Öykü

Çöle Doğru Bir Peri Masalı

Hapishanede yaptıkları kaçış planı tutmuş; melez peri ve vampir başarılı bir işbirliği ile tereyağından kıl çeker gibi, bu kaçışın üstesinden gelmişlerdi. Kısa süren hapis macerası melez perinin Dünya hakkındaki fikirlerini kökten değiştirmişti. İçerideki birkaç gün boyunca yaptıkları sohbetlerde, yaşça büyük olan vampirin hayat deneyimlerini dinlemek ve tavsiyelerini gözden geçirmek için bol bol vakti olmuştu. Sonrasında vampir acıkmaya başlayınca kaçış için düğmeye basmışlardı.

Melez olduğunu öğrenmesi, periden bozma bu yeni insanın kafasında başka yollar açmıştı. Dünya’dan ayrılmak istiyordu. Buradan kurtulmak zorundaydı. Kitaplarda okuduğu, filmlerde izlediği Dünya, yaşadığı Dünya’dan bambaşkaydı ve bu onu üzüyordu. Yazlık hayat iyi hoştu ama hayatını bağlamak zorunda kalacağı bir sürü prosedür, barınma ihtiyacı, insan olmanın çetin yolları ve geçmişinden kaçarken ayağına dolanan her şey ona fazlaydı. Yalan içinde yaşayıp giderdi ama eğer “güzelleme” yaparsa. Bunun benzeri bir sözcük Diyar’da da kullanılırdı. O çiçeği değil bu çiçeği bulacağını umduğun düzlükteki telaşını anlatan naif “güzelleme”, insanların hayatında büyük bir tezatlığa denk geliyordu. Olmayan bir şeyi daha iyi başka bir şeyle değiştirmek hem iddialı hem de riskliydi. Tam da onun şu anda yaşadığı şey gibi. Bu yeni durumun hayatında nasıl bir kapı açacağı da belirsizdi. İnsan dünyası bu yüzden, bu dolambaçlı, tehlikeli ve şaşırtıcı yaşantı fırsatlarıyla güzeldi. Ama onun sandığı dünya, tahmini büyük şehrin güzel bölgelerinde yaşamak gibi bir şeydi. Halbuki gerçek hayat daha rezil ve zorlu idi ve bu hayattan bir çıkmanın bir yolu olmalıydı.

Vampirin bahsettiği melezlik az rastlanır bir şeydi ve bu durum onu oldukça heyecanlandırmıştı. Buna göre geçitten başka yerlere varmak için hâlâ bir şansı olabilirdi. Ama melez perinin Diyara dönmek gibi bir niyeti yoktu. Bambaşka bir yol istiyordu. Vampir, ona içindeki sihre güvenmesini söylemişti. Bunu nasıl yapacağını bilmiyordu ama bir fikri vardı elbet. Eski bir periydi o. Sihirle ilişkisini kesse de yüreğinde mucizelere denk gelen bir inanç yanıyordu. Bunu aradığında bulacağını hissediyordu. Geçide gitmesini söylemişti vampir. Son sihrini orada bıraktığını varsaydığı bir anısına gitmesini ve o anıyı yakalaması gerektiğini birde.

Vampir ise büyü ile uğraşan çok nesle tanıklık etmişti. Bu vakitler boyunca ahbaplık ettiği büyücüler, periler, cadılar ona kadim sırları fısıldasalar da o bir vampirdi ve bu büyüden başka bir şekilde uzaktı. Bir kere o lanetliydi ve bildikleri ile yapabilecekleri çok kısıtlıydı. Ama bu melez arkadaşına yardım edebilir ve onun talihini değiştirebilirdi. Büyüyü son yaptığın yerde bırakmak ve anda hapsolan büyüye ulaşmak teorikte vardı ama pratikte maharet gerekiyordu. Bildiği bu kadarcık şeyin yarattığı heyecan görülmeye değerdi. Zaten hangi akılsız yaşayan, büyüsüz, ışıksız insan dünyasında sihirden uzak kalıp solmayı isterdi ki? Neyse ki melez arkadaşının artık bir yolu vardı. Umarım bu yol işine yarardı.

Melez, geçide vardığında kalbinin heyecanlı atışını duyabiliyordu. Daha fazlasını duymak istedi. Kulak kabarttı. Kendini Diyarda düşledi, oradaki sihirden birazcık alabilse bile kurtuluşa yakındı. Ama bu sefer oradaki sihre ihtiyacı yoktu. Nefesini derin derin içine çekti. Kalbini aradı, araladı. Gözlerini kapattı ve geçide girdi. Son büyüden beri burası tenha idi ama yolunu bildiğini söyledi kalbi. İçinde bir ışık yandı. Kalbinin tam içinde bir yerde, gitmek istediği her yere gidebileceğini hissetti. Sevindi, telaşlandı, heyecanlandı ve odaklandı. “Diyar ve Dünya değil başka bir yer” dedi ve kalbindeki ışığın büyüyüp tüm bedenine yayılmasını seyretti gözleri kapalı. Evet, sihir buradaydı elinde, kalbinde, her hücresinde… Adım adım geçitte yürümeye başladı. Geçitteki nemli esinti güçlü bir rüzgâra dönüşmüştü ve tenine batmaya başlayan rüzgâr yüzünden gözlerini araladı: Çöldeydi.

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra -ve akademik yazından önce- edebiyat denemeleri yapıyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizlerim ve öykülerim mevcut. Üretmenin bu dünyadaki tek sihir olduğuna inanıyorum.