Öykü

Kum Saati

Çok uzaklardan gelen titrek bir ışık haricinde neredeyse zifiri karanlıktı ve bir şey beni gene de o tarafa çekiyordu. Her yüksek uçurum kenarına yaklaştığında insanın içine doğan ani ve garip atlama hissi gibi. Silahın soğukluğunu ellerimde hissedip köşeyi döndüm. Üç kişiydiler… Ya da üç “şey”diler, ne olduklarını tam olarak bilmiyorum. Bir toprak yığının üzerine vurmuş üç kara siluet görünüyordu uzakta, sayısız boş mermi kovanın yanıbaşında. Korkuyordum, korkuyu artık tutmayan bacaklarımda hissediyor, zamanı ise kalp atışlarımla tutuyordum. Ama kaçmıyordum da. “Yaklaş” dedi içlerinden bir tanesi. Bir gölge gibi hareket eden biçimsiz ağzı söylediklerinden daha yavaş hareket ediyor, Musa’ya seslenen Tanrı gibi sesine ilahi ve grotesk bir dehşet katıyordu. “Biz zamanın başlangıcından beri buradayız, senin korkacak neyin var ki?” diye sordu öbürü. “Senin gibi silahlı yüzlerce adam geçti buradan. Nasıl oldu da bir tek sen görebildin bizi? Bir tek sen duyabildin sesimizi?”.

“Deliliğin erdemi de bu olsa gerek” diye geçirdim içimden. Korkum yerini yavaşça meraka bıraktı. İnsan nasıl da her duruma uyum sağlayabiliyor? “Ne istiyorsunuz benden?” diye sorabildim ancak, yıllardır tek bir sigara bile tattırmadığım sesim, titrek hırıltılarıyla bana ihanet ediyordu artık. “Asıl sen ne istiyorsun bizden? Ne görmek istiyorsun burada?” diye sordu sonuncusu. “Sizlerden çok da farklı sayılmam aslında, ben de sonsuzluğun esiriyim, ondan korkuyorum sizler gibi” diyebildim tüm cesaretimi toplayarak. Öyle ya, gecenin bir yarısı bedensiz üç silüetle konuşan bir adamın daha korkacak neyi vardı? “Hayatıma, alışkanlıklarıma, sevdiklerime dönememekten, bu acının sonsuza kadar sürmesinden korkuyorum” dedim.

“Cahil olduğun zamanın bilgelik getiren bedelini ödemediğinden belli” diye yanıtladılar. “Geri dönsen bile tüm ömrünü o saydıklarını, kıymetli saydıklarını kaybetmeme korkusuyla tüketmeyecek misin? Kaybetsen bile yerine yenilerini koyama korkusu seni tüketmeyecek mi? Ömür dediğin değil midir ki ancak acılara dayanabildiğin kadardır?”

Haklıydı. O yüzden geriye yapılacak tek bir şey kalıyordu. Tüfeğimi çenemin altına getirip tetiği çektim. Son duyduğum sesin bir silah patlaması, son gördüğüm şeyin ise yaklaşan askerler olması ne ironik! Geriye kalan kısacık ömrüm kafamın üzerinden açılan koca delikten akarken aynı toprak yığınına tekrar baktım. Artık orada değillerdi. Yere düşerken avuçladığım toprak parmaklarımın arasından akarken kumun neden saat yapımında kullanıldığını da anladım. Son zerresi avucumdan aktığında benim için de zaman durmuştu artık…

Emre Sümer

Emre Sümer bendeniz. İzmir doğumluyum, İzmir Atatürk Lisesi’nin ardından Celal Bayar Makine Mühendisliği’ni bitirdim. Video oyunlarını, oyun koleksiyonculuğunu, müzik dinlemeyi, okumayı ve kısa öyküler yazmayı seviyorum. 2009’dan beri Oyungezer dergisinde yazarlık yapmaktayım. Ölümsüz Öyküler’in 2015 yılındaki yarışmasında “Geri Döndü” isimli öykümle üçüncü oldum ve öyküm kitaba basıldı. Fantastik, korku ve bilimkurgu öykülerini seviyorum, favori yazarım ise Edgar Allen Poe.

Kum Saati” için 8 Yorum Var

  1. O ne güzel bir finaldir öyle! Beğendim öykünü. Vermiş olduğun mesajlar çok iyiydi.

    Kalemine sağlık.

  2. Çok teşekkür ederim arkadaşlar, aşağı yukarı herkes uzunluğuyla ilgili eleştrisini belirtti zaten. Mutlaka dikkate alacağım gelecek öykülerimde.

  3. Emre çok güzel olmuş hikaye. Ayrıca seçkiye hoş geldin. Sanırım ilk öykündü bu =)
    Hikayenin girişi değil ama finali etkileyici olmuş. Bir daha ki seçkide görüşürüz umarım =)

  4. Çok güzel bir öyküydü. Daha öncekilerin de söylediği gibi finali hoştu. Ama birinci şahıs anlatılan öykülerde anlatıcının ölmesi büyük bir sorun oluşturuyor. “Anlatıcı öldüyse bize bunu nasıl anlatıyor.?” tarzında sorulara sebebiyet verebiliyor.

  5. Yorumlarınızı için teşekkür ederim. Aslında ölümü karakterin gördüğü “varlıklarla” eşleştirmek için karakterin ağzından anlatmayı tercih ettim. Ve Temmuz ayı için Duvar temalı öykümü de yolladım bile. Orada da görüşmek üzere 🙂

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *