Öykü

Korsanlar Kralı

Serin, sessiz ve karanlık bir geceydi. Neredeyse o geceki gibi. Yani Korsanlar Kralı Dack Jack’in saldırdığı günkü gibi.

Dack tüm hayatını korsanlık yaparak kazanmmış yegâne adamlardan biriydi. Geçmişi çok az bilinmekle birlikte bilende çok azdı.

Geçen günlerde liman kentlerine saldırmış ve neler varsa yağmalayıp götürmüştü. Tabi buna bir kaç kölede dahildi.

Kölelerin içinde onaltı onyedi yaşlarında Sean isimli küçük bir çocuk vardı. Yoksul olmasıyla birlikte iyi eğitim görmüştü, özellikle kılıç kullanma konusunda. Babası orduda korsanlar kralı ile savaşmış ama onu alt edememişti. Şimdi bu iş Sean’ın hayali haline gelmişti.

Yegâne amacı korsanlar kralını yenip babasının öcünü alabilmekti. Tabi ki korsanlar kralının gemisine esir olarak düşeceği aklının ucundan bile geçmezdi. Yinede şikâyetçi olduğu söylenemezdi. Ama öyle sıkı bağlanmışlardı ki düğümleri gevşetemiyordu bile.

Bu halde kurtulmayı ancak umabilirdi. Bir kaç saatlik sessizliğin ardından güverteye siyah saçlı, başında denizci şapkası olan ve yüzünün yarısı yukarıdan aşağı yarık bir adam belirdi. Yüzündeki yarık olmasa yakışıklı denebilirdi. Bu düşünceler Sean’ın aklının ucunda dolaşırken korsan -geminin kaptanı olduğu her halinden belliydi- bağırarak konuşmaya başladı.

“Hey sizi serseriler işinizi çabuk yapın.” diyerek adamlarını azarlamaya başladı.

Sean bu adamın yıllardır babasına acılar içinde bırakan Korsanlar Kralı olduğunu anlamıştı. Çünkü tamı tamına babasının acılar içinde anlattığı kişiye benziyordu. Ve babası ölüm döşeğindeyken babasının başında -her ne kadar anlamadığı bir sebepten ötürü babası karşı çıksa da- bu adamdan intikam alacağına yemin etmişti.

Bir an içine dolan duygulara kapılıp bağırmaya başladı.

“Hey Korsanlar Kralı cesaretin varsa çöz benide erkek gibi teke tek dövüşelim.”

Sean adamı dikkatini üzerine çekmişti. Tam da umduğu şey. Korsanlar Kralı ona tepeden bakarak :

“Sen de kim olduğunu sanıyorsun seni velet !”

“Yıllar önce babamı bir savaş sırasında kötü biçimde yaraladın. O günden bugüne seni öldürmek için yaşıyorum Korsanlar Kralı. Senin yüzünden geçen sene öldü.” dedi Sean.

“Heh … Bana ne bundan. Savaşta yaraladığım her adamın oğlu beni öldürmek isteseydi kamaramdan dışarı adımımı atamazdım değil mi?”

“O halde kes şu iplerimi de sana bir ders vereyim.” dedi Sean

“Pekala sen nasıl istersen.” dedi Korsanlar Kralı Dack

Mürettebat’tan biri ileri atıldı:

“Efendim emin misiniz … Sizi böyle bir tehlikeye atmak pek içimize sinmiyor.”

“Kes sesini aptal ben kimim sanıyorsun .Benim adım Korsanlar Kralı Dack Jack.”

“E…evet efendim siz nasıl isterseniz.”

“Şu çocuğun iplerini kesin ve ona bir kılıç verin, bakalım neler yapabilecek.”

O anda Sean’ın içini bir heyecan kapladı.Yıllardır dedesinden gördüğü kılıç eğitimi artık yegane amacına hizmet edecekti.

İkisi karşı karşıya kaldılar ve dövüş başladı. Önceleri Sean savunmada kalıp Korsanlar Kralı’nın seviyesini ölçtü.

Dack bir anda ileri atılarak kılıcını yukarıdan Seanın kafasına salladı. Sean bu fırsatı görüp alttan eğilerek kılıcını Dack’in karnına sapladı.

Ve sanki zaman durdu. Sean bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemişti. Kılıcını Dack’in karnından çıkarırken titriyordu.

“Neden dedi Sean. Neden bu kadar kolay oldu.”

“Hayır, kolay olmadı evlat ben kolaylaştırdım senin için.”

“Ne demek istiyorsun.”

“Yıllar önce babanı bir savaş sırasında yaraladım biliyorsun ve sonunda öldü değil mi? Seni gördüğümde hatırladım.”

“Evet .”

“Üzgünüm evlat baban benim en iyi dostumdu. Ve onu öldürmek istememiştim ama korsan kuralları bana başka seçenek bırakmadı.”

O gün onu yaraladığımda öleceğini anlamıştım. ama yapabileceğim bir şey yoktu. İçim kederden yanıyordu. Pişmandım. Ölmek istedim.

Bu dileğimi sen gerçekleştirdin evlat teşekkür ederim.”

“Ben… ben bilmiyordum. Tanrım ne yaptım ben.”

“Şimdi beni öldürdüğüne göre sen Korsanlar Kralı oldun evlat. Ölmeden önce sana son bir şey söylemeliyim. Ben senin vaftiz babandım ve sanırım halada öyleyim.” diyerek son nefesini verdi Korsanlar Kralı Dack Jack.

Ve Sean o an ölmeyi diledi. Hayatındaki bütün sevdikleri ölmüştü. Babası, dedesi ve şimdide vaftiz babası.

Artık yalnızdı… Korsanlar Kralı olarak.

Korsanlar Kralı” için 4 Yorum Var

  1. Oldukça dramatik bir şekilde bağlamışsın sonu. Kısa olmuş ama bir biçimde beğendim. En azından yaratmak istediğin etkiyi karşı tarafa aktarabilmişsin, ilk öykünden daha iyi olduğunu açıkça söyleyebilirim.

    Yazım tarzın gittikçe güzelleşiyor, daha sonraki seçkilere eminm kat kat iyi kurgularla geleceksin. 🙂

  2. Magicalbronze’a katılıyorum. İleride kurguyu derinleştirirsen daha iyi olur. Oldu bittiye gelmiş biraz ama bir korsan havası var.

    Daha fazla okumanı ve yazmanı tavsiye ediyorum 🙂

  3. kral olmakmı önemli olan yoksa yanlız kral olmakmı? Yada hepsinden farklı olan hatalı kral. Bu denemede bi çok soru var. genç sean birşeyler elde etti peki asıl istediği kral olmakmıydı. aslında vaftiz babası olduğunu bilseydide öldürürmüydü? hayır. Sean ne kraldı ne kralcı mutlak olan inançtı. babasına verdiği söze inandı ve kazandı sende inan değerli can sende kazan. Sean bi hayali kahramandan öte örnek alınacak bi kahraman olmalı bence sende böyle bir kahraman yarattığın için mutlu olmalısın kuzenim. bir diğer deneme ile karşılaştırmak gerekirse daha değerli. her seferinde kendine saygının artmasını dilerim 😀

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *