Öykü

Masumiyet Şatosu

Şato, insanlara ölümlü ve aciz olduklarını hatırlatmak varlığının yegâne sebebiymişçesine dikiliyordu hiçliğin ortasında tüm görkemi ile.

Yüzyıllardır tek bir taş bile zarar görmemiş, doğal afetler altında ezilirken insanoğlunun yapıtları, o tüm gücü ile dikilmişti her şeyin karşısında.

Şatonun ilk taşını kim koymuş ve bu sanat eserini ilk kez kim hayat etmişti hatırlanması imkansızdı artık.

Fakat korkunç bir yanı da yok değildi bu görkemin. İnsanlar onu görmekten kaçınıyordu, sanki o gördükleri son şey olacaktı ve bu son onlara aynı zamanda bir ilkin kapılarını aralayacaktı.

Hiçliğin ortasına sürüklenirlerse, koca bir hiç olacaklardı.

* * *

Saçları rüzgârın hükmü altında dalgalanırken derin bir nefes alarak, hayran gözlerle görkemli şatoyu izlemeye devam etti. Şato hayallerindeki gibi pembe, hayallerindeki kadar temiz ve ulaşılmazdı. Ona doğru bir adım atsa yok olacaktı sanki her şey, kaybetmekten korktuğu için de adım atmıyordu, hayatının bu döngüye mahkûm olacağından bilinçsiz olarak izlemeye devam etti küçük kız şatoyu. Kulaklarında büyüklerin sözleri yankılandı, korkutulduğu o masallar ve diğer her şey. Hiçliğin ortasındaki şato insanı dipsiz bir göl gibi kendine çekerek yok ediyor ve ardında hiçbir iz kalmıyordu onun büyüsüne kapılanın “Fakat…” diye mırıldandı küçük kız “Eğer büyüsüne kapılmamdan endişe ettikleri şato buysa, gözleri ona değip de büyüye kapılmayan bir insan bile var mıdır bu toprakların üzerinde?”

10 yaşında ancak vardı ve kitaplar en sadık dostuydu, kalemleri ve defterleri de. Onlardan başka kimsesi olmamışken, bu şato kendisine güvenli bir sığınak olacağını fısıldıyordu huzurlu bir sessizlikle. Korkunç olan bu şato ise, bu güzelliğe korkunç diyenlerin kötülüğü nasıl ölçülebilirdi?

Kollarını kendisine sarmaladı ve mırıldanmaya devam etti “Kitapların da kötü olduğunu söylemişlerdi… kendimi kaptırırsam gerçeklikten kopacağımı, hayatın kitaplardaki kadar toz pembe olmadığını ve dahası gözlerimin bozulacağını…” parmaklarının ucuyla gözlüğüne dokundu küçük kız ve gülümsedi “Yalnızca gözlerim bozuldu.”

Şatonun girişinde yavru kedinin boğazlarından yükselen tatlı mırıltılarla birlikte küçük kız ileriye doğru birkaç adım attı ve bu adımları diğer adımlar izledi. Yavru kediler sanki onu yüzyıllardır tanıyormuşçasına ayaklarının etrafına koştular ve kokladılar uzun uzun, küçük kız yavruları kucağına alırken önündeki kapı aralandı. Kapının etrafında kimse görünmüyordu fakat içeriden ağzını sulandıran yemek kokuları yükselmekteydi. Yavru kediler kucağındayken kapıya doğru birkaç adım attı ve koşarak geçen kendi yaşlarındaki diğer kız çocuğunu fark etmedi. Mutluluğun sarhoşu olmuştu ve korku dolu çığlıklar kulağına hiç değmedi.

Hoş bir sıcaklık yayan şöminenin önüne oturdu kucağında yavru kediler varken, parmaklarının ucuyla onların patilerini okşuyordu. Gözleri yeni açılmış gibiydi yavruların ve annelerinin nerede olduğunu merak ederek etrafına bakındı, fakat kendisinden ve yavrulardan başka kimse yoktu sanki etrafta.

Sırt üstü parkeye uzanırken yüzünün sağ tarafı ısındı ve yavru kediler karnının üzerinde uyuyakaldılar. Hafifçe onları okşarken pembe tavan adeta gülümsüyordu kendisine. Huzurun ve mutluluğun içine düşmüştü sanki, her bir köşesi pembeydi evin, her şey hayallerindeki gibiydi; kediler ve kendisi, pembe bir yuva ve sımsıcak üstelik hoş kokular yükseliyordu etrafında.

Küçük kızın gözleri yavaşça kapandı ve yeniden aralandığında pencerenin ardı karanlığın içindeydi, yalnızca pencerenin ardı değil evin içi de ışıklardan yoksundu. Başında uyuyakaldığı ateş sönmek üzereyken hafif bir korkuyla elini karnına götürdü fakat yavru kediler yoktu. Ayağa hızla kalktığında başı dönerek birkaç saniye duraksadı ve alışmaya çabaladı karanlığa. Gözleri karanlığa alışırken yutkundu ve şöminenin başında duran odunlardan birkaç tane alarak şöminenin içine itti, şato adeta buz kesiyordu. Eve gitme isteği ile doldu yüreği. Pembe tavanı göremiyordu artık, yavru kediler yoktu ve yemek kokuları kendisini bağlayamıyordu şatoya. Üstelik soğuktan da nefret ederdi.

Hafif bir ışığın yükseldiği odaya doğru adım attı, kapının ardından bir güneş gibi sızıyordu ve bir yerden sonra bitiyordu ışık. İlerledikçe, ışık uzaklaştı fakat nihayetinde elini kapının tokmağına uzattığı gibi aşağıya çekti ve ışığın karşısında gözlerini kıstı. Burası banyoydu ve tüm duvarlar camlarla kaplıydı. Başını tavana kaldırdı ve siyahı gördü, içine karanlığın bulaşmaması için başını eğdi ve ardından kapattı kapıyı. Baktığı her yerde kendisi vardı. Başı dönünceye dek kendi çevresinde döndü, dizlerinin üzerine düştüğünde kahkahaları yankılanıyordu.

Kahkahaları, kasıklarına saplanan ağrı ile bıçak gibi kesildi ve aynaya tutunarak zoraki ayağa kalktı, bakışları beyaz zemini buldu fakat zemin o kadar da beyaz değildi, kızıl bir renk kirletiyordu beyazı. Birkaç damla kırmızılık daha damladı beyaza, kendisinden mi geliyordu bu kırmızılık? Yaralanmış mıydı kahkaha atarken?

Geriye çekilirken aynaya baktı ve arkasını döndü, pembe kıyafetinin arkası kan kırmızıydı. Korkuyla yutkundu ve askılıkta duran siyah elbiseye sarıldı adeta, pembe kıyafetini çıkarıp küçük pencereden dışarıya attı ve siyahı geçirdi üzerine, başını tavana kaldırdı ve karanlığın içine işlemeye başladığını hissetti usul usul. Bir zehir gibi giriyordu kanına sessizce.

Damla sesleri kulaklarında yankılanırken kapıyı hızla açtı ve karanlığın farkına bile varmayarak dışarıya koştu, saatler önce önünde açılan ve kendisini sinesine kabul eden şatonun kapılarını bu kez kendisi kırarcasına açtı ve yanındaki küçük kızın farkına bile varmayarak hiçliğin ortasına, karanlığın yüreğine doğru koşmaya başladı.

Damla Çepel

27 Eylül 2001 yılında Gümüşhane'de dünyaya gelen yazar, Ankara'da yaşamakta ve Adalet Bakanlığında Kâtip olarak çalışmaktadır. Wattpad'de 400 binden fazla okunan yazar, öykü alanında da yazıları ile Kayıp Rıhtım'da yer alıyor. Henüz basılı bir kitabı olmamasına karşın, önümüzdeki yıllarda edebiyat dünyasına sağlam bir giriş yapmayı planlayan yazar, unutulmayan yazarlar arasında yer almayı ve insanların hayatlarına dokunabilmeyi umut ediyor.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Çocukluktan genç kızlığa geçişi anlatan bir öykü. Çocukluğun toz pembeliğinden, yetişkinliğin soğuk görünen dünyasına atılan ilk büyük adım.

  2. Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkürler efendim.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for Damloyevski Avatar for hayalperest44

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *