“Yeter!” diye bağırarak kalktım bugün. Son dört beş aydır yataktan kalkış şeklimden pek de farklı değildi. Bıktım usandım artık. Alt komşumun her gün aynı seslerle beni uyandırması, ne zaman gece yastığa kafamı koysam yine aynı seslerle uykuma eşlik etmeye çalışması sabrımı taşırmıştı.
Ben öyle aşırı uçarı bir insan değilim. En ufak bir pürüzde gideyim hakkımı savunayım, “Sen ne yapıyorsun böyle her gece?” diye sitem edeyim. Bu maalesef ben değilim. Keşke olabilsem. Belki apartmandan başka birileri de duyar da onlar da şikâyet eder diye bekliyorum bir süredir. Birileri şimdiye kadar çoktan kapısına dayanmış bile olabilir. Adam dinlememiştir muhtemelen. Umurunda dahi olamamıştır. Gerçi adam dediğime de bakmayın, hiçbir fikrim yok aşağıdaki insan hakkında. Adam mı, kadın mı, bir tür hayvan mı? Ki bana sorarsanız en son seçeneğe daha yakınım. O aşırı gürültülü ayin, ritüel benzeri sesleri bir tek hayvandan çıkar. Geçenlerde bir filmde izlemiştim böyle ritüeller yapan bir grup delinin eline düşen insanları anlatıyordu. Ben de o insanlardan biri gibiyim işte sonra aylarda. Sadece ben onun elinde değil üst katındayım.
Geçtiğimiz günlerde evde oturmuş yine film keyfi yapıyorum tek başıma. Ben de bazen filmin sesini 20’ye değil de 30’a ayarlıyorum. E biraz da biz sesimizi çıkaralım artık şu apartmanda değil mi? Göze göz hesabı sonuçta. Filmi 30 gibi muazzam yüksek sesli bir şekilde izlerken apartmanın önüne bir polis arabası yaklaştı. Aha dedim geldiler bu sefer. Sonunda birisi şikâyet etti bizim Pagan delisini. Hemen cama yapıştım, filmi durdurdum. Perdeyi aralayıp meraklı gözlerle aşağıya baktığımda bu siren sesine merak saranın tek ben olmadığımı fark ettim. Karşı apartmandakiler de aynı şekilde aşağıyı gözlemliyorlardı. Polisler arabadan indi benim evin çaprazında kalan apartmana girdiler. Bir süre sonra da yanlarında birisiyle çıkıp gittiler. Kelepçeli falan da değildi götürdükleri kişi. Ne olduğunu anlamadığım gibi bu kadar basit bir işlem için son ses sirenle gelmelerine de anlam veremedim. Bu polislik de bazen tam şov işiydi gerçekten. Ben olsam hatta kelepçe de takardım n’olacak? Anlatırdım sağda solda, “bir anda sokağa girdik koştur koştur çıkıp yakaladık.” diye. Kim ne bilecek.
Polis hengamesi bitti etti derken uyku saati gelmişti benim. Aslında erkendi, filmi bitirebilirdim ama yarın sabah mesaim vardı çok gecikmeden uyumak en iyisiydi. Öyle de yaptım. En azından yapmaya niyetlendim.
Kafamı yastığa koyduğum gibi yine başladı sesler. Bitmek bilmiyor, beni deli ediyordu. Garip bir şekilde kendimi sorgulatıyor, neden tepki vermiyorum neden bu konuda bir şey yapmıyorum dememe sebep oluyordu. Gerçi ne yapabilirdim ki. Hiçbir şey yapamazdım. Tüm o seslerle bir sağ bir sol derken bir şekilde uyumayı başardım.
Uyandığımda kafam yine kazan gibiydi. Geceden başlayan kendimi sorgulamalarım belli ki koca bir uyku boyunca da beni rahat bırakmamıştı. Kafa bu işte, kontrol edemiyorum ki Allah’ın cezasını. Ama artık yetti bana. Ben her gün bununla mı uğraşacağım, gidip konuşacağım şu komşuyla. Hem bak yine bir sesler bir gürültüler var aşağıdan.
Kendimden bile beklemediğim bir hışımla açtım dairemin kapısını. Terlik falan ne varsa giyip, belki direkt yalın ayak gidip basacağım kapısını “Yeter be!”. “Yeter!”
Kapıyı açtığım gibi merdivenlere yöneldim. Spiral merdivenimizin yarısını dönüp tam altımdaki dairenin kapısını görebildiğim noktaya geldiğimde, bir anda olduğum yere sabitlendim. Daireden çıkan, sağlık görevlisi olduğunu tahmin ettiğim kişi, aceleyle alt merdivendeki birisine sesleniyor. ‘’Git sedye getir.’’ diye bağırıyordu. O sırada göz göze geldik ve bu sefer de bana dönerek, “Beyefendi eğer acil bir durum değilse lütfen evinize geçiniz. Araca taşıma yapacağız.” dedi. Hiçbir şey söyleyemeden hızlı adımlarla döndüm içeriye. Bu seferki seslerin sebebi belli oldu diye düşündüm. Hemen dün polis dikizlemek için kullandığım köşeme geçtim. Evin önünde bu sefer de bir ambulans vardı. Bir süre sonra az önce bana evime geçmemi söyleyen kadınla bir başka birisi beraber tuttukları sedyeyi ambulansa doğru götürdüler. Sedyenin üstünde beyaz bir örtüyle kaplı bir beden vardı. Erkek gibi duruyordu. Alt komşum erkekmiş, öğrenmiş oldum. E ne olmuştu? Ölmüş müydü?
Buna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Artık kurtuldum gibi rahatlık çökmüştü üstüme ama bir yandan bir can daha gitmişti bu dünyadan. Kolay bir durum değildi benim için. Öylece kalakalmıştım. Hem içimde de kalmıştı o kadar biriktirdiğim öfkeyi tam kusacakken böyle olmuş olması. Neyse dedim. Boş boş baktığına emin olduğum suratımı yıkayıp masamın başına oturdum. Yatağımla beş adım mesafede olan ev-ofisimde az önceki trajik olayı hiç yaşamamışım gibi davranarak işimin başına koyuldum. Hiç olmamış gibi. Az önce ölü bir adamı gözlerimin önünde taşımamışlar gibi.
Akşam olup yine uyku vakti geldiğinde bir garip duygu bastırdı beni. Bugün cidden rahat uyuyabilecektim. Ne ses ne gürültü, hiçbir şey yoktu. Yastığa kafamı koydum ve başladım yine düşünmelere. “Acaba bundan sonra gelecek kiracı nasıl biri olacaktı? Bundan sonra hemen gidip tanışacaktım ki sonrasında yüzüm olsun. Ulan acaba ev sahibi kiracı değişti diye fiyat arttırır mıydı ki? Malum son zamanlarda kiralar uçmuştu. Arttırsa hakkıydı yani. Ne biçim bir dünya haline gelmişti yaşadığımız şu sokaklar. Her şey para olmuştu, e öyle olmak zorundaydı tabi. Keşke birileri çıkıp dur dese şu sisteme de bir rahat etsek diye düşündüm. Bir sitem lazımdı. Muhtemelen ben yapamazdım. Sevmem öyle büyük olaylar yaratmayı. Kendi halimde kendi başıma yaşıyorum. Kendim yaşıyorum da olan da bana oluyor. Her sorun tek bana patlıyor gibi hissediyorum. Ekonomisi, geçimi falan. Geçen gün buluştuğumuz kıza ne oldu acaba? Bak aklıma geldi bir anda. Hiç arayıp sorduğu yok. E tabi ben de aramadım şimdi hakkını yemeyeyim. Yarın bir mesaj atayım ben ona en iyisi. Umarım o da sabah ölü olmaz bak şimdi harekete geçme kararı aldık diye. Neyse…”
- Alt Komşum - 1 Ağustos 2022
- Kokarca - 1 Ocak 2022
- Son Yürüyüş - 1 Ekim 2021
Kaleminize sağlık. Günümüzün sorunlarına da ufakça dokunan kısa bir öyküydü.