Öykü

Benim Önce İskeletim Oluşmuş

Benim önce iskeletim oluşmuş. Ruh kazanı diye bir yere bandırmışlar beni. Çok küçüktüm; hayal meyal hatırlıyorum. Hani derler ya, “sen portakalda vitaminken…”

Benim önce iskeletim oluşmuş. Bir mimar varmış beni çizen. Altın oran diye bir şey atmış ortaya; deneyini de bende yapmış. Durmuş, düşünmüş. Demiş ki tutar bu, doğaya da bir bir serpiştirmiş.

Biliyor musunuz ? Benim önce iskeletim oluşmuş. İskeletimi alıp, toprak işlemeleri anonim fabrikasına götürmüşler. İşinin ehli bir zât vardı, döner bir tezgahın başında. Pazarlıklar yapıldı, ne olur buna? gibi sorular soruldu derken en son duyduğum, nedir bunun günahı? sorusuydu ki; ardından şahsına münhasır bir toprak bedenim oldu. Uzaktan iyi de yakından… “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” derler ya o cisten işte.

Benim, önceden bir sonra belleğim oluşmuş. Benlik… Ne de beylik bir kelime! Haydi hep beraber bir kere daha: ben-lik. Kulağa ne de tok bir ses kavuştu. Benliğimin ilk oluştuğu zamanlarda derdimi tam olarak anlatamıyordum. Çevremdekilerin konuşma dedikleri şeyi taklit etmeyi öğrenene kadar sadece ağladım. Hani, “ anlıyorum ama konuşamıyorum.” derler ya öyle. Sonra sonra aştım bu sorunları tabi. Konuşmak hobim mesela şu an. İnsanlar lügâtında gevezeymişim ama onlara “ hadi ulan ordan! Sen ne anlarsın konuşmaktan?” diyip susuyorum.

Ne diyordum? Hah! Benim önce iskeletim oluşmuş. İskeletin içinde kemikleri birbirine bağlayan eklem denen şeyler varmış. Dişliler gibiymiş. Babam öyle diyor yani. Baba dişli ne demek? Dişli iki sistemi… siktir et be evlat! Siktir ediyorum. Ediyorum etmesine de ne ola ki bu siktir etmek? Babama soruyorum ama çayın kaynayıp, çaydanlığın altındaki haznenin küçük havalandırma deliğinden, anarşist ve bir o kadar kızgın suların ocağa fışkırmasını fırsat bilen babam cevabı erteliyor. Size sorayım bari, ne demek?

Babama ara ara, ben nasıl oldum diye sorduğumda bana; önce iskeletin oluştu sonra seni Leylek Kargo Ltd. Şti. var, (piyasadaki en uygun firma) ona verdiler, onlar da seni bize getirdiler diyor. İskelet fabrikası nerde peki? Çok uzakta. Arabayla gidilmez mi? Araba çok yakar. Parayı şimdilik vazgeçmeye değer bir sebep olarak görüp ilk maaşımı alana kadar üretim tesisimi görmeyi erteliyorum.

İskelet falan tamam da, vücudumda ne işe yarar bilmediğim bir şey var. Ahmet var bizim sınıfta, geçen gün ona sorduğum da, “ pipi oğlum onun adı” dedi. Ne işe yarıyor bu pipi? Annem süs dedi. Erkek vücudu estetik bir hal alıyormuş böylece. Estetik ne oğlum? Ne bileyim lan. Süsten sonra geldiğine göre güzel bir şey olsa gerek. Ama dedi Ahmet, tüm cümlelerine noktalı virgül koyup; bizim mahallede Sedat abi var ki, öve öve bitiremiyor bu pipiyi. Eee ? Ne eee? Neyini övüyor oğlum ? Uçabiliyormuş. Hadi lan. Vallahi oğlum ya. Nasıl olur Ahmet ya? Uçuyormuş oğlum baya baya. Ona da bakkal Hayri demiş. Ne demiş? Kuş uçuyor mu kuş? Lan Ahmet, erkekler uçabiliyor o zaman. Ne zaman uçmaya başlıyormuşuz peki? Valla bakkal Hayri Allah dedenin işleri bunlar, belli olmaz demiş Sedat abiye.

Tamam anneee, geliyorum. Kusura bakmayın annem çağırıyor. Pazara gidecekmişiz. Sepetleri ben taşıyorum da. Aklınızda olsun diye söylüyorum; her zaman güçlü kollar sınıfın en güzel kızı Merve ile konuşmaya yaramıyor. Neyse, patates, soğan beni bekler.

Benim Önce İskeletim Oluşmuş” için 11 Yorum Var

  1. Yüzümde tebessümle okudum. Akıcı bir dili var hikayenin. Anlatımını çok beğendim.
    Çocukların zihnine doğru bir şekilde temas ettirmişsin.
    İnşallah, Leylek Kargo Ltd. Şti.’den daha çok hikaye çıkar da biz de okuruz.
    Eline sağlık güzel hikaye… 🙂

    1. Merhabalar,
      Beğeniniz için çok teşekkürler. Leylek Kargo Ltd. Şti.’nin bir daha ki hikayelerinde görüşmek dileğiyle… 🙂

  2. Merhaba Çağlar,

    Önce hikayenin ilk paragrafı için seni tebrik etmeliyim. Bence çok başarılıydı. “Benim önce iskeletim oluşmuş. Ruh kazanı diye bir yere bandırmışlar beni.”. Koca bir hikayenin özeti olmuş. Bundan sonrası için merak ettiklerim var. Mesela ilk paragrafında şöyle bir olay örgüsü zamanlaması kuruyorsun: İskelet oluşur sonra ruh gelir. Bununla beraber, “Toprak İşlemleri Fabrikası A.Ş.” kadar güzel giderken, (-mişli zaman bizim tarafımızdan tecrübe edilmeyen ancak diğer kişilerin bize aktardıklarını anlatırken kullandığımız zaman formatı) sonra olayları bizzat sen yaşıyormuş gibi anlatmışsın (-di’li zaman kipleri yapısı). Burada kafam karıştı. Çünkü şöyle düşündüm. İskeletten sonra ruh gelir. Ruh benlik dediğimiz şeydir o halde en azından benliğini kazanana kadar neler olduğunu kişisel olarak tecrübelemiş olması mümkün müdür? Belki bu bağlamda bir kez daha gözden geçirmek istersin.

    Konusu çok keyifli, Mimar ve altın orana ve yaptığın referansların hepsini çok sevdim.Çok sıcak ve samimiydi. Eline ve düş gücüne sağlık.

    Sevgiler, Dipsiz.

    1. Merhaba Dipsiz,
      Öncelikle değerli eleştirin için çok teşekkürler. Değinmiş olduğun -miş’li zamandan -di’li zamana geçme kısmında, yapmış olduğum şey, okuyucuyu biraz zaman konusunda yönlendirmek. Fakat kısa formatta bir öykü olduğu için hızlı bir geçiş oldu. İlk paragrafta şu kısımda:”Çok küçüktüm; hayal meyal hatırlıyorum.”, iskeletin oluşması ve ruh kazanına bandırılmaktan sonra fikir olarak bir şeylerin oluşmaya başladığını ama her şeyin bulanık olduğunu düşünmeliyiz. Ardından gelen toprak fabrikasındaki paragrafta da bu bulanık fikirler biraz daha canlanıp, fakat hala net değil; toprak bedenin sahipliğiyle ve ardından gelen benlikle fikirler tamamen canlanıyor. Umarım kafamdaki örgüyü aktarabilmişimdir biraz olsun.
      İyi günler dilerim…

  3. Çok güçlü bir üsluba sahipsin. Çok eğlenceli bir anlatımdı. Bir karakter kendisini ancak bu kadar iyi ifade ederdi: “Benim önce iskeletim oluşmuş.”

  4. sıcak ve samimi bir öyküydü. sonuna kadar yüzümdeki tebessüm bir an olsun eksilmedi.eline sağlık 🙂

  5. 1. tekilin hakkını fazlası ile vermişsin. Öyle ki iki kez okudum. Eleştirecek bir şey aradım, ama bulamadım. Herşeyi öyle ayarda vermişsin ki, ne eksik ne fazla. Gelecek ay ne çıkacak merak ediyorum.

    Ya da bir eleştiri yapayım hadi. İlk cümlelerde ağır bir öykü olacağını düşündüm, fakat sona doğru geyikleşmesi (bu argo kelime için kusura bakmazsın umarım) beni ters köşeye yatırdı. Sanırım öykünün temel görevi de bu diye düşünüyorum: Okuyucuyu şaşırtmak. Düz değil de eğimli bir çizgi hayal ettim. Ya da şöyle diyeyim, anlattığından ziyade hissettirdiğin hoşuma gitti. Eline sağlık.

    1. Merhaba öncelikle. Kesinlikle kusura bakmıyorum çünkü okuyucunun son da ya da sona doğru şaşırmasını istedim. Yazarken tam olarak dediğin olayı düşünerek yazdım ayrıca; ağır bir hikaye beklerken, hikayenin sonunda yüzde güzel bir tebessüm bırakmak.

  6. Sevgili Çağlar,
    İlk başta karmaşıkmis gibi başlayan öykün,sonrasında şaşırtıcı bir şekilde eğlenceli bir hâle dönüşmüş.Üslubun çok hoş ve akıcı.Bir dilci olarak anlatımına ve noktalama işaretlerine dikkat ettim ve hiç bir hata görmediğim gibi,çok eğlenerek okudum.Devam etmelisin.Düş gücüne bayıldım. 🙂

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *