Öykü

Unuttuğum Hatıralarım Ruhu

Unuttuğum hatıralarımın ruhu peşimde. Bir hayalet gibi musallat oldular bana. Bir öç alma peşindeler. Benimle olmak, benimle hatırlanmak istiyorlar. Çeşitli oyunlar oynayarak şu anımda yaşamak, gerçekliğime fışkırmak istiyorlar. Her an infilak etmeye hazır bir ayaklanma içindeler.

Ne zaman gözlerimi kapatsam perde perde sahneleniyorlar:

Gözlerimi her kapadığımda her yer karanlık bir okyanus. Karanlık, azgın, soğuk okyanuslar içimde. Okyanusların içinde devasa balinalar. Korkunç, anlaşılmayan sesler çıkaran katil balinalar. Okyanusun dibinde ise her şeyi kendine çeken, balinaları bile yutan kara delik. Korkuyorum, açıyorum gözlerimi. Şimdi üstündeyim okyanusun. Üzerimde bembeyaz bir elbise, elimde solmuş bayır çiçekleri, yüzümde en safından kocaman bir gülümseme… O şarkıyı mırıldanıyorum. O şarkıyı… Unuttuğum hatıralarımın arasında seni bulamamaktan korkuyorum.

Sonra bir bahçede beliriyorum. Dizime kadar gelen yeşillikte, elma ağaçlarının arasındayım. Güneş batmaya yüz tutmuş. Üzerimde aynı beyaz elbise yürüyorum keyifle, dilimde yine o şarkı. Elma ağaçlarının en büyüğüne yaklaşıyorum. Elmaların her biri iri, yeşil ve sulu. Ağzımı kamaştıran elmalardan yemek istiyorum. Elmaların en büyüğüne uzanıyor elim ve koparıyor sulu elmayı. O hayat dolu, ağzımı kamaştıran, sulu elma çürüyor aniden elimde. Kurtlanıyor, kurtlar büyüyor büyüyor… Dev oluyor kurtçuklar. Elma kurduna yem oluyorum elma yiyeyim derken.

Açıyorum tekrar gözlerimi.

Bir tarlada buluyorum kendimi aniden. Göz alabildiğince geniş, nemli bir toprağın içindeyim. Toprağın kokusu dört bir yanı sarmış. Beyaz elbisemin içinde sonu görünmeyen kahverengiliğe yürüyorum. Beyaz sandaletime nemli toprak bulaşmış, ayaklarımı soğuk bir dokunuşla okşuyor. Her yerde ürkünç bir tenhalık. Hızlıca yürüyüp ilerlemeye, sesimi birilerine duyurmaya çalışıyorum. Avaz avaz bağırıyorum, bağırıp ağlıyorum.

Hıçkırıklara boğulmuşken gökyüzünden gelen bir sesle irkiliyorum. Devasa, kahverengi baykuş sürüsü göğü kaplamış. Her biri ağzında bir mektup taşıyor. Bana yaklaşınca kağıtları bırakıyorlar. Gökyüzünden tonlarca sahipsiz mektup başımdan aşağı süzülüyor. Her biri sahibine ulaşamamış, eski, hüzün dolu mektuplar. Her biri bana ulaşması gerekirken yolunu kaybetmiş, kaybettiğim hayatlarımdan geç de olsa elime ulaşan son mektuplar. Uçsuz bucaksız kahverengiliğin üzerinde hüzünlü beyaz kağıtlar ve ben diz çöküp kalakalıyoruz.

Açıyorum tekrar gözlerimi.

Unuttuğum hatıralarımda gezintiye çıkıyorum. Zihnimin en köhne, en girdaplı yerlerinde, boyuttan boyuta bir yolculuk bu. Titrek adımlarımla korkunç bir tabloda gezinir gibi en büyük korkularımı adımlıyorum.

Gözlerimi her kapadığında aynı karanlık parodiyi yaşıyorum. Unuttuğum hatıralarımın ruhu benim peşimde ve ben onlara dalıp kaybolmuş tüm sevgileri arıyorum.

Unuttuğum hatıralarımın arasında ararken tüm kaybolan sevgileri, bulamıyorum ya ne seni ne de sevgiye dair bir şeyi.

Gözlerimi açıyorum, bir daha kapatmaktan korkarak.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Sinematografik bir öyküydü. İç dünyayı ele almak, üç boyutun zincirlerinden kurtararak öykünün görselliğini özgürleştirmiş. Bir sonuca bağlanmamış ama bu yazı, serim-düğüm-çözüm yapısından bağımsız olmayı da kaldırabilmiş. Beğenerek okudum. Emeğinize sağlık.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for acimatriyarka