Öykü

Deniz Kızını Takip Et

Annesinin fazla uzaklaşmamasına dair uyarılarını göz ardı etti. Artık koca kız olmuştu, bazı akşamlar hava karardıktan sonra bile oynamaya devam ediyordu. Kumları havaya kaldırarak koştu, kayalıklara geldiğinde durdu. Annesine bağırdı. Kadın göz ucuyla bakıp gitmesi için onay verdi. Denize sürekli oradan giriyorlardı. Tehlikeli olmadığından emindi. Babası, annesinin ardından elindeki terlikleri salladı. Kız uyarıyı anladı, kayalara çıkmadan önce terliklerini bıraktı. Kumlardan daha rahat yürümesi, sonuna kadar gittiğinde kendiyle gurur duymasına engel olmadı. Uca oturup ayaklarını suya soktu. Bu sırada yeni atıldığı macera nedeniyle kalbi hâlâ güm güm atıyordu. Güneş batmaya başlamış, ardında hoş bir kızıllık bırakmıştı. Sudaki ayakları dalgalarla hareket ediyordu. Ailesi, bağırsa duyacakları kadar yakındı. Yine de burada tek başına olmak mutlu ediyor, özgür hissettiriyordu.

Dalgaları izlerken bir ışıltı fark etti. Önce göz yanılması sansa da sonradan emin oldu. Elini öne doğru uzatarak seslendi. “Gel parlak balık, gel parlak balık.” Gelen balık değildi. Karşısında genç bir kız vardı. Uzun saçları beyaza yakın, teni bronzluktan uzaktı. Masalsı görünüyordu. “Nefesini ne kadar uzun tuttun öyle,” dedi hayranlıkla. “Seni hiç görmedim.” Genç kız cevap vermek yerine başını hafifçe eğerek incelemeye başladı. Küçük kız bu anlamaya çalışan gözler karşısında utandı, saklanmak istedi. Sonunda rahatsız olarak ayağa kalkmaya yeltendi. Üzerine su sıçratılmasıyla durdu. Tereddüt ederek ayağını suya vurdu, karşılık verdi. Genç kızın dudağındaki hafif gülümsemeyle korkusu azaldı. Ayağını bir kez daha vurarak oyunu devam ettirdi. Genç kız onu ıslatmak için hamle yaptığında, küçük kızın nefesi kesildi.

Bir yılanı andıran, pullarla kaplı kuyruğunu gördüğünde garip sesler çıkarmaya başladı. Mutluluk, heyecan, korku… Hepsi bir aradaydı. Ayağa kalkarak ailesine seslendi. Ailesi, küçük kızlarının deniz kızı diye bağırışlarını pek de ciddiye almadı. Gürültüden tedirgin olan deniz kızı geriye çekildi. Suyun derinliklerine dalacakken durdu. Küçük kız bağırmayı kesmiş, hüzünlü gözlerle kendisine bakıyordu. Deniz kızı kıyamadı belki de, evine dönmek yerine suyun üstünde kaldı. Küçük kız yaşının verdiği acelecilikle konuşmaya başladı. Adı, kaç yaşında olduğu, balıklarla konuşup konuşamadığı, çizgi filmdeki deniz kızını tanıyıp tanımadığı -tanıyor olsaydı ses tellerinden vazgeçmesinin onu kötü bir örnek yaptığıyla ilgili bir çift sözü vardı- aşağısının nasıl olduğu gibi sayısız sorunun cevabını alamadı. “Dilimizi anlayabiliyor musun?” dedi sonunda. Sessizlik açıklayıcıydı. Denizin altında dil bilgisine kimin ihtiyacı olurdu ki?

Parmaklarını, deniz kızına doğru uzattı. Dokunmak için can atıyordu. Deniz kızı bu sözsüz iletişimden daha çok hoşlandığını kuyruğunu sudan çıkartıp kıza uzatarak belli etti. Kızın kollarına, ayaklarına dolandı. İkisi de alışılmadık bir şey keşfetmenin heyecanını yaşıyordu. Sonra bir anda deniz kızı suyun içinde kayboldu. Birkaç saniye sonra küçük kızın kendisinden birkaç yaş büyük erkek kardeşi geldi. Gitme zamanları gelmişti. Kız öfkeyle abisine döndü. “Korkuttun onu.” Anlamadan kendisine bakan abisine sessiz olmasını söyledi. Suya dönüp deniz kızına seslendi. Tam umudunu yitirmiş gidecekken deniz kızı ortaya çıktı. Abisinin nefesi kesildi, kekeledi, dondu, hayran kaldı, panikledi. Kardeşinin kolundan tutup kendisine çekmeye çalışırken, deniz kızı dişlerini göstererek kendi dillerinde uluma sayılabilecek bir sesle karşılık verdi. Oğlan sıçrayarak geriledi, ayağı takıldı, yere düştü. Deniz kızı gülümsedi.

Oğlan pes etmedi. Kardeşinin kolunu çekiştirerek gitmeleri gerektiğini söyledi. Küçük kız, bilmiş bir tavırla sırıttı. “Korkmana gerek yok.” Abisi ikna olmadı, uzakta durdu. Kardeşinin deniz kızıyla nasıl anlaştığını görünce biraz gevşedi. “Yakalanırsa hayvanat bahçesine mi koyarlar dersin?” dedi çekingen bir tavırla. Kardeşi kızgın bir bakış attı. Aileleri kumsaldan seslendi. Oğlan bariz bir şekilde rahatladı. “Gidiyoruz,” dedi biraz yalvarır biraz emredercesine. Deniz kızı anlamışçasına tısladı.

Küçük kız vedalaşmak için elini uzattı. Deniz kızı o görkemli kuyruğunu kaldırdı, kızın bacaklarına doladı. Kız gülerek pullarını okşadı. Abisine döndü. Konuşmak için ağzını açtı. Fırsatı olmadı. Bir an sonra sudaydı. Daha da kısa bir an sonraysa, kaybolmuştu. Oğullarının çığlığını duyan aile zamana karşı yarışırcasına koştu. Geç kalmışlardı. Anne oğluna sıkı sıkı sarılıp kardeşinin nerede olduğunu sorarken baba aceleyle denize atladı. Kumsalda kalan son birkaç aile de çevrelerine toplandı. Birçoğu suya atlayıp kızı aramaya koyuldu. Oğlan bir faydası olmayacağını söyleyecekti, tuttu kendini.

Sonunda “Deniz kızı,” dedi kısık bir sesle. “Deniz kızı onu götürdü.” Kimseye söylemedi ama aynı düşünce kafasında dönüp duruyordu. Deniz kızı, kendi hayvanat bahçelerine koymak için mi kaçırmıştı kardeşini?

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Kısa ve öz :slight_smile: Devamı gelecek gibi hissettim ve belki de gelir değil mi?

  2. Avatar for Dipsiz Dipsiz says:

    Sevgili Ezgisu,

    Seçkideki önceki hikayelerinde oldukça kısa ama belli bir mesaj çevresinde, güvenli bir ekosistem içinde yazılmış hikayeler. Ancak bu hikayen diğerlerine göre daha kompleks kurguları basit ve öz bir şekilde anlatabileceğini gösteriyor.

    Güzelce yazılmış hoş bir kısa hikayeydi.
    gecikmiş bir hoşgeldin ile birlikte umarım, rıhtımda seni daha çok görürüz.

    Eline ve düş gücüne sağlık
    Sevgiler
    Dipsiz

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for merveriii Avatar for Dipsiz