– Hoş geldiniz efendim! Kusura bakmayın ortalık dağınık, malum 5 yıl oldu eşim, çocuklarım… Bir başıma yaşıyorum ve bu aralar kalkıp su içmeye bile mecalim yok.
– Evet, efendim söylediler. Gazeteciymişsiniz, yoldan geçerken duymuş merak etmişsiniz.
– Evet, efendim doğrudur. Gördüm, şu an sizi gördüğüm gibi gördüm.
– Nasıl mı tepki verdim? Şey efendim, nasıl desem bizim buralarda ayıp derler söylenmez ama ilkin gözlerime inanamadım. Hani şey! Yarı çıplaktı. Ben başlangıçta kasaba köyünden bir kız sandım. Gördüğümün gerçek olduğunu anlayıverince birden kalbim yandı. Nefes alamaz oldum.
– Nasıl mı fark ettim. Başlangıçta dedim ya civar köylerden bir kız sandım ama sesi… Bir sesi vardı ki efendim, bülbül duysa gülü unutur.
– İstemeden biraz yaklaştım. Bizim burada öyle şeyler ayıp ama istemsizce yaklaştım. Hani karım vardı. Çok da güzel haa! Ama beni çeken başka bir şeydi efendim. O an fark etmedim ama galiba büyülenmiştim.
– Az ileride kayığım duruyordu. Kendimi gölün içinde göğsüme kadar suyun içinde buldum bir anda.
– Evet, efendim o da beni gördü ama hiç tepki vermedi ne de utandı. Bir an gözden kayboldu, üç beş saniye derken birden hemen önümde bitiverdi, öyle ani oldu ki çığlık bile atamadım.
– Ne mi yaptı? Yüzüme dokundu, ellerimi tuttu. Ben hâlâ nedir, ne değildir derken… Birden fark ettim ki elleri kocaman, belinden yukarısı üç iki insan kadar. Sonra istemeden gözüm suyun altına doğru indi. Çünkü acayip bir durumla karşı karşıya olduğumu çok iyi biliyordum. İşte o zaman da gözlerim az daha yuvalarından fırlıyordu. Bir süre orada kaldım bir saat mi, bir yıl mı, yoksa üç beş saniye mi bilmiyorum. Gözlerim kocaman açılmış o halimle bana bakıp şarkı söylemeye devam etti. Sonra aniden yine kayboldu. Bir süre daha bekledim. Geri gelmeyince zincirlerinden kurtulmuş köpek gibi gerisin geri kasaba meydanına doğru koştum.
– Kasaba meydanına gelince tüm gücümle “gördüm gördüm Muhtar Emmi, Kadir Dayı, bütün ahali gördüm, deniz kızını gördüm!” diye bağırıp ortalığı ayağı kaldırdım.
– Ne mi yaptılar? İlkin sakinleştirmeye çalıştılar beni. Su falan içirdiler. Tabi bende sakinleşmek nerde? Ben anlattıkça onlar kızdılar, saçmala dediler, sus ayıptır dediler. Ama ben susmadım, susamadım.
– Sonrasında efendim beni eve taşıyarak getirdiler. Biraz uyurum da kendime gelirim diye. Ama nerde uyku girer mi hiç gözüme? Evde zaten çoluk çocuk bağırış çağırış feryat figan içinde…
– Sonrasında ne mi oldu. Üç harflilere karıştı dediler, sapıttı dediler, sapık dediler, affedersiniz kızların düşünü kuruyormuşum balığa çıkıp çıkıp. En sonunda da deli dediler ama inanın ben deli filan değilim. Gördüm sizi gördüğüm gibi gördüm onu da.
– Sağ olun, ilk defa bana inanan biri çıktı karşıma.
– Sonrasında efendim ahali bana kötü gözle baktı. Karım çocukları alıp gitti, eş dost herkes benden yüz çevirdi. Sokaklarda çocuklar bile deli deyip taşladı.
– Hakları mı var? Kanıtım mı?
– Şey efemdim bakın ben ölüm döşeğindeyim. Biliyorum öleceğim. O gün bir şey daha oldu ama kimseye söylemedim, söyleyemedim. Kusura bakmayın ağlamaklı oluyorum. O gün deniz kızı saçlarından bir şey çıkarıp vermişti bana. Ona öyle âşık olmuştum ki, kimseye gösteremedim. Hani bana deli dediler sevindim. Yoksa belki peşinden gider, belki yakalar ve belki onlar da benim gibi onu görürlerdi. Bilmiyorum bir şekilde bir tek ben görmüş olmalıydım, başka türlüsü kıskanmama neden oluyordu.
– Ne mi verdi? Şu yastığımın altında güzel taşları olan altından tarak var ya işte onu. Tabi alabilirsiniz. Yalnız sizden tek ricam efemdim siz bu yöreden değilsiniz. Bir iki güne kalmaz öldüğüm zaman gelip bu tarağı alın ve kimseye bir şey demeyin. Bana olanlar oldu ama en azından onlar da bilmesin; deniz kızını gördüm mü görmedim mi?
– Teşekkür ederim efendim, çok teşekkür ederim.
- Deniz Kızı Gördüm Ben - 15 Nisan 2019
Merhaba,
Kısa, tatlı bir öykü. Cümlelerinizi çok beğendim. Monolog şeklindeki bu yazı bana Stephen King’in Dolores Claiborne kitabını hatırlattı, orada da konuşan yalnızca Dolores’ti ve polisin sorduklarını biz tahmin ediyorduk.
Elinize sağlık.
Karşı tarafın ne sorduğunu tahmin üzerine kurulmuş hoş bir öyküydü. Bu açıdan bakınca okuyucuya geniş bir alan bırakılıyor. Aslında biraz daha uzatılıp gizem kısmı daha fazla doldurulabilirdi gibi gelse de bu sonuç olarak yazarın takdiridir. Kaleminiz daim olsun. Selamlar.
Selamlar. …
Kahramanın ölüm döşeğinde bir adam olması okuduğumuz öykünün gerçeküstü bir eser olduğunu hissettirse de gerçeklikten de koparmıyor okuyucuyu bazı cümleler. Eşinin kendisini terk etmesini güzel bir nedene bağlayan bir adamı dinler gibi okudum. Okuyucuya çok alan bırakılmış bir öykü. Sevdim. Kaleminiz daim olsun