Buruk bir gülümsemenin ömrü ne kadardır? Bir ömre sığar mı yalancı gülümsemeler? Ya da gökyüzündeki yıldızları seyrede dururken, derin bir nefes alıp gözünü yummak nereye kadar sürer? Biz sorduğumuz bu soruların cevabını araya dururken genç adam, karanlık bir çıkmaz sokağın ortasında, soğuğu iliklerine kadar hissetmek istercesine öylece duruyordu. Zaman kelimesi onun için uzun bir süre önce anlamını yitirmişti. Nihayet bir süre geçtikten sonra; genç adam, sanki boynu tutulmuşçasına bir acı ile ve acının verdiği yavaşlıkla kafasını kaldırdı. Karşısında koca bir çınar duruyordu. Evet evet… Tam orada çıkmaz sokağın sonunda koca bir çınar. O an, genç adam için büyülü bir an gibiydi. Büyük bir hayranlıkla çam ağacını inceledi. Derin hislerin eşlik ettiği bu inceleme sonunda:
– Dört mevsim yemyeşil kalabilen bir çam ağacı gibi güçlü olabilsem bu hayata karşı. Rüzgârı iliklerine kadar hissedip, güçlü kalabilen bir çam ağacı gibi olabilsem. Belki de çam ağacı olsam en kötü ihtimalle; kozalaklarım yere savrulurdu ama yine de yemyeşil kalıp dimdik ayakta dururdum.
Genç adam bu sözleri sesli bir şekilde dile getirirken; sokakta bulunan yıkık bir apartmanın köşesinde bir gölge belirdi. Genç adam, bu gölgeyi bir insan gölgesine ne yazık ki benzetemedi ve içinde bulunduğu durumdan hiç memnun değildi. Karşısına çıkabilecek olası tehlikeden, hayatta hiç olmadığı kadar çok korkuyordu.
Bu şey her neyse; korkusunun kokusunu almışçasına gür ve bir o kadar garip bir ses çıkarıyordu. Genç adam, kendi benliği içerisinde kendini dizginleme savaşına giriyordu. Ne yazık ki girdiği savaştan korkusu galip gelmişti.
Sokakta o gölgeye ait bir ses hakim oldu. Hiçbir şeyden çıkamayacak kadar güçlü,gür bir sesti bu.Kelimenin tek anlamıyla dehşete düşülecek sayılı anlardan biriydi.
Gölge yavaş yavaş küçülüyordu, ayak sesleri ile beraber. Sonrasında çam ağacının tam önünde, genç adamın hayatında karşılaşmadığı ama azda olsa bilgisi olduğu Tazmanya canavarı durdu. Bu tuhaf, tüylü yaratık bir anda şaşılacak şekilde düzgün bir Türkçe ile konuşmaya başladı :
– SEN… Bu çıkmaz sokağa gelen ne ilk kişisin, ne de gelmiş olan son kişi olacaksın. Çekemeyeceğini düşündüğün dertler seni buraya getirdi. Ama buradan çıkabilmen için ya o dertlerine katlanabilmeyi öğreneceksin ya da buraya gelenler gibi sende sonu görülmeyen bir kuyuya düşüp orada mahkum kalacaksın.
Genç adam ne söyleyeceğini kestiremiyordu. Aklına gelen tüm kelimeler boğazında bir yumru oluşturuyor, yutkunmasını ve nefes almasını zorlaştırıyordu. Hani anlamı yıllar önce onun için yok olan zaman vardı ya… İşte zaman ona acımıyordu. Geçen her dakikada Tazmanya canavarı ona bir adım yaklaşıyordu. Hani filmlerde olan ağır çekimden söz etmiyorum; karanlığa teslimiyetten bahsediyorum. Yavaş yavaş ve soğuk bir teslimiyet. Genç adam için süre dolmuştu. Belki herkesin çektiği ama gözünde büyüttüğü sıkıntılar yüzünden değil de; bir incir çekirdeği kadar da olsa görmediği sevgi yüzünden… Sevgisizlik karanlığa itmişti onu.
Tazmanya canavarı için bu bir son değildi. Bu genç adam gibi nicesini bu sokakta, o yıkık binanın yanında bekliyor olacaktı. Ama yanında bir Tazmanya canavarı ile birlikte bekleyecekti…
Biz insanlar; çektiğimiz acılar yüzünden değil,kaybettiğimiz sevgi belki de hiç sahip olamadığımız sevgi yüzünden karanlığa teslim oluruz. Belki bir Tazmanya canavarı karşımıza çıkmaz; ama dünyada yaşayan ölüler olarak karanlığa teslim edilmiş ruhlarımızla kalırız.
Kısa bir oykuydu ama her cümlesi beni derinden etkiledi.
Yorumun için teşekkür ederim. Bu ayın konusu beni zorlayan bir konu oldu. Öyküyü elimden geldiğince kısa tuttum çünkü ; bende bıraktığı “hadi ya ben ne okudum, zaman hızlı geçti” algısını okuyucuya da aktarmak istedim.
Zaman yine de yeniden başlama gücü verebilir insana diyorum.
Tazmanya Canavarı’nın düzegin türkçeyle konuşması da hoşuma gitti.
Sadece bir geri bildirim yapacağım. Son paragraf öyküyü biraz denemeye benzetmiş olabilir.
Kaleminize sağlık
Yorumun için çok teşekkür ederim. Son kısmı yazmak açısından bende tereddüte düşmüştüm. Ama içimde kalmasından çok yazıda kalmasını tercih ettim. Bu açıdan sana katılıyorum.