Vahşi batıyı bilirsiniz. Hiçbiriniz o yılları anımsayacak yaşta değilsiniz ve hiç biriniz o yılları yaşayan birini tanıyacak yaşta da değilsiniz. Sadece izlediğiniz filmlerde gördüklerinizden ibaret tüm bilgileriniz Daha yaşlı olanlarınızsa okuduğu resimli romanlardan bir şeyler öğrenmişsinizdir yalan yanlış. O zamanlar kimler vardı. Pekos Bill, Teks, teksas, Tommiks, Kalemeti jane, RedKit, Daltonlar ve aklıma gelmeyen diğerleri. Ben size daha az bilineni veya bilinmeyen birini anlatacağım. Önceleri gaddar Jimmy denirdi. Tabancasını şimşek hızında çekerdi ve rakibine aman vermezdi. Vahşi Batının en acımasız kovboylarından biriydi. O tek kişinin ayakta kaldığı düellolarda galip gelen taraftı ve bir sabah ortadan kayboldu. İşte ben size o kaybolma hikayesini anlatacağım.
Kasabaya gelmeden çok önce namı gelmişti. Biraz daha kuzeyden Kansas Topeka’lıydı ama doğduğu yere göre daha hareketli olan güneye, macera aramaya gelmişti. Üstelik Güneyin ılıman iklimi hoşuna gittiğinden oralarda yerleşmeye çalışıyordu. Yaşı otuza yaklaşmaya başladığında bir yerlere yerleşme gereği duymaya başlamıştı. Uzun zamandır aranıyordu, şimdi bu papatya kasabasında olma nedeni yol üzerinde olması iyi bir yemek iyi bir yatak ve bol içki bulma isteğiydi. Kendisi kök salmaya uygun bir yer bulasıya kadar aramaya devam edecekti. Geçtiği her yerde geride birkaç leş bıraktığı için şöhreti artıyordu. Bu ise iki kenarı keskin bir kılıç gibiydi hep karşısındakini hem de kendisini kesebilirdi.
Sabahın erken sayılabilecek bir saatiydi. Dindar kasabalılar Pazar ayininden dönmeye başlamışlardı. Bir gün önce, tozlu ve sıcak bir öğleden sonrası, Şerif Tırsak Billy, otel arayan genç adamı görünce, Kasabanın ileri gelenlerinin zoruyla konuşmuş bir akşam yattıktan sonra güneye daha çok maaşla sığır çobanı arayan çiftliklerin olduğu San Antonio’ya doğru ineceğini öğrenince derin bir oh çekmişti. Oh demişti ama içindeki tedirginlik kaybolmamıştı. Önündeki manzarayı görünce tedirginlik yerini korkuya bırakmıştı çabucak.
Dul Bayan Katty, kasabanın salonunda çalışıyordu. Önceleri şarkıcılık ardından dansçılık yapmıştı ama yaşlandıktan sonra özellikle de şimdi on yedisinde olan oğlu Emmet doğduktan sonra kendine, birikmişleriyle kasabanın sınırında bir ev almıştı. Bu evde doğan bu kasabada büyüyen Cılız Emmet, böyle bir yere saplanıp kalmaktan son derece pişman olduğu için şilahşör olup maceraya atılacak cesareti kendisinde bulamıyordu. Genç delikanlı, o gece sabaha kadar merak, heyecan ve birazda korkudan uyuyamamış, yola çıkmadan gaddar Jimm’yi yakalamak meydan okumak istemişti. Belki böylece arkadaşları arasında saygınlığı artardı ve Şerifin kızı kendisine bir öpücük bile verirdi.
Dindar baylar ve zarif bayanlar ana caddenin ucundaki kiliseden çıkmış evlerine dağılıyorlardı. En önde yürüyenlerse tombul karısı bir kolunda çilli kızı Betty diğer kolunda olan Şerif Rendall’dı. Caddenin diğer ucundaki salonun üst katında geceleyen Jimmy’de aşağı inmiş hazırlanan atına binmek üzereydi. Biraz ileride yolun karşısında şerif ofisinin penceresinden bakan şerif yardımcısı Willy belanın uzaklaşması için her iki dakika da bir istavroz çıkarıyordu. O an gölgelerin arasından biri çıktı. Titreyen elindeki tabancanın namlusunu havaya çevirip bir el ateş etti. Sessiz sayılabilecek sokak bir anda çığlıklarla doldu, cadde aniden boşaldı.
Başka yerlerde bu tür meydan okumaları görmüş olan Gaddar şaşırmamıştı, neredeyse her geçtiği yerde karşısına çıkan bir manzaraydı İstifini bozmadan göz ucuyla baktı. Tüten namluyu kavrayan bile, kendisine rakip olabilecek birine ait değildi. Eski şöhret basamaklarını tırmanmaya başladığı ilk günlerinde olsaydı hiç düşünmeden tepelerdi adamı, yani çocuğu. Yaşı ilerledikçe yüreği yufkalaşıyordu sanki. Eğerini düzeltti, ayağını üzengisine attı; tam atının üzerine sıçrayacakken birkaç metre ötersine toprağa bir mermi saplandı. Bu artık çocuk oyunu olmaktan çıkıyordu. Bir saniye öylece kaldı. Şerif yardımcısı kafasını kapı aralığından çıkarmış korkuyla bakınıyordu. Demek duyduklarım doğruymuş diye düşündü.
“Emmet çıldırdın mı sen” diye bağırdı. Emmet her saniye biraz daha cesurlaşıyordu.
“Sana sesleniyorum Gaddar Jimmy” dedi. “Az önce anneme öyle davranmayacaktın.” Jimmy bir an düşündü. Merdivenlerden inerken odasını temizlemeye çıkan kadının poposuna hafif bir şaplak atmıştı. Yaşlı aşiftenin hoşuna da gitmişti.
“Bir şakaydı evlat” dedi. Atının üzerinde
“Bir hanımefendiye yapılmayacak bir hareketti ve bedelini ödeyeceksin” Sesini daha az titrer olmuştu sanki. “Sana meydan okuyorum, adil bir düello olsun” dedi.
Jimmy’nin yapacağı fazla bir şey kalmamıştı. Mermi mermi ceset ceset biriktirdiği şöhretine leke sürdürmek istemezdi. Yıllardır bıkmadan usanmadan uygulanan ritüel başlamıştı, delikanlı caddenin ortasına geçti. Şilahşörde ağır adımlarla yerini aldı. Şerif yanlarına geldi ama Jimmy’nin bir bakışı yetti adamın yerinde kalmasına. İnsanın kanını donduran bir sesle
“Çek silahını delikanlı” dedi Emmet’e. Sinirler gerildi bir sinek vızıldasa sesi duyulacak bir sessizlik kaplamıştı papatya kasabasını. Emmet’ın eli sihaına davrandı ama korkudan isabet ettiremedi mermi yabancının üç dört metre önüne düştü. Saniyeler yıllar gibi geçerken otelin penceresinden bir ses duyuldu.
“Jimmy, Korkusuz Jimmy, yatağını ıslatmış” Gölgelerin arasında, kapalı pencerelerin ardında olanları izleyenler şaşırmışlardı. Jimmy’nin yüzü bir anda kıpkırmızı oldu. Hemen karşı pencereden bir başka kadın sesi duyuldu
“Bunu daha önce de duymuştum” Adam ne yapacağını şaşırmıştı. Ateş etmesi mümkün değildi, ‘Gaddar Jimmy orta yaşlı bir kadını vurdu’ dedirtmezdi, üstelik onca tanık huzurunda. İlk bağıran kadının sesi tekrar duyuldu.
“Bakın bakın bu da bu sabah uyandığı yatağın çarşafı” Bir adam
“Tevekkeli yanımdan geçerken o kadar ağır kokuyormuşsun” dedi. Salonun yarım kapısı açıldı, Barın sahibi Dewayne
“Evet” dedi, “bende fark etmiştim kokuyu ama anlayamamıştım. Meğer sidik kokuyormuş” dedi. Kasabanın erkekleri birer birer saklandıkları yerlerden ortaya çıkmaya başlamışlardı. Jimmy, yılların Jimmy’si ne yapacağını bilemez durumdaydı. Atına atladığı gibi tozu dumana katarak kasabadan uzaklaştı. İşte o gün Gaddar Jimmy’nin Adı ‘Islak Jimmy’e’ dönüşmüştü. Bir daha ne kendisini gören oldu ne de adını duyan oldu. Emmet’ın cesareti de şerifin kızının gönlünü almaya yetti. Yalnız bir ara Doğuya Caroline Charleston’a mal almaya giden Nalbur Noah, barda Jimmy’e benzeyen bir alkolik gördüğünü söyledi ama bu ne kadar gerçekti bilinmez.
- Mürşit - 1 Eylül 2024
- Sarm’ın Sonu - 1 Temmuz 2024
- Maratondan Kopmamak - 23 Mayıs 2024
- Küpe Bağları - 1 Şubat 2024
- Garip Bir Rüya - 1 Kasım 2023
Finalini çok beğendim. Kovboya hak ettiği muameleyi yapmışsın. Biraz romantik bir yaklaşım ama klişe bir sondan çok daha iyidir. Bunlar okurken aldığım notlar. Teşekkür ederim.
Daha yaşlı olanlarınızsa okuduğu resimli romanlardan bir şeyler öğrenmişsinizdir yalan yanlış.(Daha yaşlı olanlarınızsa okuduğu resimli romanlardan bir şeyler öğrenmiştir yalan yanlış. diyelim, anlatım bozukluğu olmasın.)
Bu evde doğan bu kasabada büyüyen Cılız Emmet, böyle bir yere saplanıp kalmaktan son derece pişman olduğu için şilahşör olup maceraya atılacak cesareti kendisinde bulamıyordu.(“Bu evde doğan bu kasabada büyüyen Cılız Emmet, böyle bir yere saplanıp kalmaktan istemiyordu ancak silahşör olup maceraya atılacak cesareti bulamıyordu.” dersek anlatım bozukluğu olmaz. Aslında uzun cümle kurmaya çok özenmemek lazım. Neticede felsefi metin yazmıyoruz.)
Eski şöhret basamaklarını tırmanmaya başladığı ilk günlerinde olsaydı hiç düşünmeden tepelerdi adamı, yani çocuğu. (Eski sözcüğünün kullanımı gereksiz, bir de adam mı çocuk mu karar versek iyi olur yazmadan önce.)
“Sana sesleniyorum Gaddar Jimmy” dedi. “Az önce anneme öyle davranmayacaktın.”(Madem Emmet’in motivasyon değişecek, annesine yapılanı daha önce öğrenmeliydik. Yoksa yazar gerekli kartı bileğinden çeken bir kovboy gibi görünür.)
Sesini daha az titrer olmuştu sanki.(Sesi daha az titrer olmuştu sanki.)
Merhaba
Okuduğunuz ve eleştirdiğiniz için teşekkür ederim. Aklımda var olan ve Ejder Avcısı Hiçkimse’nin kahramanı olduğu bir öykü yazacaktım. Olmadı. Yukarıda okuduğunuz biraz aceleye geldi. Ama yine de iyi oldu, ortalama bir şey oldu sanırım. Her ay seçkiye bir şeyler yzmak bende tutku haline geldi.
Eleştiriniz genelde imla ve anlatım bozukluklarıyla ilgili. Bu durma hem üzülüyorum hem de seviniyorum. Üzülüyorum çünkü hala imla hataları yazıyorum. Türkçe düşündüğünü Türkçe okuduğunu ve daha önemli yazdığını iddia eden biri için büyük hata. Ama diğer yönden “Bu ne biçim bir hikaye veya Çok saçma olmuş okuyamadım sıkıldım eleştirilerini duymadığım için memnunum. Belki nezaketen söylemiyorsunuzdur ama yine de hikayenin ilgi çekici olması, sıkıcı olmaması veya klişelikten uzak olması benim için daha önemli, onu söylemeye çalışıyorum.
Bu konu da en son duymak istediğim se şu; Shakepeare’nin her zaman alışveriş yaptığı bir fırın varmış. Bir gün fırıncı Üstadın eline bir tutam kağıt sıkıştırmış. Bunları ben karaladım bir inceler misiniz?” demiş. Ertesi günlerden birinde fırıncı verdiklerinin yazdıklarının değerlendirilmesini isteyince Shakespeare ‘Siz yalnız pasta yapın, sadece pasta yapın’ demiş. Kaynağını bulamadığım hatta nereden okuduğumu anımsayamadığım bu anektod sanırım korkularımı özetliyor.
Daha katı, daha acımasız eleştirmeniz dileğimle…
Sn AzizHayri,
Sonunu getiremeyeceğim kadar sıkıcı olsaydı ya yorum yazmazdım ya da yorumda belirtirdim. Bundan sonraki işlerinizi daha titiz okuyacağımdan emin olabilirsiniz.
Saygılarımla
Eğlenceli ve bir o kadar da dramatik bir hava sezdim. Güzel bir öyküydü.
“Tevekkeli yanımdan geçerken o kadar ağır kokuyormuşsun” cümlesine takıldım biraz. tevekkeli pek de yakışmamış gibi geldi. Başka bir şey kullanılabilirmiş. Tırsak Billy 🙂 ..Sesli güldüm buna. Yazım hataları ise bol bol okuma ve yazmayla daha iyiye gidecektir eminim. En azından ben de böyle oluyor. Elinize sağlık..
güzel sürükleyici bir öyküydü elinize sağlık.