Öykü

Açık Kapı

Açık kapıyı bulmak zorundaydılar. Çoktan iki arkadaşlarıyla yolları ayrılmıştı bile. Buraya gelirken kahraman olacaklarını sanmışlardı. Efsanelerde anlatılan güçlü savaşçılar gibi bu köşkteki kötü adamı kovacaklardı. Duyduklarına göre Landren’in lordu halkına acı çektiren, köşküne adım atmaya cesaret eden kişilere işkence eden acımasız bir adamdı. Landren halkı gelip onlardan yardım istemişti. “Kahramanlar, bizi ancak sizi kurtarabilirsiniz.” demişlerdi. Buradaki sorunun bu kadar büyük olduğunu bilselerdi yapacakları tek şey kaçırabildikleri insanları yanlarına alıp en yakın şehre kaçmak olurdu. Eğer lordun hakkında anlatılanların eksik olduğunu fark edebilselerdi, lordun boylarına aşan bir vampir olduğunu fark edebilselerdi korku içerisinde hayatlarını kurtarmaya çalışıyor olmayacaklardı.

Beş kişi hep beraber lordun salonuna gizlice girmişlerdi. Sadece kulaktan dolma bilgilerle birisini öldürmenin peşinde değillerdi. Köşkün büyük ve gösterişli pencerelerinden içeriye sızmış ardından da boş bir anı yakalayıp salona dalmışlardı. Salon oldukça büyüktü, ortasında en az yirmi kişinin rahatça oturabileceği uzun bir masa vardı. Masanın arka tarafında bir şömine bulunuyordu, şöminenin önünde en üst kalite kumaşlarla bezenmiş iki adet tek kişilik koltuk bulunuyordu. Şöminenin alevleri koltuklarda oturan iki kişinin siluetlerini odaya yansıtıyordu. Oturanlardan birisinin sözde lort olup olmadığından emin olmak için yakınlaşmak istediler. Salonun sağ ve sol duvarlarında bir sürü büst ve heykel bulunduğundan saklanarak şömineye yaklaşabildiler. Yakından bakınca sol tarafta oturan adamın halkın anlattığı tasvire uyduğunu fark ettiler. Uzun siyah saçlar, keskin hatlara sahip bir çene, biraz eğik bir burun ve buz mavisi gözler, aradıkları adamın bu olduğuna şüphe yoktu. Salfrin odanın solundakilerini beklemelerini işaret etti. Karşı taraftaki iki kişi kafalarıyla onayladıktan sonra Salfrin yavaşça lorda yaklaşıp dinlemeye başladı. Lordun karşısında yirmili yaşlarına yeni erişmiş bir kız oturuyordu. Kızın korkudan titrediğini anlayabilmek için bu işin ustası olmak falan gerekmiyordu. Salfrin, kızın ani bir tepki vermesinden çekindiğinden çok fazla yaklaşamamıştı. Lordun konuştuğunu duyabiliyordu fakat neler dediğini çıkaramıyordu. Lort bir ara sesini yükseltmeye başlamıştı, o an adamın ne söylediği net bir şekilde anlaşılabiliyordu,

– Merak etme, bugün seninle uğraşmam için bir sebep yok.

Kızın hareketlerinin sakinleştiğini fark etti Salfrin. Arkasına dönüp arkadaşlarına işaret verecekken lordun bir daha konuşmaya başladığını fark etti.

– Ne de olsa bugün ilgimi başkaları hak ediyor.

Şöminenin önünde başlayan cümle Salfrin’in kulağının dibinde son bulmuştu. Adamın bu kadar hızlı hareket etmesini beklemeyen Salfrin hemen kılıcına uzanmaya çalıştı, eliyle kılıcın kabzasını tutmasıyla kendisini yerde bulması bir olmuştu. Mavi gözlü lort tek eliyle Salfrin’i kafasından tutup basitçe yere geçirmişti. Salfrin kafası sızlamasına rağmen gözlerini açıp arkadaşlarına bakmaya çalışmıştı. Tam net göremiyordu ama herkesin silahlarına uzanmaya çalıştığını fark etti. Odanın içerisinde bir karaltının hareket ettiğini gördü. Kafasını yerde tutan el gitmişti, kafasını yerden biraz kaldırıp etrafına bakınmaya çalıştı. Tüm arkadaşları bir yere fırlatılmış haldeydi. Lort, Elfar’ı boğazından kavrayıp havaya kaldırmıştı. Var gücüyle çırpınan Elfar etrafındaki büstleri yere düşürmeye başlamıştı. Salfrin yerden kalkıp kılıcını çekti, Elfar’ın yüzü gitgide soluklaşıyordu, ayakta sırtı dönük şekilde duran lorda doğru hücuma geçti. Dibine kadar gelmesine rağmen lort en ufak bir tepki vermemişti, fark edilmediğini düşünerek kılıcını adamın sırtına sapladı. Kılıç adamın sırtındaki kaliteli ipeği kestikten sonra doğruca adamın etinden karşıya çıktı. Güzel bir darbe indirdiğini düşünen Salfrin kılıcını hemen çıkarıp tekrar saldırmaya çalıştı. Lord tam o sırada arkasını dönmüştü, sağ elinde tuttuğu Elfar’ı yere bırakmıştı. Salfrin, sonlarının geldiğini tam da o an anlamıştı, kılıcıyla ikinci bir saldırıya geçtiği lordun mavi gözleri yerlerini kızıl gözlere bırakmıştı. Sadece şöminenin aydınlattığı bu odada yanlış görmesine imkân yoktu. Gecenin içerisinde parlayan bu kızıl gözler bir vampirindi. Kendini durdurmak için çok geç kalmıştı, çoktan kılıcını vampire doğru savurmuştu. Vampir sol eliyle kılıcı savurduktan sonra pençeyi andıran sağ elini Salfrin’in karnına sapladı. Salfrin önceki elindeki kılıcı düşürdü sonra da kendi kanından oluşan havuza doğru yıkıldı. Kaçmak zorundaydılar, buradan canlı çıkmalarının tek yolu arkalarına bile bakmadan kaçmaktı. Vampir yavaşça Salfrin’in yanına çöktü, uzun saçları Salfrin’in ensesine değiyordu,

– Beklediğimden daha beceriksizmişsin. dedi.

Sesi az öncekinden daha da soğuktu, Salfrin vücudunun titremeye başladığını fark etti. Sağ eliyle karnındaki yarasını tutuyordu, yeni aldığı zırhı sayesinde tahmin ettiğinden daha az zarar görmüştü. Vampir sol eliyle Salfrin’i saçlarından tutup yüzünü kaldırmıştı. Yine karşısında o kızıl gözler vardı. Tam o sırada Aldrea’nın yerden aldığı kırık büst parçasıyla koştuğunu gördü, vampir her ne kadar arkasına dönmeye çalışsa da dikkatini Salfrin’e verdiğinden yeterince hızlı tepki verememişti. Kırık büst parçasının çarpmasıyla beraber geriye doğru sendeledi ve masaya doğru düştü. Aldrea, hemen koşup Salfrin’i yerden kaldırdı. Aldrea aptal bir kız değildi, bu durumda savaşmaya çalışmanın hiçbir mantığı olmadığını o da biliyordu. Salfrin’in koltuğunun altına girip hemen kapıya doğru koşmaya başladı. Biraz ilerledikten sonra Salfrin kendini toparlayıp etrafındakilere bağırdı,

– Kaçın! Arkanıza bakmayın bile!

Aldrea’ya yerde yatan Elfar’ı işaret ettikten sonra kapıya doğru koşmaya başladı. Vampirin hâlâ yerde olup olmadığını görmek için son bir kez baktı. İki arkadaşları kalkmış camlara doğru koşuyorlardı, şöminenin başındaki kız kafasını eğmiş sadece yere bakıyordu, vampirse neredeyse ayağa kalkmıştı. Tekrardan o soğuk sesi işitti,

– Yerinizde olsam çok zorlamazdım, ne de olsa şu an kaçabileceğiniz tek bir kapı var.

Yalan söylüyor olmalıydı, diğer ikisi camlardan kaçar kaçmaz Salfrin ve diğerleri koridordaki başka bir camdan dışarı çıkabilirdi. Elfar’ı taşıyan Aldea ile kapıdan dışarı adımlarını attılar, dışarı çıkınca burasının dışarıdan inceledikleri koridor olmadığını fark etti. Boşluğuna geldiğinden arkasına baktı fakat az önce çıktıkları kapıyı orada göremedi. Hızlıca alt kata giden merdiveni bulmaya çalıştı. Önüne bir sürü kapı geliyordu fakat hangisinden geçerse geçsin kendini aynı yerde buluyordu, Aldrea’ya yanında kalmasını söyledikten sonra sona kalan kapıyı açtı. Vampirin bahsettiği açık kapıyı bulmak zorundaydılar. İki kişiyi geride bırakmışlardı bile. Kahraman olduklarını sanarak adım attıkları bu köşkten kaçmak zorundaydılar. Kapıyı açınca aşağıya inen merdivenleri gördü. Hep beraber aşağı indiler. Açık kapının aşağıda olduğundan emindi. Merdivenler bitince kaçmaya başladıkları salona geri döndüler. Sanki hiç dövüş olmamış gibiydi oda. Büstler eski hallerine dönmüştü, yerdeki kanlar silinmişti, lord tekrardan şöminenin başına oturmuştu, kız hâlâ korkudan titriyordu. Odadaki tek fark ise uzun masada oturan iki tane cansız bedendi.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Merhabalar Enes, umarım bugün öyküne yapmış olduğum yorumlar pozitif bir şey olarak sana geri döner.

    Bu öykünde maalesef ben kendi açımdan giriş ve sonuç kısımlarını net olarak göremedim. Ek olarak sonuç kısmı beni vurmadı. Biraz öykülerin sonlarının vurucu olması gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu senin kalemin. Çehov tarzı bir hikaye -kesit hikayesi- olarak da başarısız buldum. Başka yerlerde hikaye yayınlamıyorsan biraz daha çalış bence. Tabii seni hikaye işinden alıkoyan başka bir işin yoksa.

    Kendine iyi bakman dileğiyle.

    Atakan.

  2. Merhaba, yorumunuz için cidden teşekkür ederim.

    Açıkçası giriş ve sonuç kısımlarının net olmaması sıkıntı değil, aklımdaki hikayeye uygun olmuş orası. Ama sonuç kısmının vurucu olmadığı doğru sanırım, tekrardan bakınca biraz tahmin edilebilir olduğunu fark ettim ben de. Çehov tarzından etkilenmiş olabilirim ama sanırım vuruculuk ya da en azından etkileyici bir atmosferin varlığını tam verememişim.

    Eleştiriniz için teşekkür ederim. :slight_smile:

  3. Günaydın:
    Bu seride okuduğum ilk öykü ama maalesef bende olumlu etki bırakmadı. Öncelikle okuduğumda beni rahatsız eden kelimeyi söylemek istiyorum. Lord mu? yoksa Lort mu?. Hemen cevaplıyayım Lord. Bir kaç yerde okuduğum Lort okuma tempomu düşürdü. Sonra iyi bir baskın hikayesi yakalamışsınız ama eksiklikler çok fazla. Salon betimlemesi fena değil, Lordumuzu da iyi tanıtmışsın da asıl kahramanlarımız arka planda kalmış sanki. Doğal olarak Landren halkının Efendisi ön planda olmalıydı da ister para için ister şöhret için o köşke girenler biraz daha tanıtılmalıydı.
    Sonuç olarak bir kaç kere daha üzerinden geçseydin daha iyi olurdu kanaatimce. Kalemine, emeğine sağlık

  4. Açıkçası ben de “lord” olarak biliyordum fakat emin olmak için internetten bakınca “lort” doğru diyordu, ben de nolur nolmaz lort olarak kullandım. Beni de baya rahatsız etti yazarken. Ana kahramanları özellikle detaylandırmamıştım ama üzerlerine biraz daha düşsem daha etkili bir hikaye olabilirdi belki de. Tekrardan bakınca istediğim kadar vurucu olmadığını fark ettim, belki de ana karakterlerle yeterince bağ kurdurmadığım için olmuştur.

    Yorumlarınız için teşekkürler :slight_smile:

  5. Moral bozmak yok, devam.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for azizhayri Avatar for Enes_Okkay Avatar for atakangngor

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *