzara onları şok etmişti.

Kendi renkdaşları ile kümelenmiş halde uçan cins cins kuşlar, yüzlerce yıldız, ve bulundukları noktadan baktıkları zaman görünen sonsuz siyah.

Tüm hepsi ölüyordu yavaş yavaş. Yıldızlar, hafif bir üfleme ile sönen mumlar gibi sönüyorlardı. Siyah ise gittikçe açılıyor ve burasının bir oda olduğunu gösteren sınırları ve duvarları oluşturuyordu. Kuşlar, gösterilerini yarıda bırakmalarının verdiği burukluk ile, az önce oluşmuş olan zemine düşüyordu.

Duvar dipleri ve köşeler sanki sihirli bir değnek değmiş gibi örümcek ağları ile bezenmeye başlamıştı. Yere düşen kuşlar ise fare ve çeşitli böceklere dönüşerek etrafta koşturmaya başlamıştı.

Her şey değişmişti. Fakat odanın tam ortasındaki lamba ve lambaya asılı levha hala aynıydı.

Grubun, içlerindeki en cesur olanı, odanın ortasına doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Lambanın altına geldiğinde ise eline levhayı aldı.

Bir yüzünde “Bodrum Kat” yazıyordu, unutkandı her halde yaşlı bunak,

diğer yüzünde ise “Düşünceler” yazıyordu. Ağır ağır “Düşünce Mezarlığına” dönüşen “Düşünceler”.

Yaşlı Adam, Kuşlar, Düşünceler” için 2 Yorum Var

  1. Çok kısa, naif ve sembolik bir anlatım olmuş. Bodrum katı derken kastettiğiniz şeyler bambaşkaydı. Söyleyecek pek bir şey yok bence. Çok hoş bir öyküydü.

    Tebrikler.

  2. Kısacık, hoş ve yoğun bir öykü olmuş, çok da güzel olmuş. Simgesel anlatımlardan pek anlamam ve hoşlanmam ama sıkılmadan da okudum öykünüzü. Ellerinize sağlık.

Adil Öztürk için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *