Öykü

İskelet Prenses ve Cesur Büyücü

Ne kral kalmıştı hayatta, ne de vezir. Ne tek bir asker, ne de çiftçi. Tüm erkekleri dişten geçirmişti Ejderha. Dev cüssesine yakışmayan bir hızla öne atılıyor, avını kafasından yakalıyor, havada bir iki savuruyor, sersemletip bir yana fırlatıyordu. Ardından? Ardından, ağız dolusu bir ateş kusuyordu kurbanının üzerine, zira acıydı çiğ insan eti.

Kadınlar çocuklar, saraya sığınmış, tek bir gün daha hayatta kalabilmeyi diliyorlardı. Kimi, sakatların yanına üşüşüyor, olası bir saldırıda kaçar kurtulurum diye umutlanıyordu.

Odasından çıktı İskelet Prenses, sahanlıktan alt kattaki salona göz attı. Hayatla uğraşması yetmezmiş gibi, şimdi bir de hayatın kendisi ile uğraşması gerekiyordu. Tüm bu kalabalıktan kurtulmanın iki yolu vardı. Ya halkı kılıçtan geçirecekti, ya da bu Ejderha sorunu halledecekti. Göz kararı kalabalığı saydı, her sene aralıksız karınları şişen kadınlara, zeminde yuvarlanan çocuklara göz attı. Ejderha halletmek daha kolay olmalıydı.

Odasına döndü İskelet Prenses, mercan kutusuna uzanıp kapağı kaldırdı. İçindeki deri parçaları tek tek dizdi bedenine. Elini pencereye doğru kaldırdı; parmak aralarında dolunayın kırılan ışığını seyretti. Gardırobun kapağını açtı. İtinayla üzerine geçirdi altın yaldızlı elbisesini, ve salona indi.

“Kim benimle geliyor?” diye kalabalığa seslendi. Herkes aynı anda geriye çekildi, Prensesin etrafındaki yay genişledi. Anneler çocuklarını kucaklarına aldı, hamile kadınlar karınlarını daha bir şişirdi, sakatlar eksik uvuzlarını öne çıkardı, körler göremediklerini belli etmek için kafalarını başka bir yöne kaldırdı, kalanlar altını ıslatıp deli numarasına yattı.

Sorusunu tam yineleyecekken, kalabalığın ardına sığınmış Büyücüyü fark etti İskelet Prenses. Ellerini beline dayadı: “Demek geride kalmayı arzu ettin.”

Selam verdi Büyücü: “Varlığım, kalanlara daha faydalı olacaktır.”

“Öyle olacak öyle olacak.” dedi İskelet Prenses, “Zırhını kuşan.”

“Anam efendim, bu yolculuk için yaşlı bir adamım ben.”

“Geri döneceğimizi sanmıyorum, o halde yol yarıya inmiş sayılır.”

Büyücüyü yanına alıp yola çıktı İskelet Prenses. Tüm gün süren bir yolculuk sonunda, sabahın erken saatinde Ejderhanın mağarasına girdi. İskelet Prenses’in tek yapması gereken mızrağı Ejderhaya saplamaktı, gerisini zehir halledecekti.

Fakat insan kokusuna uyandı Ejderha. Etrafını süzdü, cesetleri yokladı. O zaman anladı, mağarada bir canlı vardı. Önce mağaranın ağzına gitti, fakat koku hafifleyince, avının mağaranın derinliklerinde olduğunu anladı. Kükredi Ejderha, bir alev yumağı dolandı mağarada.

Burun deliklerini oynata oynata mağaranın kıvrımlarını yokladı. Adım adım yaklaşıyordu Ejderha. Kapana kısılmıştı İskelet Prenses. Saklandığı deliğin dibine sığınırken, o kocaman göz ile karşılaştı. Deri parçalarının altındaki kemikleri tir tir titredi. Hayır ölümden korkmuyordu İskelet Prenses, bir ölümsüzdü kendisi; bin kez ölmüş, bin kez yeniden doğmuştu. Fakat o kocaman göz, o kocaman dişler, o dev ağız, insana adını unuttururdu. Aklını yitirmesine, çoluğunu çocuğunu ardında bırakıp kaçmasına sebep olurdu.

“Kışt kışt!” dedi Büyücü, “Kışt kışt!” dedi bu dev cüsseye. İskelet Prensesin kulaklarında yankılandı Büyücünün “Kışt kışt”ı. Zaman durdu, hayal alemine daldı İskelet Prenses. Tüm hayatı boyunca, nasıl olmuştu da bu Büyücünün sözlerine güvenmiş, nasihatlerinin işe yaradığını düşünmüştü. Fakat şimdi, bu adamın, bir karış boyunda dişleri olan yırtıcıyı bu şekilde kovması, İskelet Prenses’in kendi ahmaklığını görmesini sağlıyordu.

Şişeyi çıkartı cebinden, tıpayı açtı. Zehri Büyücünün kafasından aşağı döktü, “Buraya kadar.” dedi. Adamı itti öne.

Deniz Eksilen

Öykü, roman, novella, deneme ve şiir yazıyorum. Psikolojik hikayeleri seviyorum. Arada gerçekçi kurgular kullansam da, bilimkurgu ve fantastik favorim. Yorgos Lantimos izliyor, Marcel Proust okuyor, Heraklitos'u düşünüyor, Carl Sagan'ı anıyor, Progressive House dinliyor, scooter kullanırken elimi uzatıp otlarla tokalaşıyorum. Rüzgarı, dalgayı, ve abartmadığı sürece yağmuru seviyorum. Anime ga daisuki desu.

İskelet Prenses ve Cesur Büyücü” için 16 Yorum Var

    1. Beğeniniz için teşekkür ederim. Gerçi sizden en az 3 paragraflık bir eleştiri bekliyordum ya, bir dahaki sefere umarım. Yoksa “Öyle güzel yazmışsın ki tek kusur bulamadım.” mı demek istediniz?

      Zamanınız için teşekkürler,

      1. Sadece beğendiğim öykülere bir şeyler yazıyorum. Bu öyküdeki dişten geçirme, çiğ insan eti gibi betimlemeler ve gönüllü seçimi sahnesinin anlatımı en beğendiklerim. Eleştirilerde geçen yazım yanlışını nazar boncuğu diye bıraktığınızı bile düşünmüştüm. Göze batan tek kusur da buydu zaten.

        1. Belirttiğiniz bu detaylar bile benim için önemli. Hangi vurguların ortaya çıktığını anlıyorum. Henüz nazar boncukları bırakacak seviyeye yaklaşmış değilim, ama umarım o günler de gelir.
          Tekrar teşekkür ederim.

  1. Kendi kadar güzel bir mesaj barındırıyordu öykünüz, kaleminize sağlık. Nice kabusların sahibini başmızdan kovamıyoruz, İskelet Prenses in sahip olduğu kararlılıktan yoksun olmamızdan dolayı.

    Başka seçkilerde buluşmak üzere.

    1. Haklısınız bu konuda. Sanırım hayalimizdeki ideal kişilik hakkında düşündükçe ona bir adım yaklaşacağız. Ve bir gün, kim bilir belki yarın, veya başka bir gün hayalini kurduğumuz kişi olacağız. O zamana dek böyle, yazan ve yazılan gibi, ayrı kalacağız.

      Beğenmezine sevindim.
      Teşekkürler.

  2. Sonuna epey güldüm, bazılarımız gerçekten bizim işimize yaramayan imsanların başından kovmak yerine oturup bir de onların nasihatlerine kulak veriyor. Tabii, bu bazılarına ben dahil değilim, yok canım hiç olur muyum?

    “Anam efendim ” kısmı Aman olacaktı sanırım, sizdeki dosyayı düzeltin bence dergiye yollamak isterseniz. Kısa ama anlamlı bir öykü, ama bir şey soracağım: Kadınlar neden sarayda? Bence onlar da savaşa katılabilirdi ya da ejderha erkeklerden sonra mağarasına çekilmek yerine saray ve kadınlara göz dikemez miydi?

    Dipçe: Öyküyü okurken bu sefer aklıma hasta ve burun delikleri nefes aldıkça yanan hasta bir ejderha düşünseli geldi, keşke onu da yazsaydım 🙂

    1. Düzeltme için (Anam, Aman) teşekkürler, hayatta bulamazdım, ki düzeltme okumalarında dahi gözden kaçmış. Yazar, burada annesi ile yaşadığı travmaları, dil sürçmesi yerine kelime sürçmelerine yansıtıyor, derdi Freud.

      Yanlış bilgiyi takip etmek diyeyim ben. Ve bildiğiniz gibi, tarih boyunca süregelmiştir “Yanlış bilgiyi takip etmek.”

      Kadınlar neden sarayda? Eğer bir yazar olsaydım kesinlikle cevabı okuyucuya bırakırdım. Fakat bir yazar adayı olarak, kendimin de gelişme sürecine yardımcı olacağını düşündüğüm için şöyle yanıtlayayım.

      İlk iki paragrafta, Ejderhanın karşı konulamaz gücünü, ve tek istediğinin karnını doyurmak olduğunu çıkartıyoruz. Bir savaştan ziyade, ejderha besin piramidinin tepesine oturuyor.

      Dev cüsseye karşı koyan cesaretli (genel de mantıksız) erkeklerin sonunu gören kadınlar, geleceği kurtarma adına (bakıma ihtiyacı olan çocuklar gibi) geri kalarak mantıklı bir seçim yapıyorlar. Evet tek tek ölüyorlar. Ama nefes aldıkları her günü kar sayıyor, bir kurtuluş umudu için imkan yaratıyorlar. Ejderha beslendikten sonra inine çekiliyor. Öyküden çıkartacağımız üzere, tekrarlanan sıklıklarla, en az 1.5 gün dinleniyor.
      Gerçi ben ejderhanın yerinde olsam kadınları yerdim önce, daha yağlı oldukları için daha leziz olmalı ne de olsa. Umarım sorularınızı doğru anlamışımdır, ve umarım doğru yanıtlayabilmişimdir.

      Sizin dipçenizi okuduktan sonra ejderha benim de gözümde belirttiğiniz gibi canlandı. Burun dudaklarının kıpırdamasını unutmayınız sakın. Hasta’yı da ruh hastası olarak algıladım.

      Tekrar teşekkürler incelemeniz için.
      Umarım sizi tekrar ağırlayabilirim.

  3. İskelet Prensesin ilginç bir doğası var. Bu hoşuma gidiyor. Sanki sadece içinden gelen dürtüyle hareket ediyor. Zeki, sert ve ilgi çekici. Ellerinize sağlık. 🙂

    1. Teşekkür ederim. Bu karakter bir lanet gibi yapıştı bana. Eh, ben de hoşlanmıyor değilim bu birliktelikten. Sizden de biraz eleştiri bekliyordum. Bir daha ki sefere belki.
      Tekrar teşekkür ederim nazik sözleriniz için.

  4. Sevimli bir hikaye, elinize sağlık 🙂 Yalnız hikaye benim açımdan sanki devamı varmış gibi bitti 🙂 Umarım İskelet Prenses’in maceralarının devamını okuruz. İyi geceler dilerim.

    1. Okuyup değerlendirdiğiniz için teşekkür ederim. Sanırım ucu açık kalınca, öykü bir süre içimizde devam ediyor, tesirini daha bir gösteriyor diye düşünüyorum. Umarım bu yönde bir etki bırakır sizde.
      İskelet Prenses benim peşimi bırakmadığı için, evet daha fazla öykü çıkacak, kesinlikle daha fazla öykü çıkacak.

      Umarım beklentinizi karşılayacak düzeyde eserler çıkartırım.
      Tekrar teşekkür ederim.

  5. Ejderhanın, neden sadece erkekleri yediğini düşündüm ben de. Kadınların saray sığınması biraz çaresizlik gibi göründü bu durumda. Ay! Feminist damarıma bastınız, birden irkildim:) Tabii ki kadınların yenmemesi de ayrı bir mesaj olabilir. Sadece doğurmaya yaramadıklarını düşündüğünüze inanıyorum içtenlikle. Bilmem, belki de böyle düşünüyorsunuzdur yazar olarak. Her neyse ince bir detay belki ama öykünün içindeki dünyada bilmek isterdim bunu.
    Öykünüzde şu büyücünün kışt kıştı-na bayıldım gerçekten. Hele iskelet prensesin verdiği tepki. Bu öykü sanki daha genişlemek istiyor gibi geldi bana. Naçizane görüşümü paylaşmak istedim.

  6. Yorumunuz için teşekkür ederim. Bağendiğiniz noktaları belirtmeniz, kendimi geliştirmemde önem arz edecektir.

    Aklınızdan geçenleri buraya rahatlıkla aktardığınız için de memnun oldum. Konuşmak gerek ki çözüm yolunda ilerleyelim. Haklı, hem de gayet haklı bir düşünceniz var. Aklınıza bir konu takılmış, bunu da dile getirmişsiniz. İzin verirseniz kendimi açıklayayım, ve karar vermeniz için sözü size bırakayım.

    “Algıda Seçicilik” üzerinden masaya koyulan nesnelerden bize en tanıdık geleni seçeriz. O halde bir okurun, yazdıklarım arasından anti-feminizmi görmesi beni üzer. Hayır, yanlış anlaşılma gibi sebeplerden değildir bu üzüntüm. Yukarıda belirttiğim “Algıda Seçicilik” üzerinden, okuyanın bu ayrımcılığı yaşamış, ve daha vahimi bu tecrübenin, bilincinde yer etmiş olduğunu düşündüğüm için.

    Tekrar konuya dönersek, şöyle bir açıklama getirmek istiyorum. Bir annenin çocuklarının hayatını sürdürebilmesi için kendisini ölümden sakınması, hem hikayenin hem de günümüzün dünyasına uyum sağlıyor diye tahmin ediyorum. Ben bunu “çocuk doğurma işi” olarak değil de, “kendisini geleceğe feda etmek” diye dile getirmeye çalışmıştım.

    Ki bence, kadınların bir ejderhaya saldırmaya kalkışması anti-feminist bir davranıştır. Bir kadını, kadınlığından çıkartıp, erkek gibi bir vahşiye çevirmektir. Bu yüzden öykünün kahramanı İskelet Prenses, tek damla kan akıtmadan sonuca gidiyor. Bilek kuvveti ile değil, zekasıyla.

    Umarım bu yazdıklarım “Bak lan ne güzel de kıvırmış” gibi gözükmez. 🙂

  7. Merhaba 🙂 Geçmişinden (sadece bir aycık öncesinden bile olsa) bir şeylerin değerlendirmesini/yargılamasını yapmak nasıl hissettirecek acaba 🙂 (evet, ikimizi de kastediyorum)

    Yazım konusunda, yukarıda minicik bir hatadan bahsedilmiş. Açıkçası o kısmı “anam” olarak görmek, öykünün diyarındaki bir sesleniş olarak temellendirmek benim için kaçınılmazdı fakat yazarın zihninden geçen “aman”sa… E, o da uygun aslında 🙂

    Aşağıda vereceğim cümlelerde hissettiğim minik sıkıntıyı 3. bir cümlede de hissettim fakat yazarın bu öyküde seçtiği tarzla ilgili olduğunu var saydığım için “yazım yanlışı” çatısına getirmedim.
    “Ya halkı kılıçtan geçirecekti, ya da bu Ejderha sorunu halledecekti.”
    “sorununu” veya “halledilecekti”den birisi olmalı gibi ama olmasa da olur belki?

    “Ejderha halletmek daha kolay olmalıydı.”
    “hakkından gelmek” bağlamında kullanılmış olabilir ama… Belki de minik bir yazım hatasıdır?

    Öyküde nerede öyküsel, bir dinleyiciye doğrudan sunulan düş anlatımına ve nerede karakterin (belki de yazarın?) düşüncelerinin anlatımına geçeceğini çok iyi seçmekle kalmayıp, bunun yoğunluğunu da harika belirlemişsin. Evet, bu seride çok iyisin.
    Sonundaki durumu duygusal bir tepki (belki de yazarın kendi hayatına sunmayı dilediği bir tepki) olarak düşünmüştüm ve yorumlarından anladığım kadarıyla da doğru düşünmüşüm.

    Burada birazcık özele, izinsizce girecek olduğum için hafif dokunup susacağım. Arka arkaya okuduğum son öykülerinin “yıkım öyküsü” olduğunu fark ettim. Benimkiler gibi… Pek iyi hissetmediğim için öyle yazdığım düşünülürse… Umarım yıkımın bu tarzına bağlanmış görünmen, bir sorundan kaynaklanmıyordur.

    Harika bir öyküydü. Üzerine ne söylenebilir bilemiyorum. Bu karakterle ilgili bir dizi (çizgi roman, haftalık basılan öykü vs.) okumak isterdim. Bence, diğer insanlar da ister. Böyleli bir imkanın olursa, onu değerlendirmeni dilerim. Yayımevleriyle vs. görüşmelisin 🙂

    İyi çalışmalar

    1. “sorununu” veya “halledilecekti”den birisi olmalı gibi ama olmasa da olur belki?”
      İyi yakalamışsınız. “Sorununu” olacaktı, düzeltme okumasında gözümden kaçmış.

      “hakkından gelmek” bağlamında kullanılmış olabilir ama… Belki de minik bir yazım hatasıdır?”
      Gayet hoş bir öneri. Kelime hazinemi yetersiz buluyor, bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bu tarzda yardımlara minnettarım.

      Yıkım konusunda haklısınız. Yazmak için hem ilginç hem de kolay bir konu olduğunu düşünüyorum. İleride daha farklı yollara ilerlemeyi planlamıştım ki, Mayıs seçkisinde bu konuda bir adım attım.

      Geçmişe ait bir konuda yorum yapmak, bir bakıma zaman yolculuğu hissi yaratıyor. Pek zamanım olmadığı için önceki seçkilere göz atamıyorum. Bir ay dahi olsa, geriye dönmek hoş bir duygu.

      Okuyup değerlendirdiğiniz için teşekkür ederim.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *