Öykü

H.A.P.

Akşamki konuşmamı kafamda belirlemiştim. Maalesef yine nefret ettiğim ata sporumu gerçekleştirmem gerekiyordu: Yalan! Yalan söylemekten hep nefret ettim. Çocukluğumda asla yalan söylemedim. Bu çok dayak yememe sebep oldu ama prensibimden vaz geçmedim. Daha sonra büyüdüm. Yalanlar söylemeye mecbur kaldım. Babamın şirketinin başına geçince daha fazla yalan söylemek zorunda kaldım. Onlarca, yüzlerce, binlerce yalan… Şirket başka şekilde yürümüyordu. Yalan söylemek zorundaydım. Şirketimiz için babam da binlerce yalan söylemişti, dedem de, büyük dedem de… Bu bizim ata sporumuz gibiydi. İç sıkıntımdan sıyrılmak için konuşmamı tekrar etmeye başladım:

“Humanoid Android Project (İnsansı Android Projesi) kısaca H.A.P. on yıldır insanlığı yükseltmek için çalışıyor. On yıl önce Mars faciasından sonra anladık ki Dünya insanlığın tek eviydi.”

İşte yalan bir. On yıl önce de şimdi de Mars’ı yuvamız yapacak teknolojimiz vardı. Mars projesi tamamen babam tarafından sabote edilmişti. İcat ettiği insansı androidleri Dünya’nın bozulmakta olan doğal dengesini düzeltmek için kullanmayı istiyordu. Mars projesinin başarılı olması H.A.P.’ın başarısını gölgeleyecekti. Bu yüzden önce hükümetler üzerindeki gücünü kullanarak Birleşmiş Milletler’in projeden desteğini çekmesini sağladı. Daha sonra ise ilk iki Mars ekibine yerleştirdiği adamlarıyla Mars’a ulaşılmasını engelledi.

“Yuvamız, dolayısıyla da biz, çok büyük bir tehlikenin menzilindeydik. Küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi derken gezegenimiz ölüyor, ekosistemler çöküyordu ve biz bunun karşısında elimiz kolumuz bağlı oturuyorduk. Bu sırada babamın aklına muhteşem bir fikir geldi: İnsansı Androidler!”

Bu da yalan iki. İnsansı androidleri doğanın korunmasında kullanmak aslında babamın fikri değildi. Fikri şirketin çalışanlarından biri bulmuştu. Babam fikrin üstüne konmuş üstüne bir de hakkını arayan çalışanı işten çıkarmıştı. Adam derdini medyaya anlatmaya çalışmış ama medya babamın korkusundan adamcağızın sesini duyurmamıştı. Beş parasız kalan adam bir köşede canına kıymıştı.

“Bakın “insansı” kelimesini özellikle vurguluyorum. Babamın tanımında insansı insan gibi görünen anlamına gelmiyordu. Zaten o zamana kadar yapılan androidler insan gibi görünüyordu. Androidin tanımı buydu. Babama göre androidlerin insansı olması için insanların yapabileceği fiziksel işlerin tamamını yapabilmeleri gerekiyordu.”

Bu da başka bir yalan. Babam insansı android ismini androidin ne olduğunu tam olarak anlamadığı için ve güzel olsun diye vermişti. Bu tanımı çok sonra ben uydurmuştum.

“Babamın amacı insan nüfusu kadar android yapmaktı. Dünya nüfusu iki katına çıkacak, bunların yalnızca yarısının ihtiyaçları olacaktı. Kalan yarı, yani androidler, güneş enerjisi kullanacak ve sadece çevre için çalışacaklardı. Böylece kısa sürede dünyamızın çevre problemlerini bitirecektik.”

Bunu konuşmamda söyleyemem ama bu çok büyük bir saçmalıktan ibaretti. Babamın planı tabii ki işe yaramadı. Ama hükümetlerin satın aldığı milyarlarca android sayesinde dünyanın en zenginleri olduk. Babam H.A.P.’ın ilk yılında işleri bana bıraktı ve emekli oldu. Emekli olduktan kısa süre sonra da öldü.

“Babamın planı işe yaradı. Bugün on yıl öncesine göre çok daha temiz bir dünyada yaşıyoruz. Bunun için babama şükranlarımı sunuyorum. Kendisi şu anda çok daha güzel bir yerden bizi izliyor ve bizimle gurur duyuyor. Şimdi sözü projemizin genel müdürüne bırakıyorum.”

Konuşmamı kısa tutacağım çünkü daha fazla yalan söylemek istemiyorum. Hepsi senin yüzünden baba! Sen lanet bir dolandırıcıdan başka bir şey değilsin. Şu anda cehennemin dibinde yandığını biliyorum. Lanet olsun sana! Lanet olsun!

H.A.P.” için 8 Yorum Var

  1. Merhaba, evvela seçkiye hoş geldiniz. Temayı yaratıcı kullanmışsınız, beğendim. Öyküyü de gerek kurgusu, gerek anlatım ve dili olsun başarılı buldum. Temiz yazılmış bir öykü, göze batan bir pürüz görmedim açıkçası. Açılış cümlesi de final de gayet güzeldi. Önümüzdeki seçkide de yazarsınız umarım.
    Kaleminize kuvvet.

  2. Merhaba 🙂 Seçkide ilk öykün galiba? Hoş geldin aramıza 🙂
    Genelde, öykü yakkındaki yorumlarımı öyküyü okudukça yazarım ki yazar, bir yerlerde özellikle öyle yazmayı seçtiği şeylern okuyucuda ne gibi bir his uyandırdığını anlayabilsin. Fakat, öykün o “genel”e girenlerden biraz kısa olduğu için, genel bir yorum yapacağım. Umarım bir sorun yaratmaz?

    Öykünün işlenişinden tut, temayla oluşturduğu bağı çok beğendim. Okuduğum eserlerde şaşırmayı fena halde severim ki fantazyaya tutkun olmanın biricik sebebi budur belki de. Yine de, bazı kısımlarda kelime tekrarlarına ve öykünün giriş sekansının kısalığında da “okuyucuda empati oluşturma” eksikliğine girdiğini düşünüyorum. Genelde, bir karakter her şeyiyle yaratılıp öyküye yerleştirilemezse, anlatılan şey ne kadar yetkin ve çekici olursa olsun, okuyucunun deneyimlediği şey sadece ve sadece o diyarın ne kadar “farklı” olduğu olur.
    Böylesi (görece) sert bir eleştiri yapıyorum çünkü, anlatımından tut temayı alış şekline kadar, katıldığım Rıhtım seçkilerinde yaptığımı düşündüğüm hataları sende de görüyorum. Sözlerim, aynı zamanda kendim için.

    Pek yetkince ifade edemediğim bu sorunu nasıl aşabilirsin? Eğer sen de “bir sorun” olarak görüyorsan, ilkin öykü taslağı oluşturma tekniğini bir gözden geçir derim. Yazdıklarını nasıl daha detaylandırabileceğini ve ona ince ince, farklı hisleri nasıl dokuyabileceğini deneyerek öğrenmelisin. Bu şu yüzden gerekli: Yarattığın diyar harika derecede ilgi çekici olsa da öykün potansiyelini kullanamıyor. Anlatım bazında sekteliyor.

    Bilemiyorum yazın anlamında başka şeylerle de uğraştın mı fakat kendini geliştirmeye adarsan, harika işler çıkartacağını düşünüyorum.
    Elbette, bunlar sadece tek bir okuyucunun, kısa kestiği yorumları 🙂
    Yazışını kendime benzettiğim birisini ilk defa bulduğum için de, seninle bağlantıya geçmek ve bir şeyler üzerine sohbet etmek istediğimi belirtiyorum. Bana, dilersen, nereden ulaşabileceğini biliyorsun 🙂
    Seni diğer seçkilerde de görmek dileğiyle…

    1. Hoş buldum 🙂 değerli eleştrileriniz için teşekkürler. Ben de sizinle iletişime geçmek isterim tabii ki.

  3. Merhabalar. Siz de hoş geldiniz. Öykü güzeldi, konuşmalar, düşünceler her şey güzeldi de finalinde takılı kaldım. Madem babasının yalanlarıyla yaşamış bunca zaman, o öldükten sonra neden bırakmasın ki işini? Finali bunu destekler şekilde hatta babasının yalanlarını ortaya koyan etkili bir konuşmayla yapılsaydı yani akşam için hazırladığı konuşma bu olsaydı daha etkili olurdu diye düşünüyorum. Tabii bu benim düşüncem. Yazara karışmak gibi bir şey haddim değil. Tekrardan beğendiğimi ayrıca H.A.P kısaltması altında ‘Hap’ temasını kullanmanızın orijinalliğini takdir ettiğimi söyleyerek diğer seçkilerde de görüşmeyi umut ediyorum. Elinize sağlık.

    1. Teşekkürler 🙂 Aslında ben de öyle bir son düşünmüştüm ama uzamasının güzel olmayacağını fark edince vaz geçtim. Ayrıca karakterimiz dediğiniz gibi yapmış olabilir. Onu sizin hayal gücünüze bıraktım.

  4. Merhaba, öncelikle hoş geldiniz. Final hakkında düşüncemi yazacaktım fakat Osman Eliuz benden önce davranmış 🙂 Öykünüz güzel ve yaratıcıydı. Ellerinize sağlık gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…

  5. Merhabalar.

    Öncelikle öykünüzü beğendiğimi ifade edeyim. Bir bilim-kurgu hikâyesi olması öyküyü benim nazarımda zaten çekici kılıyor ama ben anlatımınızı da beğendim. Sade, anlaşılması kolay, okuyucuyu yormayan bir anlatım. Üstelik olayları bir konuşma metni içerisinde aktarmanız da hoş olmuş.
    Kısa yazmaya çalışmışsınız sanırım. İyi de etmişsiniz. Yazım yanlışı, anlatım bozukluğu yok gibiydi. Yani öykünün fazlası yok diyeyim ki bu iyi bir şey 🙂

    Son olarak yapıcı eleştiri mahiyetinde birkaç hususa değinmek isterim:
    – İlki, gözümü çok tırmalayan “ata sporu” ifadesi. Günlük dilde bolca kullandığımız bu kelime bence metne yakışmamış. Hikâyenin geri kalanındaki akışı da görünce iyice emin oldum. Bunun yerine “aile geleneğimiz”, “ailemizin hastalığı”, “laneti” vs. gibi bir ifade belki daha iyi olabilirdi.
    – İkinci olarak, arkadaşlarında belirttiği üzere final sahnesi öykünün genel düzeyinin biraz altında kalmış. Belki yine aynı sonla bitebilirdi hikâye ama bu karakterden ben daha etkili, daha çarpıcı bir konuşma beklerdim şahsen. Özellikle böyle kısa olarak yazılmış bir öyküde.

    Söylediğim gibi genel olarak başarılıydı öykünüz. Elinize sağlık.

Sadık Efe Sarıtunalı için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *