Öykü

Kara Tahta

İki göz odada birbirini göremeyen iki göz gibi hayatlarını devam ettiriyorlardı. Evlilik aşkı öldürüyor muydu bilinmez ama Scala ile Thomas’ın aşkı her şeye rağmen yaşamaya devam ediyordu. Hâlâ birbirlerine küçük sürprizler yapabiliyorlardı. Birbirlerinin gülümsediklerini göremeseler de hissediyorlardı.

O sabah Scala çekiç sesleri ile uyandı. Son zamanlardaki en büyük korkusu sessizlik olan Scala, Thomas’ın gürültüsüne aldırış etmeden uyumaya çalıştı. Nasılsa Thomas mutfaktan çıkmadan oraya giremeyecekti. Bir müddet sonra Thomas’ın kendisine ait olmayan o boğuk sesi duyuldu.

– Scala! Ben çıkıyorum. Hadi gel bir şeyler ye.

Mutfağa gittiğinde kendisine ait olan dolap kapağını açıp hâlâ yenilebilir olan bayat arpa ekmeğini aldı. Birazcık ıslatıp dişleri ile koparabilecek kıvama getirdi. Dünden kalan yarım soğan, yarım domates, bir küp peynir ve kurutulmuş sosis yemeye koyuldu. Ocakta yeterince beklediğini belli etmek isteyen süt fokurdamaya başladı. Sütün haklı isyanını dindirmek isteyen Scala sütü bardağına aktardı. Masasının bugün oldukça zengin olduğunu düşünen Scala yemek duası için gözlerini kapatıp tanrıya doğru dönmek için başını göğe doğrulttu. Şükür duasını etti. ‘Amen’, dedikten sonra gözlerini açıp başını indirirken kocasının yaptığı gürültünün sebebi ile göz göze geldi. Taktığı maskeden dolayı akıttığı gözyaşlarını kocasının görmediğine şükretmek için tekrar başını göğe doğrulttu. Sonra tekrar kocasının çekiç darbeleri ile mutfak masasının tam karşı duvarına çakılmış kara tahtaya gözlerini dikti. Bu tahtaya beyaz bir tebeşir ile yazılmış ilk cümleyi okudu;

– Seni özledim.

En son görüşmelerinden sonra geçen süreyi hatırlamıyordu bile. Karnındaki şişlik de belirmeye başlamıştı. Hatta dün ilk tekmesini atan bebek sabaha kadar tekme savurmaya devam etmişti. Bu da demek oluyor ki son görüşmelerinin üzerinden yaklaşık 5 ay geçmişti. Gözyaşlarını silmek için elini gözüne götürmüştü ki maskesi gözyaşlarını silmesine engel olmuştu. Okumaya devam ettikçe nasılsa ağlaması da devam edeceğine göre gözyaşları silinmese de olurdu. Nemli gözlerle de olsa diğer cümleleri okumaya devam etti.

– Her şeyden önce birbirinizi candan sevin. Çünkü sevgi bir çok günahı örter.

Nikâhlarını kıyan papazın İncil’den okuduğu bu ayetten sonra Thomas, Scala’nın duvağını kaldırmış ve gözlerinden öpmüştü. O gün de ağlamıştı bu gözler. Nikah öncesi, ‘duvağını açtığımda en çok sevdiğim yerinden öpeceğim’, demişti Thomas. Şeytanın sadece temas ile değil aynı zamanda gözlerden bile iliştiği söyleniyordu. Bu yüzden Thomas o çok sevdiği gözleri göremiyordu artık.

Derin düşüncelere dalmıştı ki okkalı bir bir tekme yedi yine karnından. İrkildi. Elini karnına götürdü. Tekmelerin sertliğinden oğlu olacağını hissederek, ” Sakin ol oğlum, seni de çok seviyoruz. ” diyerek oğlunu avuttuktan sonra kara tahtada yazan son cümleyi okudu.

” Yakında her şey düzelecek, Amen!”

Sonu ‘Amen!’ ile biten cümlelerin önündeki hiç bir duanın kabul olmadığı bir çağda yaşıyorlardı. Yine de ‘Amen!’ diyerek yerinden kalktı. Tekrar yatağa yattı. Çok halsizdi. Yine aynı boğuk sesle ” Ben yatağa geçiyorum” , diye Thomas’a seslendi.

Thomas da homurtuya benzer bir sesle yatağa geçmesini tasdik etti. Thomas, dinlenmesi gerektiğinin farkındaydı. ‘Bebek yoruyor olmalı’, diye düşündü. Kendisi de evlerinin bahçesine gideceğini söylemeye çalıştıysa da ağzından çıkan sözcükler maskesinden geçerken tarumar bir halde çıkıyordu. Bu yüzden birbirlerinin çoğu cümlelerini anlamıyorlardı. Bu durumdan şikâyetçi değillerdi çünkü evin içinde bir sesin olması anlaşılmaktan çok daha önemli olan bir çağda yaşıyorlardı.

Bahçeye giydiği özel ayakkabılar ile çıktı. Hiç bir canlıya temas etmemek asıl gayeleriydi. Dikkatlice tarla işlerini yaptıktan sonra tekrar içeri girdi. Yorulmuştu. Sıcak bir şarap içmek için mutfağa girdiğinde kara tahtada yazdıklarının silinmiş, yerine eşinin yetenekli elleri ile çizilmiş bir kadın portresi vardı. Hatırladığı kadarı ile portredeki kadın eşine çok benziyordu. Kara tahtaya yaklaşıp gördüğü kadının gözlerinden öpmek istedi ama maskesinin gagası buna izin vermedi. Onun yerine eliyle resimdeki kadının gözlerine dokundu. Sonra şarabını doldurdu. Masaya oturdu. Eşinin resmi ile baş başa beyaz şarap içtiler. Gözleri dolmuştu ama taşmamıştı. Güçlü kalmalıydı. İçinden ‘her şey bitecek ve o şarap resmin gerçek sahibi ile içilecek, amen!’ dedikten sonra kadehindeki bütün şarabı bir dikişte bitirdi. Sonra yatağa gitti. Hemen uykuya daldı.

Uyandığında öğle oluyordu. Yattığı yerden maskesinin izin verdiği ölçüde, “Günaydın tatlım! ” diye seslendi. Yanıt almak için kulağını kabarttı ama hiç ses gelmedi. Uyuyor herhalde diye düşündü. Mutfağa geçti. Ocağa süt koydu. Arpa ekmeğini ıslatıp bardağa aktardığı ılık süt ile masaya oturdu. Eşinin resmi ile her göz göze gelişinde iç çekti. Karnını doyurduktan sonra odasına geçmeden önce tekrar, ” Günaydın tatlım! ” diye seslendi. Duymadığını düşünerek tekrar tekrar aynı cümleler ile Scala’ya seslendi. Seslenmekten yorulan Thomas maskesinin altında terlemeye başladı. Sessizlik en çok korktukları şeydi ve şu an yaşanan sessizlik onu çok korkutuyordu. Ayağa kalktı. Portredeki kadın gülümsüyordu ona. Eliyle gözlerini okşadı. Porteye gülümsemeye çalıştı ama başaramadı. Gülmenin lüks olduğu bir çağda yaşadığını hatırladı. Scala’nın bulunduğu odaya girdi. Scala’nın maskesinin gagası Thomas’ı suçluyor gibi kendisini gösteriyordu.

Ayağına tonlarca ağırlık bağlıymış gibi adım atıyordu. Ömrünün en uzun yolunu yürüyordu. Yanına vardığında odadan dışarı kaçan bir fare gördü. Suçlunun kendisi olmadığı apaçık ortadaydı. Kentin en ücra köşesine kaçmışlardı. Dağın başında bir başınalardı. Evleri binlerce insanın öldüğü şehir merkezine oldukça uzaktı ama yine de ölüm bir şekilde içeriye küçük bir tarla faresi ile sızmıştı. Hastalığa yakalanmış herhangi bir canlı ile temas edildiğinde bulaşabilen Kara Veba, eşine ve dolayısıyla bebeğine de bulaşmıştı. Eliyle Scala’nın karnını okşadı. Eline yediği bir tekme ile zaten dolu olan gözyaşları daha fazla dayanamayıp taşmıştı. Maskesinin kenarından sızan gözyaşları Scala’nın karnına düşüp karnını tekmeliyordu. Doğmamış çocuğu ile Thomas’ın gözyaşları adeta oyun oynuyordu. Akan her damla yaşa, bebek de tekme ile karşılık veriyordu.

Thomas bu oyuna son vermenin zamanı geldiğini düşünerek Scala’nın maskesini çıkardı. İnsan vücudunda bıraktığı kara lekelerden dolayı Kara Veba ismini alan bu hastalık Scala’nın gözleri hariç her yerini kapkara renge bürümüştü.

Kendi de maskesini çıkararak Scala’ya doğru eğildi. Tarihin en acıklı intihar vakası yaşanıyordu belki de. Onu gözlerinden öptü ve yanına sarılarak ölüme daldı.

Abdullah Kara

Ben Abdullah Kara. Mesleğinde 18. yılını doldurmuş bir matematik öğretmeniyim. Soru yazarlığı üzerine kendimi geliştirdim. Milli Eğitim Bakanlığında soru yazma konusunda eğitimler aldım , sorularım yayınlandı. Öykü yazarlığı konusunda ise yolun başlangıç çizgisindeyim. Zeynep Füsun Kahraman'dan ders almaya başladım. Zamanla daha güzel öyküler yazacağıma inanıyorum. İyi çalışmalar.

Kara Tahta” için 4 Yorum Var

  1. Anlatımınız, betimlemeleriniz ve üslubunuz oldukça başarılı. Mutfak sahnelerini okurken Rus klasikleri canlandı biran gözümde. Yeni hikayelerinizi sabırsızlıkla bekliyorum.

  2. İnce bir söyleyişle beraber dokunankli bir duygu ile yazılmış. Sözcük ve hislerinize sağlık 👍

  3. Hocam siz ne yazmışsınız öyle.okurken müthiş keyif aldım. “sütün haklı isyanı” !!! ne kadar güzel bir anlatım. Henüz sizinle yüzyüze tanisamadim ama birgun mutlaka tanışacagim.Emeğinize yüreğinize sağlık.ÖMER!

ÖMER için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *