– Ne var Tazmoş? Söyle.
– Bana “Tazmanya Canavarı” deyiniz efendimiz kralımız.
– Gelinlik sana çok yakıştı Tazmoş.
– Lütfen efendim, hiç olmazsa bugün bana gerçek ismimle hitap edin. Mihraba sizin kolunuzda yürüyeceğim. Beni damada verirken hiç olmazsa, ne olursunuz, lütfen saygıdeğer kralımız efendimiz, haşmetlim.
– Mihraba başka birinin kolunda yürümeyi mi düşündün yoksa Tazmoş!
– Lütfen efendimiz, yalvarırım bana artık Tazmanya Canavarı deyiniz.
– Bak ne diyeceğim Tazmoş. Başındaki bu sütlü kahve tül var ya şekerim; bence beyaz kahverengi incili tokalar bu tülle çok iyi olmuş. Seçimin için seni tebrik ederim. Ayrıca acele et biraz. Bütün düğün gecesini hazırlanma odasında geçirmeyeceğiz değil mi!?. Zaten bu teknik olarak mümkün değil şekerim. Ha, ha gelin olmadan düğün olmaz. Her neyse hadi acele et.
Tazmanya’nın gür tüyleri aynı içilmiş bitirilmiş kahve fincanının dibinde tümsekleşmiş, suyla hemhal kahvenin nemli görüntüsü gibiydi. Açık pencereden giren esinti ile hafif hafif dalgalanan tül, onunla karışan açık sütlü kahve saten gelinlik içindeki Tazmanya ateşten yükselen alevlere sabitlediği hüzünlü gözleriyle derin bir iç çekerek konuşmaya başladı.
– Size bir şey söylemem lazım yüce kralım. Şey, hani sizin halka dağıtmam için bana verdiğiniz yiyecekler vardı ya!
– Ee, ne olmuş onlara?
– Ben şey, o yiyeceklerin bir kısmını sattım.
Aslan kralın birden yüzündeki ifade dondu. Oturduğu koltuğun kolçaklarını kıracakmışçasına sıkarak Tazmanya’ya döndü. Kaşları öylesine bir çattı ki; ölüm kusan karanlık mağaralardaki iskeletlerden bile daha çok ürküntü verdi.
– Ne dediğinin farkında mısın sen?!!.
– Biliyorum efendimiz. Ölüm fermanımı kendim imzaladım.
– Evet, kesinlikle ve şu anda öleceksin. Ama ölmeden önce bunu neden yaptığını söyleyeceksin. Bana neden sattığın söyle bakalım. Sen ne cesaretle benim emirlerimi çiğnersin. Bu ne ve nasıl bir cüret!!..
– Sizin itibarınızı korumak için yaptım efendim.
– Benim itibarımı korumak mı!? Sana mı kaldı bu ha? Hem bunun neresinde bir “itibar korumasından” bahsedilebilir ki?
– Şöyle, anlatayım yüce efendimiz. Önce şunu söyleyeyim. O yiyecekleri insanlara sattım.
– Nee!!.. İnsanlarla ticaret mi yaptın sen? Sattın! Bu ilk hata. Ademlerle ticaret yaptın. Bu da ikinci hata. Seni kaç kere öldürmeliyim bilmiyorum? Evet, önce şu itibar meselesini bir açıkla da bakalım! Sonra ölürsün. Hemen buracıkta tabii!!..
– Ormanda yürüyüş yaparken bir âdem gördüm efendimiz. Elinde bir bidon vardı. İçindeki sıvıyı her yana saçarak döküyordu. İlk önce ne yaptığını anlamadım. Bir yere gizlenip izlemeye başladım. Kokuyu aldıkça bu sıvının aslında benzin olduğunu anladım.
Öldüresiye gür, sarının her tonunu taşıyan ışıltılı yelelerini geriye savurup, gözlerinde çakarak direkt Tazmanya canavarına oklar saplayan bakışlar ve gök gürültüsü gibi bir sesle konuştu.
– Yeter. Çok uzattın. Kısa kes. İçim bayıldı.
– Tam kibrit alevini benzin döktüğü topraklarımızın üzerine atacaktı ki gizlendiğim yerden fırlayıp elini tuttum. Bunu neden yaptığını sordum. Toprağa ihtiyacım var. Tarım yapacağım diye cevap verdi.
Aslan Kral, yetersiz dahası komik ve hiç inanmadığını belirtir alaycı bir gülüşle Tazmanya’nın anlatımın arasına girdi.
– Bak sen! Ee ..
– Başka bir yerde tarım yapmasını önerdim. Evine en yakın yerin burası olduğunu söyledi. Bunun üzerine ben de ona hiç tarım yapmasına gerek kalmadan, hiç yorulmadan ve hiç meteorolojik risk almadan yiyecek sahibi olabileceğini söyledim. Ama hiç satın alacak parası olmadığını söyledi.
Bunun üzerine para istemeyeceğimi söyledim. Karşılığında ruhunu sat yeter dedim. O da kabul etti. Ve yiyeceklerin bir kısmını ona verdim. Birden bire yiyecek sahibi olmanın sarhoşluğu içerisinde mutlulukla gülümserken ona ilk yapması gereken şeyi söyledim.
– Neydi o?
– “Ormanın kralının kayıtsız, şartsız tek ve tartışmasız sahibinin Aslan Kral olduğunu kabul etmek” dedim.
Aslan Kral ın yüzündeki ifade birden yumuşamış ama ciddiyet kaybolmamıştı. Bağışlayan vicdanının son kararı yüzündeki kaslara şekil vermeye başlamıştı bile. Harflere sesler üfledi.
– Hım… Sanki iyi bir nedenmiş gibi görünüyor. Şimdilik ölüm cezanı erteliyorum. En azından düğün günün sonrasına kadar. Sonrasında ise cezana tekrar bakacağım.
Ama artık Tazmanya Canavarı’sın. Evet, gel bakalım, gir koluma Tazmanya Canavarı, gidelim. Konukları daha fazla bekletmeyelim. Hadi bakalım.
Henüz yorum yok. Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.