Çocukken, Kasap Kamil vardı. Bıyıklarına bayıldığım, iriliğiyle gözlerimi dolduran. İlkokulda her yaz yanına çırak alsın diye yalvarırdım. Yalvarmalar haziranın sıcaklarında önce annemle başlar sonra babanla konuş denildiği için babama intikal eder bir ayın sonunda kasapla konuşulmak üzere evimizin karşı kaldırımında olan Kasap Kamil’e ulaşırdı. O gür sesiyle bizi karşılar, önce kızgın gibi kaşlarını çatar bir düşünür sonra seve seve kabul ederdi. Okuma yazmanın da verdiği güvenle kasaya bakar bir gün ben de böyle hesaplayacağım diye iç geçirirdim. Etlerin dövülmesini hayretle izler daha hızlı vur diye Kamil Abi’yi gaza getirirdim. Gülüşmeler, eve paket götürmeler arasında bir yaz tatili biterdi.
Yaz bitiminde mahalleliye ait onca şeyi bilmenin verdiği mutlulukla okulların başlayacağını anlar içime bir sıkıntı düşerdi. Yazın çalışmış olmanın verdiği övünçle okula giderdim. Öğretmen herkese sorardı yazın ne yaptınız diye ilk ben parmak kaldırırdım. Leyla’ya aşıktım o öğrensin diye ilk ben konuşmak isterdim. Leyla hem bizim mahallede değildi hem de yazları Ada’ya tatile giderdi. Göremezdim. Benim için önemli değildi yazın tatile çıkmak. Çalışmak daha güzel gelirdi koca insanlar gibi, artık çocuk değilim imajı vermekti benimki. Kasaplığa da özenmezdim esasında Kamil Abi’ydi önemli olan, ona benzemek, onun yanında olmaktı. Büyük saygı duyardım. Babam, eve her defasında kitap getirirdi. Ben fırlatıp atar, pencereden Kamil Abi’yi seyrederdim. Koca koca etleri kucaklar, dizer, etleri döver; her şeye, herkese galip gelirdi. Hem çok kişi tanırdı hem de mahalleli saygı duyardı ona. Onun gibi olmak kitap okumaktan daha önemli gelirdi bana. Bıyıklarım çıksın da ona daha çok benzeyeyim diye az tıraş köpüğünü harcamadım.
Ortaokula geçtiğim yaz yine yalvarmalar dilenmeler arasında Kamil Abi’nin yanında aldık soluğu, başladı yine ben çalışıyorum hevesleri. Bir gün dükkândan içeri Leyla girdi sanki dünya durdu. Leyla tanımadı beni, sevmedi beni et taşırken, yüzünü öyle bir buruşturdu ki. Tümden kaçmak, yok olmak istedim. Leyla gitti, benim de heveslerim gitti. Kamil Abi çoktan anlamıştı durumu ya, koşarak kaçtım oradan. Bir daha da bakamadım Kamil Abi’ye. Yıllar geçti bıyıklarım aynı onunkiler gibi oldu. Yalnız mahalleli kalmadı, bir de beni pek öyle sevmiyorlar.
Sevgili Sema,
Önce Melehat sonra Kamil.Otobiyogrofik ve tespitsel. Hızlı neden-sonuçlamlara eşlik eden yumuşak bir anlatım. Aslında uzun hikayelerin ilk taslağı olabilecek bir altyapı bununla beraber yine de bir duygu vermek isteyen bir yazı.
Merak ediyorum, acaba Sema bir kurguyu nasıl kurar ve okuyucuya düş dünyasında nasıl kapılar açardı?
Ve biraz geç olacak ama aramıza hoşgeldin.
Eline ve düş gücüne sağlık
Sevgiler
Dipsiz